Çocuklar ölürken, çocuklar tecavüze uğrarken, çocuklar gelin yapılırken susulmaz…
Gençler ölürken, fidanlar kururken, asılırken susulmaz…
Keşke bu yaşananlar hiç olmasaydı da ben böyle yazılar yazmasaydım…
Keşke birkaç münferit olay olarak kalsaydı ve ben haksız olsaydım…
Keşke çocuklar ölmeseydi de ben haksız çıksaydım…
Keşke çocuklara tecavüz edilmeseydi de ben yanılsaydım…
Keşke çocuklarımız gelin olmasaydı da ben yazmasaydım…
Keşke düşüncelerinden dolayı gençlere kıyılmasaydı da sussaydım…
Evet… Ne yazık ki; çocuklarımızın ölüm haberleri artık sıradanlaşmaya başladı…
Önce “kayıp” haberi, ardından “havuza düştü, kuyuda bulundu, kayboldu, haber alınamadı ve ceseti bulundu” haberleri…
Çocuklarımızı kendi ellerimizle yok ediyoruz… Çocuklarımız bizim geleceğimizden geleceğimize, umudumuza sahip çıkıp bu soruna çözüm üretme makamında bulunan sözde sorumlu, özde sorunlu bakanımız tarafından çığlık çığlığa bir öneri geliyor… Çocuklarınıza çığlık atmayı öğretin diyebiliyor…
Bizi yönettiğini zanneden ve gerçeklerden bihaber olan bu bakanımız çocuk cinayetlerinde, çocuk tecavüzlerinde ve çocuk evliliklerinde asıl suçlunun ailelerden ve yakınlardan çıktığını nasıl göremez…
Aile içi cinsel istismar bu denli ayyuka çıkmışken, aile içi şiddet bu denli tavan yapmışken aileden sorunlu bakanımız bunları nasıl göremez…
Çocuklarımıza şiddet uygulayanlar, tecavüz edenler, öldürenler ne yazık ki en yakınları… Çocuklar tanıdığı ve yakın bildiği bir canlıyla (çünkü insan demeye dilim varmıyor) beraberken çığlık atması gerektiğini nereden bilsin… Bu öneri saçmalığın daniskasıdır… Bu öneri evlat acısı yaşayan ailelerle dalga geçilmesidir… Çocuk evliliklerini masumane bulan bozuk zihniyetin son bombasıdır…
Çocuklar ölürken susanların, sizin acınız bizim acımız diye ayrım yapıp acıları yarıştıranların zihniyetidir…
Çocuklar ve gençler öldürülürken susanların üç sizden üç bizden diye matematik hesabı yapan zihniyetin karanlık bir görünümüdür…
İdamların her türlüsüne karşı çıkılmalıdır elbette… Ama Mısır’daki idamlar için ayaklananların üç fidan asılırken ellerini ovuşturmalarının sonucudur bu zihniyet…
Ülkenin tam bağımsızlığını savundukları için idam edildi Deniz Gezmiş ve arkadaşları…
Vatanın emperyalistlere karşı savunmasız bırakılmasına ses çıkardıkları için idam edildiler…
Vatanın emperyalistlere peşkeş çekilmesine duyarsız kalamadıkları için, tepkisiz kalamadıkları için idam edildiler…
Çocuklarına ve gençlerine sahip çıkamayan yöneticilerden kaç tanesi hatırlanıyor… Ama yitirilen çocukların, gençlerin hepsi hafızalarda…
Efe… Muammer… Ayaz… Aydın… Gizem… Ve daha nice melek olan filiz…
Deniz… Hüseyin… Yusuf… Ve daha nice solan fidan…
Kaç kişi çocuğuna Deniz ismini koydu… Kaç kişi Hüseyin… Kaş kişi Yusuf…
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının bağımsızlık mücadelesine duyduğu saygıdan dolayı kaç kişi çocuğuna bu mücadelede yer alan fidanların isimlerini verdi…
Bu isimler unutulmaz… Mücadeleleri unutulmaz…
Ama çocukları koruyamayan, gençleri öldüren, acıları yarıştırmayı marifet sayanların isimleri unutulur… Veya bu isimler güzellikle anılmazlar… Tıpkı Kenan Evren gibi…
Darbelerin ve idamların her türlüsüne karşıyım…
Bu noktada da çocukların, gençlerin göz göre göre öldürülmesi, devlet tarafından korunamayıp idam edilmesi bana ölüm cezasının başka bir görünümü gibi geliyor.
Dolayısıyla da çocuk ölümlerine de, genç ölümlerine de, düşüncesinden dolayı insanların zindanlarda çürümesine de tepkisiz kalamıyorum…
Her türlü düşünceye saygı duyuyorum…
Katılmasam da her türlü düşüncenin açıklanması için elimden geldiğince mücadele ediyorum… Bu yolda mücadele edenlere ve verdikleri mücadeleye de saygı duyuyorum…
Ve işte bu yüzden…
Oğlumun adı Deniz…