Genç ölüm

Yusuf Alpaslan Özdemir

Koca Yunus’un; “Bu dünyada bir nesneye/ Yanar içim, göynür özüm/ Yiğit iken ölenlere/ Gök ekini biçmiş gibi…” sözünü her okuduğumda hatırıma ilk gelen hâl, genç yaşta hayata veda eden edebiyatçılarımızdır: Ömer Seyfettin (36), Orhan Veli Kanık (36), Sabahattin Ali (41), Oğuz Atay (43), Muallim Naci (43), Şinasi (45), Cahit Sıtkı Tarancı (46), Ziya Osman Saba (47), Cahit Zarifoğlu (47), Ziya Gökalp (48), Tevfik Fikret (48), Sait Faik Abasıyanık (48), Namık Kemal (48), Ahmet Haşim (49)…

Orhan Veli Kanık 10 Kasım'da, Ankara'da belediyenin kazdığı bir çukura düştü ve dört gün sonra, 36 yaşında hayata veda etti. Cahit Sıtkı Tarancı; “Yaş 35, yolun yarısı eder” dedi ama 46 yaşında vefat etti. Hangi birini yazayım, heyhat!..

&&&

Dün akşam televizyon kanallarına göz gezdirirken “Kelebeğin Rüyası” denk geldi, son kısımlarına denk gelsem de oturdum, tekrar izledim. Bugünkü yazının ilhamı da nedeni de bu filmden…

Genç kuşağın bu iki başarılı şairinden Rüştü Onur vefat ettiğinde 22, Muzaffer Tayyip Uslu 24 yaşındaydı.

Kısacık ömürlerine ne çok keder sığdı?..

Rüştü Onur İstanbul'dan Zonguldak'a giderken Anafartalar Vapurunda Mediha Sessiz adında güzel bir kızla tanışır. Mediha'ya aşkının ifadesi olan duygulu mektuplar ve şiirler yazar. Önce nişanlanırlar, sonra da evlenerek, Mediha'nın evine yerleşirler. Ne yazık ki bir talihsizlik sonucu Mediha bir karın zarı iltihabı geçirir ve 12 Kasım 1942'de yaşamını yitirir. Bu ölüm Rüştü Onur'a çok fazla gelir. Eşinin ardından adeta canına kıyarcasına yaşamını boş verir. Yaşama, sevdiği karısından sonra ancak iki hafta dayanabilir. 2 Aralık 1942'de Beşiktaş'ta Şair Leyla Sokağı'ndaki evinde ciğerlerinden fazla kan gelmesi nedeniyle boğularak ölür. Halen Ortaköy mezarlığında "Boğazın lacivert sularına bakan" bir sırtta eşiyle yan yana yatmaktadır.

Rüştü Onur’un tüm şiirleri çok içli, çok güzeldir ama “İtiraf”ını bir başka severim, hele de son bölümünü…

“ I.Size açabilmeliydim içimi/ Geceler yalnız size/ Ve yüzüm kızarmadan
Çocukluğumun küçük aşklarını/ Anlatabilmeliydim/ Geceler yalnız size.

II.Benim de aşklarım oldu/ Ve alabildiğine günahlarım./ Halbuki bigünah olmak istedim/ Bütün ömrümce.

III.Anam,
Ben topaç çevirirken sokakta,
Benim güzel oğlum,
Paşa olacak derdi...
Halbuki ben hâlâ
Topaç çeviriyorum sokakta.”

Muzaffer Tayyip Uslu… Zonguldak'ta lise öğrenimi sırasında Behçet Necatigil'in öğrencisidir. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ndeki yükseköğrenimini yoksulluğu ve hastalığı nedeniyle sürdüremez. Zonguldak'ta çalışmak zorunda kalır, yakın arkadaşı Rüştü Onur gibi veremden ölür.

Necati Cumalı'nın notlarına göre Muzaffer Tayyip'in bir gözü doğuştan sakattır. Parasızlıktan sanatoryuma gidemez. Zonguldak'ta hastalığı ilerledikçe bir deri bir kemik kalır. O dönem yayınlanan şiirleriyle en iyi şairlerden biri kabul edilmiş, yaşamındaki acılara karşın, gizli bir üzgünlük içinde yaşamanın güzelliğini yazmıştır.

Muzaffer Tayyip’in güzelim “Kan” ve “Öldükten Sonra” şiirleri adeta hayatının özetidir. Önce “Kan”…

Önce öksürüverdim/ Öksürüverdim hafiften/ Derken ağzımdan kan geldi/ Bir ikindi üstü durup dururken/ Meseleyi o saat anladım
Anladım ama, iş işten geçmiş ola/ Şöyle bir etrafıma baktım,/ Baktım ki yaşamak güzeldi hâlâ/ Mesela gökyüzü/ Maviydi alabildiğine
İnsanlar dalıp gitmişti/ Kendi âlemine...

“Öldükten Sonra”… Diyecekler ki arkamdan/ Ben öldükten sonra/ O, yalnız şiir yazardı/ Ve yağmurlu gecelerde/ Elleri cebinde gezerdi
Yazık diyecek/ Hatıra defterimi okuyan/ Ne talihsiz adammış
İmanı gevremiş parasızlıktan...

Eğer hâlâ izlemediyseniz seyredin ‘Kelebeğin Rüyası’nı, okuyun Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu’nun ve de onlara kol kanat geren Behçet Necatigil’in şiirlerini.

Üçünü de rahmetle anıyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.