Bir dostumun herhangi bir konu ile ilgili söze girme biçimidir bu. Arkadaşa, merhaba arkadaş nasılsın dediğimiz zaman, iyiyim, “gel gönlüme gir” der. Çok da hoşuma gider bu söz.
Kolay mı acaba gönüle girmek. Şairlerin, âşıkların, sevgililerin, dertlilerin, sevdalıların, gariplerin, fakirlerin, sahipsizlerin ve yetimlerin en çok kullandığı, derin anlamlar yüklü olan söz bu olsa gerek.
Çoğu insanımız gönlün karşılığını bilmiyor. Gönül de nedir ki, diyene nasıl izah edilir, nasıl anlatılır bu sözün derin anlamları. Gönlün yürekte sızı, aşkta ateş, dostlukta girdap ve peki demek, ailede ve mecliste muhabbet olduğunu nereden bilsin ki, gönlü olmayanlar. Yine bir arkadaş “yırt bağrımı, gir içine, sesim çıkarsa namerdim” diyor, gönlün işlevi için. Zahiri bir şey mi ki gönül, elbette hayır ama onun samimiyeti ve tasviri bu.
Bazıları akıl ile gönlü karşılaştırır. “Her ikisi de elle tutulmaz, gözle görülmez, varlığına yüzde yüz inandığımız ve yaşamımıza yön veren iki temel kavramdır” der, akıl ve gönül için. İnsanlığı yıllardır meşgul eden, haklarında sonsuz düşünceler üretilmiş, sayısız yazı yazılmış iki kavram, hayati önem taşıyan iki merkez de diyorlar.
Sine de yanı şey mi acaba. Kirpiklerin ok-ok eyle, vur sineme öldür beni, denir bir türküde. Sine yarası, bağır, yele; daha neler söylenmez ki, gönül için.
Gönül ise güzelliğin, sevginin ve Tanrı’nın algılandığı bir merkezdir. Daha doğru bir deyişle gönül “Tanrı evi” dir. Bütün dinlerde hatta insanlık tarihinin tümünde “Gönlü temiz tutmak” kavramı yer almıştır. Kin, kıskançlık, kibir, öfke, aşırı hırs, madde tutkusu, bedeni ihtiyaçlara gereğinden fazla düşkünlük ve benzerleri gönlün içinde ya da önünde bir perdedir.
“Gönül kiri/pası” olarak da tanımlanan bu kavramlar gönlü katılaştırır, akıl yolundan saptırır ve insanı Tanrıdan uzaklaştırır. Gönül aşkın, sırların, hikmetin merkezi olarak da tanımlanır. Can gözü gönüldedir! Tanrı’yı, sevgiyi, dostluğu, bilgiyi gönülden benimseyen insan manen yücelir ve davranışı, “Gönüllere girmek” ya da “Gönül almak” gibi sözcüklerle tanımlanır.
Çok ama çok sevilen bir türküde aynen şöyle diyor;
Bütün pencereler yele karşıdır,
Muhabbet dediğin karşı karşıdır.
Girebilsen bu sinemde neler var,
Gülüp oynadığım ele karşıdır.
Aman Allah’ım, bu nasıl bir söz, nasıl bir ifade, nasıl derin bir tavır, nasıl ulvi bir aşk, tar, üslup vs.
Bakın devamında aşkına ne diyor türkü:
Ziyaret olmuşsun kurban istersin,
Kurban bulamadım, candan ileri.
Hani bir söz daha var ya, anlayanlar anlamayanlara anlatsın.
Hadi anlatsın bakalım.
Bugün içimden böyle geldi ve yazıyorum. Dostluğa, sevgiye, aşka, saygıya, fedakarlığa, paylaşmaya daha çok ihtiyacımızın olduğunu düşündüm.
Yazmak istedim, unutmak istedim sıkıntıları, aşmak istedim engelli yolları, ulaşmak istedim sevgiye, sevgiliye, yapmak istedim muhabbeti, yarmak istedim sineyi, kırmak istedim kini ve egoyu.
Siz de deneyin.
Siz de bir GÖNÜLE girin, sırra erin veya
YAPMAYANDA GÖNLÜNÜZ KALSIN.
Saygı ve muhabbetle…