Konya'da var olduğunu bilmediğiniz tarihi yapıları, günümüze ulaşamayan eserleri ve hakkındaki bilgileri sizin için derledik.
İşte fotoğraflarla Konya tarihi...
AUGUSTUS OTELİ (GEÇ DÖNEM OSMANLI ESERİ)
Meram ilçesinde, Konya Garı’nın doğusunda yer alıyor. Bodrum kat üzerine üç katlı olarak 1895 yılında yapılmış bir otel binası.
Doğuda geniş bir bahçeye sahip olan otel güney-kuzey doğrultusunda dikdörtgen bir plana sahip. Esas cephe doğuda olup dört taş kolonun taşıdığı bir çıkma ile belirtilmiş. Cephelerde muntazam bir taş işçiliği görülür. 1926 yılında yaptırılan ikinci kat cepheye başarılı bir şekilde uyarlanmış. Katlar arasında taşıyıcı olarak putrel, aralarında Sille taşı kullanılmış. Kırma çatı kiremit kaplı. Bodrum kata doğu çıkmanın altından girilmekte. Burada depolar bulunur.
Zemin kata batıdan girilir. Bu katın batısında, cadde tarafında, dört dükkân bulunur. Dükkânların arasında kuzeygüney doğrultusunda bir koridor uzanır. Ortada bir salon ve iki yanında ikişer oda ve tuvaletler bulunur. Birinci katta da ortada büyük salon, kuzey-güney doğrultusunda salona açılan koridorlar var. Koridorların sonunda merdivenlerle çıkılan tuvalet ve banyolar bulunur. Odalar karşılıklı olarak koridorlara açılır. İkinci kat dış cepheler taş, bölmeler bağdadi olarak yapılmış. Odalar, ince uzun koridora açılmakta. Bu kat daha sonra ev olarak kullanıldığından bazı değişikliklere uğramış.
1924 yılında, mübadeleden sonra, Selanik Vadina’dan gelen Hıfzı Hamide Günas ailesine verilen otel, bir süre de Askerî Ulaştırma Okulu olarak kullanıldı. Dükkânların birisi de Postane oldu. Daha sonra tekrar otel İstasyon Palas oldu. 1980’li yıllarda terk edilen yapı oldukça yıpranmış. Cephelerindeki taş işçiliği, barok pencere kemerleri, kemerlerin kilit taşları, demir ferforjeler XIX. yüzyıl Avrupa mimarisinin etkilerini gösterir. Otelin, 1895 Bağdat demiryolunun kente ulaştığı yıllarda yapıldığı kabul edilir. Sahibi, şehrin Rum zenginlerinden Augustus’tur.
Augustus Oteli günümüz
YIKTIRILAN EFLATUN MESCİDİ
Bizans Dönemi eseri. Alâeddin Tepesi’nin üzerinde, Alâeddin Camii’nin güneydoğusunda yer alan Eflatun Mescidi’nden günümüze hiçbir kalıntı ulaşmamış. Mescide çevrilen kilisenin ilk inşası hakkında fazla bir malumat yok. Yapının, VI. yüzyılda yapıldığı ve Orta Bizans Döneminde, Konya’nın Selçukluların eline geçmeden az önce, yenilendiği veya on altıgen kasnaklı kubbesinin eklendiği tahmin edilmektedir. Kilise, Bizans Döneminde Amphilokios adlı bir din adamı için yapılmış. Bu şahsın mezarının da yapının içinde olduğu bazı kaynaklarda belirtilmekte. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü arşivindeki belgelerden yapının, 1476 tarihinde mescit olarak kullanıldığı anlaşılmakta. Burdurlu Ahmet Tevfik Paşa’nın* Konya valiliği sırasında, 1289/1872 yılında, mescidin kubbesinin üzerine, dışarıdan merdivenle ulaşılan dört köşeli ahşap bir kule yaptırılarak üzerine de çalar saatler yerleştirilmiş. Bu tarihten sonra yapı, saathane olarak anılmış. Bu ekleme sırasında, apsisin üzerine de Sultan Abdülaziz’in tuğrası ile bir kitabe yerleştirilmiş.
