Genç İşsizlik-Akademi-Gençler ve Vahim Tablo

Eray Eroğlu

15-24 yaş aralığında olup da son üç ay içerisinde iş arayan ve 15 gün içinde işbaşı yapmaya hazır olduğunu bildirenlerin, toplam işgücüne bölünmesiyle elde edilen veri, ülkenin ekonomik ve sosyal tablosu açısından en önemli gösterge olarak kabul edilebilir. Sosyal sorunlardan başlayarak ekonomik, siyasal ve diğer bütün alanları etkileyen ‘’genç işsizlik’’, üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir meseledir. Rakamlar, istatistik göstergeler ve verilerden çok daha fazla şey ifade eden genç işsizlik, göz ardı edilemeyecek boyutta sorunlar bütününü içinde barındırmaktadır.

İlk cümlede tanımla başlamamın sebebi, genç işsizlik diye dünyada açıklanan rakamların belli başlı kriterlerle yalnızca bir istatistik veri sunduğunu göstermek istememdendir. Oysa gerçek hayat, istatistikten ve verilerden çok daha fazla şeyi ifade etmektedir. İstatistikler ve veriler, yaşanan gerçekliği biraz bulanıklaştıran bir tarafa da sahiptirler. Bir de rakamlar bir süre sonra genel bir bakışı geliştireceği için ‘’alışma ve kanıksama’’ sağlayabilir.

Genç işsizlik verileri de ne yazık ki istatistik göstergeler ile değerlendirilip, meselenin çok boyutlu ciddiyeti kavranamamaktadır. Genç işsizlik yalnızca Türkiye’de değil dünyanın genelinde artma eğilimi göstermektedir. Üstelik yalnızca ekonomik göstergeler açısından olumsuz bir görüntü veren ülkelerde değil, genel bir genç işsizlik artış tablosu karşımıza çıkmaktadır.

Bu artış eğilimi de göstermektedir ki konu yalnızca ekonominin makro/mikro verileri ile çözülebilecek bir durumda değildir.

Ancak Türkiye’de tabloyu görmek adına TÜİK verilerine bakmakta fayda vardır. TÜİK’İN açıkladığı veriler kapsamında 2019 yılında ilk cümledeki tanım kapsamında yapılan bir araştırma ile Türkiye’de genç işsizlik rakamı ‘’%27.4’dür.’’ Bu rakam Temmuz  ayında %27.7 ile en yüksek seviyeyi görmüştür.

2020 yılı Şubat verileri kapsamında ise ‘’%24.4’’e gerilemiştir. Tabi pandemi süreci verileri bizim değineceğimiz hususlar açısından istisna oluşturacağı için o döneme girmeyeceğiz.

Bu rakamlar ve bahsettiğim gibi bir de umudu kesmiş olanlar göz önüne alındığında genç işsizliğin ne kadar ciddi bir konu haline geldiğini görmek gerekiyor.

Çünkü genç işsizlik demek, ülke ile kuracağı bağ kesintiye uğramış bir kitle demektir. Genç işsizlik demek ertelenen evlilikler demektir. Genç işsizlik demek sürekli ertelenen hayatlar demektir. Genç işsizlik demek umutsuzluk demektir. Genç işsizlik demek asayiş problemlerinin artması demektir. Genç işsizlik demek hayatı bir amaç çerçevesine oturtamamış ve her şeyi ötelemekle psikolojik sorunlar yaşayan bir nesil demektir.

Peki, bunların tek sorumlusu ekonomi ve ekonomi yönetimi midir?

Bu soruya ‘’evet’’  demek kolaya kaçmaktır. Bu soruya evet demek, güncel politik dilde yalnızca bir taraf belirlemektir.

