Bismillâhirrahmânirrahim.
Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri bizlere göndermiş olduğu yüce kitabımız Kur’an-ı Kerimde müminlerin vasıflarını farklı şekillerde anlatmıştır. İnanç esaslarımız, nasıl inanmamız gerektiği gibi kalp ile tasdik ettiğimiz kurallar bütününü bizlere Efendimiz aleyhisselatü vesselam vasıtası ile ulaştırmıştır.
Biz Müslümanların inanç esasları sadece Kur’an’dan alınır gibi bir anlayış yanlıştır ve batıl bir düşüncedir. Bu yazıda sadece yüce kitabımızda geçen müminin bazı vasıflarından bahsetmeye çalışacağım. Çünkü bizim inanç esaslarımızın temelini Kur’an-ı Kerim ve Efendimiz aleyhisselatü vesselamın sahih hadisleri oluşturmaktadır.
Mevla Teâlâ Hazretleri Kur’an-ı Kerimde müminlerden bahsederken farklı özelliklerinden bahsetmiştir. Bu inanç esaslarından biriside gayba imandır. Rabbimiz Bakara Suresinde şöyle buyurmaktadır; “Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.”(Bakara Suresi 3. Ayet)
Gayb, Arapça ’da “gizli kalmak, gizlenmek, görünmemek, uzaklaşmak, gözden kaybolmak” anlamında mastar ve “gizlenen, hazırda olmayan bulunmayan şey” manasında isim veya sıfat olarak kullanılır.
Yukarıda zikrettiğimiz ayet-i kerimenin tefsirini yapan âlimler buradaki gayb kelimesine iki şekilde mana vermişlerdir; ilk verilen mana “Onlar görmedikleri hâlde, aklî ve naklî delillere dayanarak iman ederler.” İkinci mana ise, “Onlar gıyaben dahi iman ederler.” Yani münafıklar gibi sadece müminler arasında değil, gıyaben de Allah’a ve Resulüne iman ederler.
İnsan için gayb belirli birkaç konu değildir. Allah Teâlâ ve Tekkades Hazretlerinin bizlere Kur’an ve Efendimiz aleyhisselatü vesselamın sünnetinde bildirdiği konulardır. Bunun dışında gayb olan birçok mesele olabilmesi mümkünüdür, Allah Teâlâ Hazretleri noksan bir varlık olmadığı için bize takdir ettiği ilimle ancak bildirdiklerini bilebiliriz ve onlara iman edebiliriz. Kullarına bildirmediği farklı gayb olan şeylerde vardır.
Allah Teâlâ” Hazretlerinin bizlere bildirdiği gayb olan iman etmemiz zorunlu olan konulara birkaç örnek verecek olursak; haşr, bas, sırat, mahşer, ahiret, kıyamet vs. konular bizlere gayb olan konulardır ve bunlara iman etmemiz zorunludur.
İslam akıl ile idrak edilecek bir din olduğu halde insan bu bilinmeyen gayb olan konulara nasıl iman edecek? Duyuları ile hissetmediği bir şeyi nasıl kabul edecek?
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdular ki: Akıl ve vehim Allah’a yaklaşamaz. Hiç bir şeye benzemeyen ve akılla anlaşılamayan yaratıcıya, gayb yolu ile inanmaktan başka çare yoktur; çünkü görerek, düşünerek anlamaya kalkışmak, iman olmaz. Kendi yaptığına inanmak olur ki bu da iman değildir.
Bahsetmek istediğim mesele bilinmeyen, görünmeyene iman ancak Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinin lütfu ile olacak bir şeydir. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurmaktadır; “Şüphesiz sen sevdiğin kimseyi doğru yola iletemezsin. Fakat Allah, dilediği kimseyi doğru yola eriştirir. O, doğru yola gelecekleri daha iyi bilir.”(Kasas Suresi 56. Ayet)
Bu sebeple müminin her ne kadar tebliğ vazifesi ve insanları İslam’a davet görevi olsa da ancak bu davetin neticelenmesi Allah Teâlâ Hazretlerinin kalbe vereceği hidayetle mümkündür. Mümin kimse bu nimet sebebi ile sürekli şükür halinde olmalıdır. Bu nimetin elden gitmesi diğer servet ve nimetlerin elden gitmesine benzemez..
Efendimiz aleyhisselatü vesselamın günlük yapmış olduğu şu dua dillerimizden düşmemeli; “Ey Allah’ım! Bildiğimiz halde şirk koşmaktan sana sığınıyoruz. Bilmediklerimizden ötürü de senin affını talep ediyoruz, deyin.” (Kenzu’l-Ummal, 1/169; Ahmed, Müsned, 4/403)