Osmanlı’nın son dönemlerinde gaz, Millî Mücadele döneminde de silah deposu olarak kullanılan mescit, 1921 yılında yıktırılarak ortadan kaldırılmış.
GÜNÜMÜZE ULAŞAMAYAN TÜRBE HAMAMI
Karamanoğulları Dönemi [?] eseri. Türbe Hamamı, Türbeönüʼnde, Selimiye Camiiʼnin batı bitişiğindeki Muvakkithane ile aynı hizadaydı. Erkekler bölümü girişi muvakkithanenin yanından sağlanmış. Karamanoğulları ya da Erken Osmanlı Dönemine tarihlenen bir çifte hamam idi. 1955 yılında meydan açma bahanesi ile yıkılmış.
İ. H. Konyalı (1964, 1068-1069) ve M. Önder (1962, 253) gibi araştırmacılar Türbe Hamamı ile Kürkçü Hamamı’nın aynı olduğunu ileri sürmüşler. Yusuf Küçükdağ ise, Kürkçü Hamamı’nın Hacı Hasan Camii civarında olduğunu belirlemiş (Küçükdağ, 1994, 78).
Türbe Hamamı 1955 yılında yıkıldığı için mevcut bilgi ve çizimlere göre yapıyı ayrıntılı bir şekilde Yılmaz Önge tanımlamış ve tarihlendirmiş (Önge, 1991, 81-84). Önge; Sehabettin Uzluk, M. Önder, İ. H. Konyalı, A. Sami Ülgen’in bilgilerini değerlendirerek şöyle bir sonuca varmakta:
“Dr. Şehabettin Uzluk’un kaynaklardan tespit ettiği ve Hz. Mevlâna’nın sık sık gelip yıkandığı hamam, sonraları Karamanoğulları Döneminde çifte hamam olarak ihya edilen Türbe Hamamıʼnın bir kısmı idi. Ülgen’in Niksar’daki XIII. yüzyıldan kalma Danişmentli Hamamıʼna benzetmesine dayanarak, biz bunun, çifte hamamın sonradan kadınlara tahsis edilen kısmı olduğunu zannediyoruz. Koyunoğlu Müzesiʼnde bazı parçaları bulunan şadırvanın da buraya ait olduğu tahmin edilmekte. Bilemediğimiz bir sebep ile bu Selçuklu hamamının tahrip olmasından sonra, XIV. yüzyılda Abit Çelebi tarafından ihya edilişi sırasında, erkekler kısmına yeni bir şadırvan konulurken, kadınlar kısmındaki eski şadırvan da değiştirilmiş. Yapıyı incelemek imkânı artık kalmadığından Türbe Hamamıʼnın bir kısmının gerçekten Hz. Mevlâna zamanına ait olup olamayacağı bundan sonra ancak tarihçilerin bulabilecekleri yeni belgelerle kesinlik kazanacaktır.” (Önge, 1991, 80)
Küçükdağ, araştırmalarında yapıyı XV. yüzyılın ortalarına tarihlendirmektedir.
“Cemaleddin Çelebi, Fatih ve Beyazıd’ın padişahlıkları sırasında Konya Mevlâna Dergâhı’nda uzun yıllar postnişinlik yapmış bir zattır. Yukarıda ileri sürülen delillerden anlaşılan şudur ki; Cemaladdin Çelebi, Türbe Hamamıʼnın ilk banisidir. Onun, inşası biten hamamı türbeye vakfetmesinden sonra, II. Beyazıd devri vakıf tahrirleri sırasında kaydedilmiş olmaktadır. Şu durumda 1955 yılında yıktırılan Türbe Hamamı, Konya’nın Osmanlıların eline geçtiği sıralarda, yani XV. yüzyılın ortalarında yaptırılmış denilebilir”. (Küçükdağ, 1994, 79)
Önge’nin, A. S. Ülgenʼden aldığı plana göre hamam şöyle tanımlanabilir:
Hamamın erkekler kısmı soyunmalığına kuzeyden girilir. Bu kısmın doğusunda küçük bir aralıkla geçilen keçelik kısmı bulunur. Güneyden bir kapı ile iki bölümlü soğukluk (ılıklıktan) geçtikten sonra üç hücrenin açıldığı sıcaklığa girilir.