Akademi, teknolojinin gelişimi ve gençlerin bizatihi kendisi de burada sorumludur.2002 yılında 1.5 milyon olan yükseköğretim öğrenci sayısı 2019 yılında 7.7 milyona çıkmıştır. Bu rakamın artışını ciddiyetle irdelemek zorundayız. Akademinin piyasadan bihaber ve uzak müfredatı ile yüksek ortalamalar ile mezun olan gençlerin tek hedefinin ‘’akademik kariyer’’ olması endişe verici değil midir? Özel sektör ve diğer iş alanlarına yönelik bir motivasyondan uzak olan eğitim anlayışının bir de öğrencinin kendisini konumlandırdığı konfor alanı ile bir araya gelmesi sonucu, işten habersiz gençler yetişmektedir.

Yazıyı yazmaya beni sürükleyen ve başımdan geçen olaya geleyim. Finans alanında verilen eğitimler sonucunda 500 kişilik öğrenci havuzuna sahip bir yerde asistanlık yapıyorum. Burada,  lisans öğrencilerinin ekseriyetinin İİBF ve Bankacılık gibi bölümlerde okuduğunu göz önüne alarak, bir özel bankanın staj programına kontenjan açtırmak için mücadele ettik. Bu mücadelemiz olumlu sonuçlandı ve kurumsal olarak bizlerden eğitim almış lisans öğrencilerinin uzun soluklu, deneyim elde edebilecekleri ve gelecekte işe alınma imkanı tanınan bir staj programı imkanı sağlanmış oldu. Üstelik bir lisans öğrencisi açısından ciddi bir maaş da söz konusuydu.

Bu kapsamda bizlerde 500 civarında lisans öğrencisine durumu izah edip bir ‘’özgeçmiş’’ istedik. Karşılaşmış olduğum durum ne yazık ki Akademiye eleştiri geliştirmek zorunda bıraktı beni. Lisansüstü eğitimine devam eden birisi olarak bunu yapmam ne kadar doğru bilmiyorum ama bundan kendimi alamadım. Tabi, ailelerin ve diğer faktörlerinde bunda payının az olmadığının farkındayım.

Karşılaştığım ve beni en çok düşündüren durumlardan birkaç örnek vermek isterim.

Bankacılık bölümü öğrencisi bir arkadaş ayrıntılı bilgi istemiş ve ben ona olabildiğince açıklayıcı bir metin gönderdim. Sonrasında ’ya hocam, şimdi çay falan dağıttırırlarsa ben hiç vakit harcamayayım’’ demiş. Bir de üzerine ‘’bana bunun katkısı olur mu?’’ diye soru eklemiş. Bankacılık bölümü öğrencisi bir genç, banka stajının kendisine bir katkı sağlamasını sorguluyor. Çay dağıtma meselesinin yorumunu ise sizlere bırakıyorum.

Bir başka arkadaş yeni mezun oluyormuş ve özgeçmiş hazırlamayı bilmediğini belirtmiş. Ben de kendisine örnek özgeçmişler gönderdim ve bu formatta olabileceğini söyledim. Gelen özgeçmişe bakınca akademik ortalamasının 3.50 civarında olduğunu gördüm. Bu kadar başarılı bir öğrenciye akademinin piyasaya dair hiçbir şey vermemiş olması sizce de endişe verici değil mi?

Öte yandan bir başka arkadaşımız ise İngilizce bir özgeçmiş göndermiş. Ben de doğal olarak benden çok daha iyi bir İngilizce bilen arkadaşıma, bu özgeçmiş sahibi ile görüşmesini rica  ettim. Sonuç bir dil kursunda iki kur tamamlamış genç bir kardeşin özgüven patlaması yaşamasından ibaretmiş.

Bu üç örnek ile yetinip uzatmayacağım. Ama 500 kişiden yalnızca 50 özgeçmiş gelmiş olduğunu da belirtmem gerekiyor.

Sonuç itibariyle bu mesele çok önemlidir. Ancak yalnızca ekonomi yönetimi suçlanarak, kesinlikle anlaşılamaz ve çözülemez.

Rekabetçi piyasa, gelişen teknoloji ve reel sektörün bilincinde bir akademi ve akademi müfredatına acilen ihtiyaç vardır. Bir de çok fazla konfor alanı sağlanarak, ‘’ağzına kaşık sığmayan gençler’’ yetiştiren ebeveynlik anlayışından kurtulmamız gerekmektedir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.