FUTBOL BÖYLE GÜZEL!

Süleyman Sayan

Konyaspor, Shakhtar maçında sadece 3 puanı kaybetmedi aslında mental ve fizik olaraktan da çok yıprandı. Federasyona takımımızdan önce maç yapan Fenerbahçe’nin maçının bizden bir gün sonra olduğunu söylesek ya da bırakın saati gün olarak Beşiktaş bizden önce maç yaptığı halde maçı bizden sonra oynanması nedir, diye sorsak daha önce defalarca olduğu gibi suçu yayıncı kuruluşa atacaktır. O yüzden bu yersiz, bir o kadar da adaletsiz sisteme girmeyeceğimi üstüne basa basa ilk cümlemde yer vereceğimi belirterek girmek istedim bugünkü yazıma…

Yazımın girişinde belirttiğim gibi Konyaspor Avrupa’da, dıştan bakınca mahkum bir oyun oynamış gibi görünse de gerçekten çok yıprandığı bir maçtan çıkarak başladı karşılaşmaya. O maç hakkında ise detay isteyen olursa önceki yazıma şöyle bakmalarını tavsiye edebilirim. Aykut Kocaman bu yıpranmanın verdiği duruma oyuncularını sokmama adına kilit noktalardan 4 oyuncu değiştirerek başladı doksan dakikaya. Belki de sayı artabilirdi ama o ayrı bir tartışma konusu sanki…

Jonsson’un yerine Volkan, Amir’in yerine Meha, Miloseviç’in yerine Hora ve Bajic’in yerine o maçta cezalı olan Rangelov ile sahadaydı. Belki taraftarımız bana kızar ama sahada Mehmet Uslu’yu ve Kibong’u da görmek beni şaşırtmazdı. UEFA Avrupa Ligi’nin ardından lige dönüş biraz sancılı oluyor hele ki sert oynayan bir ekip varsa karşınızda bu oyuna adaptasyonu güçleştiriyor. Bu yüzden Konyaspor da tutuk bir ilk yarı izlememize sebep oldu. Bu şekilde ilk yarıyı bitirirse ikinci yarı gerekeni yapar diye de düşünmedim değildi doğrusu.  Tribüne gelen 18 bin dolayında taraftarımızdan şu ve bu sebeplerden dolayı gelemeyene kadar taraftarımızdan naçizane isteğim şudur; her maç bir maç gözüyle bakmamak gerekiyor, her maçın ayrı bir kahramanı olduğu gibi ayrı bir hikayesi vardır. Bizi takım yapan en büyük değerlerden bir tanesi de budur aslında. Tek tek bakınca yıldızımız yok gibi görünür ama her maç farklı bir oyuncu bu yükü üstlenir. Zaten tek oyuncuya endeksli takımlar sadece kağıt üzerinde takımdır. Bu yüzden Beşiktaş maçında 2 gol atarak hayran kaldığınız bir oyuncu bu maç karşı karşıya gol kaçırması durumunda, o oyuncuya hakaret etmeye sallamaya gerek yoktur. Profesyonel bir oyuncu gol kaçırdığında emin olun bizden fazla üzülür. Gençlerbirliği maçında Konyaspor iyi miydi diye sorarsanız hayır değildi cevabını vermem doğal olsa da, eklememiz gereken şudur büyük takım olma yolunda giden takımlar ya da büyük takımlar kötü oynarken de bir şekilde puan alırlar maçı kaybetmeme için farklı yollar geliştirirler.

Gel gelelim beraberliği sağladıktan sonra çok net iki pozisyonu da gole çeviremedik işte bu pozisyonları kaçırmadaki olay akılların bir parça da olsa Shakhtar maçında kaldığını bizlere gösteriyor. Ancak bu oyuncularda hocanın maç sonu toplantısında belirttiği üzere makine değiller. Bizim ne Real Madrid kadar bütçemiz var ne de Barcelona gibi altyapımız. Bazı taraftarlarımızın da tıpkı takımımız gibi kendini geliştirmesi gerektiğine inanıyorum. UEFA Avrupa Ligi’nde nasıl ilk heyecanı yaşadıysak, Avrupa Ligi’nden dönüşte bir geçiş maçını da ilk kez yaşadığımızı belirtmekte fayda var. Karşılaşmanın ikinci yarısı futbol olarak mücadele artsa da pozisyon olarak vasat diyebilirim. Sonlara yaklaştığımızda ise Konyaspor’un baskı kurması, Gençlerbirliği’nin geriye yaslanıp hızlı oyuncuları ile kontra araması, ya da uzun toplar ile pozisyon araması beklenen durumdu. Burada aslında maça gelen insanların konuya vakıf olmaları ya da söz sahibi olmaları veyahut galibiyeti nasıl kaçırdığına isyan etmeleri, beraberlikten sonra kaçan iki net gol pozisyonu yaşamamızdan kaynaklanıyor. Burada maç 3 bölüme ayrıldı aslında biz golü atmadan 0-2 de olabilirdi. Beraberliği bulduktan sonra 2-1 de kazanabilirdik ya da zaten maçın skoru olan 1-1 ile sonuçlanabilirdi. Unutmayalım o pozisyonu kaçıran da, hazırlayan da bizim oyuncularımız. Belki bir sonraki maçta hazırlayan ve kaçıran oyuncuların rolleri değişecek işte tam da buraya bakmak lazım. Konyaspor’da kaçıranlar, hazırlayanlar ve atanlar sürekli değişiyor. Bu da bir sistemimizin, oyun anlayışımızın her maça farklı planımız olduğu gerçeğini gözler önüne seriyor.

Sonuç olarak; eğer ki Konyaspor oyunu ağırdan alıyor veya maçı rölantiye alıyorsa hocanın bir bildiği vardır demek gerekiyor. Geçen sezon defalarca gördük yaşadık. Artık bu güven problemini aşmak gerekiyor. Anlamıyorum ki bir telaş içindeyiz. 90 dakika bekleyip görelim takımı hissedelim. Bakınız o zamanda bizler de bir tık daha üzerine koymuş olacağız. Takımımız günden güne gelişiyor tıpkı taraftarımız gibi eski stadyumda yaşanan birçok olay şükür ki burada yaşanmıyor. Arenayı sahiplendik kendi evimiz gibi özel mülkümüz gibi en ufak bir olumsuzlukta tepkimizi verebiliyoruz ne güzel bir duygu değil mi? İşte takımımızı da her maç bu şekilde sahiplenirsek o zaman çok daha büyük olacağız. Burada toplu hareketlerden değil bireysellikten bahsettiğimi belirtmek isterim. Farkında mısınız bilmiyorum ortada şimdiden hepimizin çocuklarına ve torunlarına anlatacağı bir takım ve başarılarla dolu ayrı ayrı hikayeler var. Neden bunun tadını çıkartmıyoruz. Size bir sır veriyim mi; doğrusu ben çıkartıyorum ve size de tavsiye ederim. Sonuç taraftarı olmak yerine sadece size ait olan bir değere bakın, Konyaspor’a bakın, sonuç ne olursa olsun keyif alın. Futbol inanın böyle güzel.  

Maçın sözü; unutmayın futbolu cazibeli kılan şey, hiçbir takımın bütün maçlarını kazanamamasıdır

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.