Çocuklarımızda gördüğümüz her olumsuzlukta, memnun kalmadığımız her tavır ve davranışta hep bu soru aklımıza gelir;
Gençlik nereye gidiyor?
Bizden öncekilerin bizim için yaşadığı kaygıyı, anne-baba olduktan sonra bizler yaşıyoruz.
Bizim değer verdiklerimizle yeni neslin değerleri apayrı. Bizim kutsallarımız onlar için hiçbir şey ifade etmiyor.
Ortada bir kuşak çatışması olduğu doğru ama meseleye sadece ‘kuşak çatışması’ zaviyesinden bakmak son derece sığ bir yaklaşım olur.
Elbette dünle bugün çok farklı. Dünün şartlarıyla bugünü kıyaslamak mümkün değil.
Ancak bu farklılık günümüz gençliğindeki duyarsızlığı, inançsızlığı, cehaleti açıklamıyor…
Bugün, ülkesini yönetenleri bilmeyen, dini ve ahlaki değerleri önemsemeyen, sadece ve sadece popüler kültürle haşır neşir bir gençlik var karşımızda…
Sanatçıların, magazin yıldızlarının tüm seceresini sayan, kim kimin sevgilisi, kim kimlerle takılıyor, kim kimi aldatıyor hepsini bilen ama buna mukabil hayatın gerçeklerinden uzak bir gençlik…
Kitap okumayı sevmeyen, nasihatten hoşlanmayan, sanal alemde kaybolmuş, ellerde akıllı telefonlar, kulakta kulaklıklar sabah akşam robot gibi yaşayan ve yaşama gayesi bu olan bir gençlik…
Uzmanlar bu tür davranışların cahillik ve eğitim yetersizliğinden kaynaklandığını belirtiyor.
Evet, en büyük meselenin ‘fikirsizlik’ olduğu günümüzde eğitim yetersizliğinin doğurduğu sonuçlar ortada.
Bir gençlik panelinde konuşmacı,
“Gençlik esasen hakikati arama çağıdır.
Fikirlerin en uyanık, en zinde, en coşkulu yaşanması gereken bir çağdır.
Ama gençlerdeki heyecan daha çok başka şeylere kanalize ediliyor.
Kendini ve kainatı keşfetme yönünde kullanılması gerekirken maalesef gençlik gaflete itici, uyutucu oyunlara, eğlencelere kanalize ediliyor” tespitinde bulunmuştu.
Katılmamak mümkün değil…
Gençlik dün de gündemdeydi, bugün de. Yarın yine gündemde olacak.
Çünkü bir devletin ve milletin kalkınması için en önemli unsur gençliğin sorunlarının giderilmesiyle mümkündür.
Bir insan için gençlik çağı ne kadar önemli ise gençliğin problemlerine çare bulmak da bir devletin geleceği için o kadar önemlidir.
Onun için gençliğimizi içinde bulunduğu bu inançsızlık, fikirsizlik buhranından çıkarmanın yollarını aramalıyız. Aileler gençler ile daha çok yakından ilgilenmeliler.
Sadece ilgilenme dersleri, kıyafetleri harçlıkları olmamalı.
Onlar ile yeri geldiğinde arkadaşça sohbet etmeli, sinemaya, tiyatroya, maçlara giderek samimi duyguları ve ailesine olan bağı güçlendirmesini sağlamalıyız.
Seçtiği arkadaşları takip edip onlar ile tanışıp arkadaşlığın önemini yaşamımızdaki örneklemeler ile anlatmalıyız.
Her daim örnek bir aile bireyi olduğumuzu söz ile değil davranışlarımız ile gençlere ce çocuklarımıza göstermeliyiz.
Yapılan hiçbir hatayı, kızarak, bağırarak, ceza vererek değil, kendimizin de o yaşlarda o tür hatalar yaptığını düşünerek hatta yapılan yanlış hatalarımızı anlatarak kendisinin ders almasını sakin bir dil ile izah etmeliyiz.
Sadece kendi çocuklarımıza değil, tüm gençliğe biz büyükler örnek olmalıyız.
Global bir dünyada yaşıyoruz, bana dokunmayan yılan, çöllerde kaldı, şimdi yılan her yerde o yüzden tüm kötülüklere hep birlikte göğüs germeli mücadele etmeliyiz.
Unutulmasın ki, her arayan bulamaz ama bulanlar arayanlardır…
Eğer iyi bir gençlik yetiştiremezsek yarın emekli maaşlarını da alamayacağınızı hesap etmelisiniz.