Futbol, hemen hemen her ülkede ilk sırayı alan bir branş. Tabii ülkemizde de futbol denilince akan sular duruyor. Konya’mız da bu rüzgârdan etkileniyor doğal olarak.
Cumartesi gününü bizim olduğumuz gibi spora ilgi duyanlar saatlerini spora ayırdılar. T.Konyaspor- İstanbul Başakşehir ile başlayan spor serüveni, T. Konyaspor-Tofaş basketbol mücadelesi ve sonrasında da ülkemizin en önemli karşılaşması olan Galatasaray Fenerbahçe derbisi ile noktalandı.
Günü doya doya sporla geçirdik diyebiliriz.
Gelelim futbola ve Torku Konyaspor’a...
Arkasından kitleleri sürükleyen bu branşta, Konya’da Passolig ile başlayan kıyım, teknik yönetim ve futbolcuların mahareti ile yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Her geçen hafta daha iyi olacağını umduğumuz Konyaspor, aksine giderek erimeye başladı. Sahada ne yaptığını, ne oynadığını bilmeyen bir oyuncu topluluğu ile bu oyuncuları güya organize eden Mesut Bakkal, Konya’nın umutlarını, hayallerini çalmaya devam ettiler.
Cumartesi günkü maça gelinceye kadar 45-60 dakika bir şeyler yapmak için mücadele eden ancak, oynanan oyunun ve alınan puanların tatmin edici olmadığını her kesimin söylemesine rağmen, iyi olmasını beklediğimiz Torku Konyaspor’un daha kötü olduğunu görmek insanı üzüyor. Milli maçlar nedeniyle eksiklikleri giderme anlamında yeterince zaman olmasına rağmen, yeşil beyazlılar bu boşluğu çalışma yerine yatarak değerlendirmeyi tercih etmişler. Son maçta beğenmediğimiz ilk haftaları mumla aradık diyebiliriz. Kendi evinde oynadığı 3 müsabakadan sadece bir galibiyet alabilen ve 2 beraberlikle rakiplerine önemli kıyak yapan Konyaspor’da, gidişatın iyi olmadığı bir kez daha net bir şekilde göründü.
Maç sonunda Mesut Bakkal’ın oyuncularını suçlayıcı bir tavır içinde olması bu kişinin bu takımı taşıyamayacağını da açıkça gösterdi. Mesut Bakkal, çok mu iyiydi de; futbolcular çok vasattı. “At sahibine kişner” diye bir atasözümüz var. Mesut Bakkal, bu takımı taşıması imkansız görünüyor. Yönetimin geç kalmadan arayış içine girmeleri gerekiyor. Yoksa ”Atı alan Üsküdar’ı geçecek.”
T.Konyaspor- İstanbul Başakşehir maçından tatmin olmayınca yönümüzü basketbola çevirdik. Sezona isim değişikliği ile giren ve şehirle bütünleşme adına doğru bir adım atan basketbol yöneticilerini tebrik etmek lazım. Kendi evindeki ilk maçında hem taraftar vardı, hem de coşku. Selçuklu Belediyesi’nin de kendisine ait olan salonu bu takıma tahsis etmesi önemli. Çünkü, takımın adı, Konyaspor olunca, şehir de daha ilk maçta sahiplendi diyebiliriz. 7’den 77’ye taraftar olduğunu gözlemledik. Çocuklar, kadınlar, kızlı-erkekli gençler, ailecek maça gelenleri gördük. Konyaspor’un cefakâr taraftarlarından bir kısmı da maç boyunca tezahüratlarıyla karşılaşmayı coşkuyla izlediler, maça gelenlere de o coşkuyu yaşattılar. Güzel, mücadeleci, hırslı bir oyunun ardından gelen galibiyet, ikide iki yapmanın mutluluğu ile futboldaki hüsranı bir nevi unutturdular.
Mücadelede bir husus dikkatimi çekti.
Futbolda da yaşıyoruz bu sıkıntıyı. Kimi zaman gelecek adına kötü, kimi zaman da başarı anlamında iyi olduğu vurgulanıyor.
Hem futbolda, hem de basketbol da ve diye branşlarda niye tam anlamıyla başarılı olamadığımızın sonucunu gördüm diyebilirim.
Kaliteli yabancıya evet ama; bu kadar da değil..
T.Konyaspor-Tofaş mücadelesinin 2. yarısında yaklaşık 3-4 dakika Torku Konyaspor forması altında şu beşli vardı:
“Andrew Mayo-Anthony Devries- Rasic- Thomas Guınn- Sean Wılllıams”
Başka bir şey söylemeye gerek var mı?