Kadınlar kısmının girişi batıdandır. Soyunmalıktan sonra soğukluktan (ılıklık) sonra (iki) eyvanlı üç hücreli sıcaklığa girilir. 1955 yılında yıkılan hamamın soyunmalığındaki mukarnaslı şadırvanlardan birisi Karatay Müzesi bahçesinde birisi de Koyunoğlu Müzesiʼnde yer almaktadır (Önge, 1991, 80).
Yapılan araştırmalardan anlaşıldığına göre, Türbe Hamamı Karamanoğulları Döneminde XIV. yüzyılın sonlarında veya XV. yüzyılın ortalarında Osmanlı Dönemi başlarında yapılmış.
Türbe Hamamı (ortadaki yapı)
DİBİDELİK HAN (TÜRKİYE SELÇUKLU DÖNEMİ ESERİ)
Arşiv Belgelerine Göre Dibidelik Han Dibidelik Han, Konya-Beyşehir yolu üzerinde, Hocacihan köyünü Beyşehir yönünde geçince, birkaç km ilerdeki askerî kışlanın girişinde. Altınapa Hanı* güzergâhında, Konya-Beyşehir istikametine giden kervanlar için yaptırılmış. Esas adı bilinmediği için tahmini olarak yakınında bulunduğu köyden dolayı Hocacihan Hanı; Akyokuş’un başlangıcında yer aldığı için de Akyokuş Hanı denmiş. Osmanlı Devri belgelerinde adı Dibidelik Han olarak geçmekte.
Kitabesi bulunmadığından inşa tarihi belli değildir. Bazı sanat tarihçiler, hanı XIII. yüzyıl sonlarıyla XIV. yüzyıl başlarına tarihleseler de 1201-1202’de tescil ettirilen Altunapa Hanı ile ilgili vakfiyede “Konya ile Gorgorum arasındaki yolda Tebrizli Tacir Hacı Bahtiyar b. Abdullah adlı birisinin bu kervansarayı yaptırdığı” kaydına göre han, XII. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiş olmalıdır. Dibidelik Han’ın aslını koruyabilmiş orijinal bölümleri, buranın Anadolu’daki ilk Selçuklu hanlarından biri olduğuna işaret etmekte.
Dibidelik Han’a dair Altun-Aba vakfiyesi dışında Selçuklu kayıtlarına şimdiye kadar rastlanmamış. Osmanlı Dönemine ait en eski kayıt ise, 20 Ağustos 1701 tarihli Hacı İbrahim vakfiyesidir. Bu vakfiye ile hana zengin vakıflar tahsis edilmiş; bakım ve onarımına vakfın gelirlerinden sarf edilmesi şart olarak konmuş. Han, bundan sonra çok sık tamir edilmiş. 1940’lı yıllara kadar hizmete açık olan Dibidelik Han, 2009-2010 yıllarında restore edilmiş.
BÜYÜK EMNİYET HANI (ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİNE AİT BİR ŞEHİR HANI)
Büyük Emniyet Hanı, Kadınlar Pazarı’nın (Melike Hatun Çarşısı) batısında, Karaman Caddesi ile Aziziye Caddesi’nin kesiştiği kavşağın karşısında. Hâlen Ali Balcı’nın mülkiyetinde olan han, Konya’daki şehir hanlarının en büyüklerinden. Eskiden üzeri otel olan hanın, dış kısmında dükkânlar sıralanır. Daha önceleri bulunduğu yerde mezarlık olduğu için diğer bir adı da “Mezarlıklı Han”dır. Hanın girişinin sol tarafında büyükçe bir ahır ve kahvehane yer almaktaydı. Sağ tarafta dükkân olarak kullanılan yerler ise önceden konaklamak için kullanılırdı. Ticari açıdan hareketli bir bölgede yer alan han, hayvanlarla yapılan ulaşımın sona ermesinden sonra restore edilerek iç kısmı, günümüzde süt ürünleri imalatçılarının toplandığı iş yerleri hâlini almış.
