Gemileri yakan yakana

Erol Sunat

Döndük dolaştık yine geldik gemi yakmaya…Dün o gemide kendine yer bulmak için aşındırmadığı kapı bırakmayanlar bugün gemileri yaktım demeye başladılar.

Ne diyelim?

Hayırdır inşallah mı? Allah hayırlara getirsin mi?

Gemi yakanlar sosyal medyadan duyurmaya başladılar gemileri yaktıklarını.

Siyasetimiz hareketlendi, ortalık renklendi bayağı bir şenlendi, dillendi.

Dedikodu aldı davulu eline en üst perdeden vurdukça vuruyor davula. Şu da var, bu da var, falan da var, filanda var, arkası var, dahası var diyerek…

Her ayrılık haberi, her imalı gönderme, her kulis, siyaseti dalgalandırıyor.

Gemileri yakanlar, yakacağım diyenler, yakması an meselesi diye haber uçurtanlar, kime geçer, kimi seçer, nereye mi gider? Kim kime göz kırpar, kim kime el sallar? Kime ya da kimlere ardına kadar açılır kapılar?

Gemileri yakmanın ne olduğunu ne anlama geldiğini ne anlama gelmesi gerektiğini on iki asır önce Tarık bin Ziyad İspanya’ya ayak bastığında söylemiş.

Diyor ki, “Ey insanlar! Kaçılacak yer neresi? Arkanızda deniz, önünüzde düşman! Sizin için sabır ve doğruluktan başka çare yok!”

Tarık’ın önünde diz çökmüştü İspanya…

Evet, gemileri yakmıştı Tarık…

Yıllardan beri denir ki; Tarık olmak lafla olmaz. Yakacaksan gemileri, Tarık gibi yak, sabır ve doğruluk düsturun olsun.

Tarık zamanımızdan tam 1213 yıl önce 711 yılında ayak basmıştı İspanya’ya…On iki asırdır gemileri yakmak tabiri o günlerden bugünlere miras.

Bugün gemileri yakanlar, işin sadece yakma faslında. Yaktım gemileri çıktım geldim deme derdinde…

Var mı Tarık ruhlu olma derdinde olan?

Vardır amma, o kadar gemi yakanın içinde kaç tanesi Tarık ruhlu olma yolunda?

Bir mi, iki mi, üç mü?

*****

Tarık bin Ziyad’ın gemileri yakmasından sonra, bizim de literatürümüze girdi gemileri yakmak.

Ve özellikle bu deyimi siyaset çok sevdi…

Sevmek ne kelime, bayıldı.

Ne bıktı ne usandı. Gemiler yana yana kül oldu. Bazıları için alışkanlık yaptı.

Gemileri defalarca yakanlar oldu.

Her yakmasında kabul görenler, buyur gel denenler hoş geldin safalar getirdin denilenler oldu. Kollar da açıldı kapılarda. Hem de ardına kadar…

Gemileri yakanlardan yakmaya doyamayanlar oldu.

Tarih onlara Tarık misali gemi yakanlar diye bir sayfa açtı. Altına da bir dipnot düştü.

Gemileri yaktılar yakmasına amma, hiçbir zaman Tarık bin Ziyad’ın yürüdüğü yola erişemediler. Yaktıkları gemiler gibi kül oldular. Adlarını anan da olmadı, onları bir hatırlayanda…Bundan sonrakilerin akıbeti de onlardan farksız olacak. Ancak, Tarık bin Ziyad’ın yoluna erişenler bu anlatılanların dışındadırlar.

*****

Bugüne kadar gemileri yakanlar içinde kaç Tarık ruhlu tanıyorsunuz?

Kibrit çakan, çakmak çakan, yandı mı, nasıl görünüyor diye bin kere soran, ardından da yeminle gemileri yaktık diyenleri tanıyorsunuz değil mi?

Gemileri yakmanın bir hikmeti vardı bir zamanlar.

Günümüzün gemileri yakanları hikmet ne, hikmet kim, henüz tanışmadık, kimin nesi, kimin akrabası, kimin yakını diye başlıyorlar sormaya…

Hikmet ne mi?

Tarık olmadan, Tarık tabiatlı olmadan erişilemeyecek hakikat…

Derler ki; Gemileri yakmayı kafasına koyan evvela kendini garantiye alır, sonra yakar gemiyi…Ardından, verir ortalığı ateşe…

Yine derler ki; Pervane misali, kendilerini ateşe atacak halleri yoktu ya…

Yaktılar ne yakacaklarsa, sonra da yaktım gemileri diye gönüllerinden geçen kapılara vardılar.

*****

Yaygaraya, şamataya, gösterişe, pireyi deve yapana, ben Halep de bilmem kaç arşın atlardım diyene, giyim kuşama, pahalı aksesuar sahibi olanlara ve ağzı güzel laf yapanlara bayılırız.

Hele ki gemileri yaktım da geldim lafını da dillerinden düşürmüyorlarsa…

Her gemileri yaktım da geldim diyen gemileri yakmış mıdır?

Gerçekten gemileri yakanları görmeyen gözler, Tarık tabiatlı insanları onların arasından seçip çıkaramayanlar yüzünden, gemileri yaktım diyenlerin büyük bir çoğunluğu, bir gemi daha yakıp, gemiyse yaktım geldim, olmadı bir daha yakarım deyip gitmiyor mu?

Siyaset bu mevzuyu bilmiyor mu?

Göz mü yumuyor, beni yaktı, gittiği yeri de yaksın diye, işini mi kolaylaştırıyor, onlarda siyasetin cilvesi…

*****

Gemi dediğin tamda böyle günlerde, sisli ve puslu havalarda yakılır diyenler, yakmaya başladılar gemileri. İstifalar, ayrılık sinyalleri, içinde ayrılıktan dem vuran cümlelerin olduğu açıklamalar, buram-buram ayrılık kokan ayrılık şarkıları, yakılan ve yakılmak üzere olan gemiler karıştırdıkça karıştırır ortalığı.

Kafalar karışır, hesaplar karışır, meselenin matematiği devreye girer, gemiler girer, az yanan, çok yanan, kül olan derken milat mı olur, yeni bir sayfa mı açılır bilse bilse kim bilir?

Konjonktür…

Konjonktür böyle zamanların, böyle havaların, dağılmaların, toplanmaların, toparlanmaların olmazsa olmazıdır.

Toz duman dağıldığında, her şey netleştiğinde ortaya çıkan yeni tablo, yeni durum, yeni görüntü kimin yararına, kimin zararına gelişir onu da o bilir.

*****

Kimse Tarık değil, olamazda…Bugünün gemileri yakma işi, lafla mecaz. Makamı hicaz! Gerisi ondan, bundan, şundan biraz!

Bulunduğu yerde aradığını bulamayanlar, emellerine nail olamayanlar, dökülmeye başladılar yollara. Dün gelmek için dökülmüşlerdi, bugün gitmek için. Giderken de ses getirsin, duymayan ve görmeyen kalmasın diye gemileri yakıyorlar.

Anlayacağınız gemileri yakan yakana…

Ne dersiniz?

Yanan sadece gemi mi, kendileri mi, bugüne kadar söylediklerimi?

Falanca gemiyi ben yaktım, şu kadar geminin de yakılmasına vesile oldum, Tarık kim diyorsanız, Tarık benim diyen, Tarık geçinenlerden, hatta Tarık geçinenlerden geçinmeyi göze almışlardan da Rabbim herkesi korusun!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.