GELİR DAĞILIMI

Erdal Küçükşehir

Ülkemizde ekonomik gündem faiz ile döviz arasında gidip geldiği için çoğu önemli açıklamalar kimsenin dikkatini çekmiyor. Oysa döviz ve faizin çok ötesinde ülkemizin kronik sorunları var. Yıllardır üzerine kafa yormadığımız, ciddiye almadığımız bu sorunlar korkarım ki gelecekte döviz ve faizin yarattığı tahribattan çok daha fazlasını yaratabilir.

Tüik 2018 yılına ait “Gelir ve Yaşam Koşulları” araştırma sonuçlarını kamuoyu ile paylaştı. Bugün sizlere bu rapordan alıntılarla ne demek istediğimi anlatmaya çalışayım. Nüfusumuzun yarısı ülkemizde gelirin %80’ine sahipken diğer yarısı %20’yi paylaşıyor. Genel anlamda gelir dağılımında bu çarpıklık düzelmek bir yana giderek bozuluyor. Rapor her %20’lik dilimin gelirden aldığı payı veriyor ama detaya inip bu oranı %5’lere indirgerseniz durumun daha da vahim olduğu ortaya çıkıyor.

En yoksul % 5’lik kesim son 10 yıldır gelirden %1’lik bir payla yetiniyor. En tepedeki %5’in payı ise % 21,5 düzeyinde. Üstelik bu rakam 10 yıl önce %20 idi. Halk tabiri ile para parayı çekiyor ve zengin daha çok zengin oluyor. Üstelik bu dilimlere baktığınızda halkın yarısı ancak bu oranı yakalayabiliyor. Gelir adaletsizliğini ölçmekte kullanılan gini katsayısı ise 2018 yılında 1 rakamına biraz daha yaklaşmış durumda.

Türkiye’de hane bazında ortalama gelir 2017 yılına göre %12.2 artış göstermiş fakat yoksulların sayısı 0,4 puan artarak %13,9 olmuş. Toplam eşdeğer hane halkı kullanılabilir gelirlerinin %48,5’i maaş ve ücretlerden oluşurken, %20’den fazlasını sosyal transfer gelirleri oluşturuyor. Maaş ve ücretlerin oranı düşerken sosyal transferlerin aynı oranda artması bizlere işsizliğin de kronikleşme sürecine girdiğinin uyarı sinyallerini veriyor.

Okuryazar olmayanların %27,5’i, bir okul bitirenlerin %23,6’sı, lise mezunlarının %5,8’i ve yüksekokul mezunlarının da %2,2’si yoksul tanımlamasına giriyor. Onca konut kampanyalarına rağmen konut sahiplik oranı değişmiyor. Halkın %59’u kendi konutunda oturuyor. Enerji açığımız olduğu gerçeği varken her yıl milyarlarca dolar cari açığımız bu sebeple olurken halkın %40’a yakını izolasyondan dolayı ısınma sorunu yaşıyor. %36’sı ise sızdıran çatı, nemli duvar, çürümüş pencere gibi problemlere sahip. Oysa binalar için enerji yönetmelikleri ve kimlik belgeleri gibi birçok uygulama hayata geçirmişken, çıkardığımız yönetmelikleri denetleyip uygulanmasını sağlayamadığımız için sokakları ısıtmaya devam ediyoruz.

Nüfusumuzun %70,4’ünün borcu olduğu da bu araştırma sonuçlarının çarpıcı taraflarından. Evet sadece sanayici ya da Kobiler değil neredeyse herkesin bir şekilde borcu var ve bunu çevirebilmekle meşgul. Başka bir açıdan bakarsak 20 yıl önce borçların harcanabilir gelire oranı %10’un altındayken bu gün %50’ye yaklaşmış. Esnafın tabiri ile piyasada yok olan parayı belki de bu satır aralarında aramak lazım. Bir turizm ülkesi olmakla övünür her yıl artan turist sayımızı paylaşırız. Oysa kendi insanımızın %58,3’ü evinden uzakta bir hafta tatil masrafını ödeme kabiliyetinden yoksun.

Ülkemizin en büyük şehri olan İstanbul’da son 5 yılda gelir dağılımı %21 kötüleşmiş. İstanbul’da görülen gelir dağılımı bozukluğu tüm Türkiye’de dengesizliğin daha çok belirginleşmesine sebep olmuş. Bu araştırmada yer alan bu rakamları sadece birer istatistik verisi olarak görmeyip ajandamıza kaydetmek zorundayız.

İçinde bulunduğumuz ekonomik tabloya bakarak gelir dağılımına ait 2019 rakamlarının daha da bozulacağını söyleyebilirim. Bunu düzeltebilmek için bir yol haritası çıkarmak bence Türkiye için faiz döviz tartışmalarından daha önemli ve önceliklidir.

               

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.