Geleneksel zam yemeği pişiriliyor

Rasim Atalay

Saatlerin, günlerin, ayların hatta yılların nasıl geçtiğini anlayamadığımız, zamana yetişemediğimiz bir dönemi yaşıyoruz…

Daha dün haftanın başıydı, bugün haftasonu gelmiş…

Ömür tükeniyor…

Ömrümüzün hızla tükenip gittiği bu kısacık hayat çizgisi içerisinde takvim yaprakları bir ayın daha bitip yeni bir ayın başladığına işaret ediyor.

Bugün 1 Kasım…

Kasım ayı yaklaşan kışı da bitmesine az zaman kalan miladi yılı da hatırlatıyor.

Zamanın bu kadar hızlı bir şekilde akıp gittiği dönemde aslında önemli olan hangi günü, hangi ayı, hangi mevsimi yaşadığımız değil. İçinde bulunduğumuz anı nasıl değerlendirdiğimize ve neyle doldurduğumuza bakmamız gerekiyor.

Zamanın felsefesini bir kenara bıraktığımızda ise yıl sonunun yaklaştığı bugünlerde geleneksel belli başlı konular medya sektöründeki arkadaşlarımızın da iteklemesiyle ısıtılıyor ve aynı başlıklar yeniden gündeme konuluyor. Medya bunu boş yere yapmıyor. Vatandaş talep ediyor. Konuşulsun, tartışılsın istiyor. Gündemde yer aldığını görmek istiyor.

Lafı gevelemeden konuya gelelim, mevzumuz zamlar…

Bugün itibariyle yeni yılın başlamasına tam 60 gün var. Gündemde ise çoktan emeklinin maaşına, memurun maaşına ve asgari ücrete yapılacak olan zam miktarı tartışılmaya başladı.

Her geçen gün önümüze bu üç önemli konuyla ilgili yeni bir bilgi, yeni bir tartışma konusu, yeni rakamlar düşüyor.

Enflasyon verileri ve beklentiler üzerinden televizyon kanallarında saatlerce konu tartışılıyor. Yemek yaparken ocağın altının kısık ateşte açılması gibi bugünlerde ortaya atılan veriler ve söylemlerle gündemin ekonomiye daha sıkı bir şekilde evrilmesi için kıvılcım çakılmış oluyor.

Yani ocağın üzerindeki tava, kıvılcımın çakılması ve ateşin kısık da olsa yanmasıyla birlikte ısınmaya başlıyor.

Tavanın üzerine ilk olarak elbette ki yağ koyuluyor. Şimdilerde konuşanlar yağı temsil ediyor. Yağ tavaya döküldü, ısınmaya başladı. Teşbihte hata olmasın da bugünkü konuşulanlar, çok bilinmeyenli denklemler üzerinden söylenenler tavanın üzerindeki yağdan öteye gitmiyor, gidemez.

Tabi yağ yeterli miktarda ısındıktan sonra memur, emekli ve asgari ücretliyle ilgili, devletin resmi kurumlarından net olmayan ama nete yakın beyanatlar daha çok gelmeye başlayacak.

Ardından memuru, emekliyi, asgari ücretliyi temsil eden sendikalar ve çeşitli sivil toplum kuruluşları beklentilerini ortaya koyar nitelikte açıklamalar yapacak.

Sonrasında komisyonlar kurulacak. Kağıt üzerinde çalışmalar yürütülecek. Veriler değerlendirilecek… Bir sürü iş…

İşte bu süreç kızgın yağın üzerine atılacak olup belli bir süre piştikten sonra kıvam almış olacak olan yemeğin ana malzemelerini oluşturuyor.

Çok değil, birkaç ay içerisinde bu yemek pişmiş ve ilgilisinin, yani memurun, emeklinin ve asgari ücretlinin önüne konulmuş olacak.

Beğenmedim, ben bunu yemem diyecek hali olmayan bu üç kesim de önüne konulanı yiyecek.

Hadi afiyet olsun…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.