Önceki yazımda sentetik biyoloji sektörünün yükselişi ile hayatımıza giren bazı icatlardan ve sonuçlanma aşamasına gelen çalışmalardan bahsetmiştim. Peki, imalatın dönüşümü homo sapiensin geleceğini nasıl etkileyecek?
Kilometre taşı niteliğindeki bazı yeni teknolojiler, medeniyetimizi tartışmalı bir şekilde geliştiriyor. Karbon ayak izi yüksek ulaşım araçlarımız ve tüketim maddelerimiz, doğaya zarar veren santraller, havaya ve suya kimyasal salınım yapan fabrikalar daha sayamadığım niceleri. Enerjiye ve tüketime olan açlığımız arttıkça doğaya verdiğimiz zarar da doğru orantılı olarak artıyor. Tabi sevindirici gelişmeler de yok değil. Her geçen gün insanoğlunun doğaya olan sorumluluk bilinci artıyor. Sürdürülebilir bir doğa için hükümetler, sivil toplum kuruluşları, toplum önderleri bir araya geliyor. Maliyeti daha yüksek ama doğaya daha az zarar veren ürünlerin tercih edildiği bir dünyayı yaşamaya gayret ediyoruz.
Yeni teknolojilerin mucitleri kadar bu teknolojilerin hayatımıza girmesini sağlayan yatırımcıların da önem arz ettiğini düşünüyorum. Kârlılık mı biyo çeşitliliğinin korunması mı sorusunu yanıtlayacak yatırımcıların, “fani” olanı seçmeyeceklerini umuyorum. Aksi halde üretimde insan DNA’sının kullanımı arttığında bazı etik sorunları tartışıyor olacağız. Hali hazırda ürünün imalatı için hayvan ve bitki DNA’larından faydalanan firmalar, genlerin “yetersiz” olduğunu düşündüklerinde, canlının genetiğini değiştiriyor. Üretimde insan DNA’sından yararlanacak firmalar, DNA’mızın ürün için yeteri kadar performans gösteremediğini tespit ederse, DNA kodlarımızda değişiklik yapılmasına izin verecek miyiz? Genetiği ile oynanmış insanlardan doğan çocuklarda yepyeni sağlık sorunları, bitmek bilmeyen tedaviler tetiklenecek mi?
Yine de korkutucu olasılıklara takılmıyorum. Teknolojik ve bilimsel gelişmelerin daha güzel yarınlara uyanacağımızın müjdecisi olacağını düşünüyorum. Ve güzel olan teoriyi seçiyorum; sentetik biyoloji sektörü canlı popülasyonunu artıracak, depresyona intihara neden olan genler temizlenecek, daha mutlu bir geleceğimiz olacak. Yapmamız gereken tek şey, liderlerimizi, doğaya karşı sorumluluk bilinci taşıyan kişilerden seçmemiz olacaktır.