DARÜLEYTAM (YETİMLER YURDU)
“Konya Darüleytamı (Konya Yetimler Yurdu)”, I. Dünya Savaşı yıllarında açıldı (1917). Sakinlerinin büyük bölümü cephe gerilerinden toplattırılan kimsesiz çocuklardan oluşan bu yurdu Vali Muammer Bey*, Miralay Ziya Bey, Konya Mebusu Şakir Bey, Düyun-ı Umumiye Konya Başmüdürü Osman Bey, Askerlik Şubesi Başkanı Binbaşı Vasıf Bey, Askerlik Şubesi Kâtibi Osman Bey, Askerlik Şubesi İaşe Subayı Sadettin Bey ile Belediye Meclisi üyelerinden Mehmet Muhlis (Koner*) Bey’den oluşan bir heyet kurmuştu. Darüleytam, Şehit Muhtar Bey İnas Mektebi’nin binasını bir süre kullandı. Islah-ı Medarisin* kapatılmasından sonra bu medresenin binasına taşındı. 1920 yılında erkek öğrenciler Köprübaşı Mahallesi’nde Hacı Hamdizade Hacı Hayrullah Efendi’nin okul hâline getirilmiş evinde bulunuyordu. Kız öğrenciler de muhtemelen medrese binasında barınmaya devam ediyordu. 1921 yılında Büyük Millet Meclisi’nin ayırdığı 10.000 liralık tahsisatla darüleytam için şehirde yeni bir bina yaptırılmaya başlanmış.
Konya Darüleytamında ana sınıfları ve iptidai sınıfları bulunuyordu. Bu sınıflar kurum binasında değil, şehirdeki çeşitli okullarda ders görüyorlardı. İptidai sınıfları, 1921 yılında Rehber-i Hürriyet Mektebi binasında, ana sınıfları da şehirdeki çeşitli ana mekteplerinde eğitim-öğretim alıyordu. Darüleytam sadece okulun binasını kullanmakta, öğrencilerine kendi öğretmenleri vasıtasıyla eğitim-öğretim vermekteydi. Nitekim darüleytamda öğretmen kadrolarının bulunması bunu doğrulamakta.
Konya Darüleytamında 1917-1918 yıllarında erkek ve kız 250 çocuk barınmaktaydı. Kurumun beş öğretmeni, beş memuru ve 27 müstahdemi bulunmaktaydı. Ancak kurumun öğrenci sayısı sonraki yıllarda oldukça azaldı. Sakarya Muharebesi günlerinde 16’sı kız olmak üzere 48’e kadar düştü.
Darüleytamlar çeşitli aşamalardan geçtikten sonra, 30 Haziran 1921 tarihinde “Himaye-i Etfal Cemiyeti”, 1935 yılında da “Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu” adını aldı.
Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu bünyesindeki Konya Çocuk Yuvası 1961 yılında 0-18 yaş arası kimsesiz ve bakıma muhtaç çocuklar için yurt ve yuva olarak Aksinne Mahallesi’nde faaliyete başladı. 1977 yılında aynı bahçede 13-18 Yaş Erkek Yetiştirme Yurdu binası faaliyete açılarak 13-18 yaş arası çocuklar buraya taşındı. 0-12 yaş grubundaki çocuklara hizmet veren Çocuk Yuvası da kendi binasında faaliyetine devam etti. 1990 yılında yuvanın 0-6 yaş kısmı kapatılarak 2001 yılına kadar 7-12 Yaş Çocuk Yuvası olarak hizmet verdi. 2001 yılında eski hukuk fakültesi binası restore edilerek 0-6 Yaş Çocuk Yuvası olarak hizmete açıldı. 2004 yılında 13-18 Yaş Erkek Yetiştirme Yurdu, 13-15 ve 16-18 yaş olmak üzere iki ayrı binada faaliyetine devam etti.
Darüleytam öğretmen ve öğrencileri (Koyunoğlu)
Güncel Gelişmelerden Anında Haberdar Olmak İçin Aşağıdaki Linki Tıklayarak Whatsapp Grubumuza Dahil Olabilirsiniz Https://chat.whatsapp.com/emhe2a1a0eschu9ysiriyr