Bir varmış bir yokmuş. Çok uzak diyarlarda bir maç varmış. Güzellerle, Horozlar arasında.Güzellerin en büyük kozu kalecisiymiş. Horozlar’ınki ise onbirinci adamları. Maç Güzeller’in evindeymiş. Ama bir de büyük özelliği varmış maçın. Kazanan Yeryüzü’nün hakimi olacakmış.Bazıları karıştırmaya çalışmış maçı. Match-fixed falan, bildiğiniz.Bazıları ayartmaya çalışmış oyunculardan birini sezon devam ederken.Bazıları kuvvet dengeleriyle oynamaya koyulmuş.Ve çok önemli bir eksiği varmış maçın. Golü, hakemi, oyuncuları, dijital kaleleri, seyircileri, sponsorları, tavukları, civcivleri, boğaları, çimleri, bol bol yemleri olduğu halde topları yokmuş.Oturup düşünmüşler, golü nasıl atarız birbirimize diye. Seyircilerin arasından 99 talihli seçmişler. Çünkü kendi kazaklarının üstünde birden, 99’a rakamlar varmış, annelerinin ördüğü.Demişler ki, biz hazırız. Ama kaleye gol atmak için bir araç bulun bize.
Yani futbol varmış o yıllar. Ama topu yokmuş. Tam o sırada, 99 talihlinin annesinden biri elindeki yumağı yere düşürmüş. Masal o ya.Yün yumak yuvarlana yuvarlana dijital kaleye girivermiş. Elektronik göz, “gol” işareti vermiş. Tahta skorbord da bir çubuk koyulmuş, Horozlar’ın hanesine. O gün, bugün oynarlarmış aralarında. Çok uzak diyarlarda…..
Önümüzdeki sezon Türk futbolu belki de en önemli sezonlarından birini yaşayacak.. Federasyon, kulüpler, MHK, medya ve diğer tüm birimler açısından yeniden yapılanma, doğruyla-yanlışı ayırma, çağı yakalama sezonu olacak gelecek sene.. Bu süreci iyi değerlendirip radikal kararlar alanların ayakta kalacağı, bilime, hıza, akla, çalışma kurallarına, spor etiğine aykırı hareket etmeye çalışanların ayıklanacağı bir zaman dilimindeyiz.. Lig bazıları için güzel, bazıları için sıkıntılı kuşkusuz.. Oynanan futbolun kalitesi zaman zaman Premier Lig seviyesine çıkıyor, zaman zaman da Faroe Adaları seviyesine iniyor.. Bu inişler-çıkışlar da bizi “dengesiz” yapıyor.. Başta bu işin sanatçısı olan futbolcuların, ardından onları hazırlayan ve sahaya yerleştiren teknik adamların, arkalarındaki yöneticilerin, futbolun olmazsa olmazı hakemlerin, Federasyon’un tüm kurallarının çok dikkat etmesi gereken bazı standartlar var.. Şimdi o gerçeklerle yüzleşme ve önlem alma zamanı, hem de hiç vakit geçirmeden.. Neler mi bu gerçekler, sıralayalım..
İşte yapmadıklarımız
- Türk futbol piyasasında inanılmaz para dönüyor. Yerli oyuncular ülke performansının çok üzerinde kazanıyor. Menajerler sözleşmesi bitecek futbolcuyu bir sezondan önce etkilemeye başlıyor. Diğer kulüplere pazarlamaya çalışıyor veya kulübünden sürekli zam istetiyor.. Parayı alan futbolcuların çoğu özel yaşamına dikkat etmiyor.. Çoğu yıldız adayı kaybolup gidiyor..
- Alt yapıların çoğunda adamcılık var.. İşini çok iyi yapan, alt yapıda devrim yapacak, dünyayı takip eden genç isimler kulüplerden uzak tutuluyor.. “Benim adamım” mantığıyla, ses çıkarmayan ve eğitici özelliği zayıf kişiler bu noktalara yerleştiriliyor.
- Hakemlerimiz sakatlığa yol açıcı faullerde belli stantart içinde değil. Medyaya ve kulüplere göre yönelim içine giriyorlar.
- Zeminlerin çoğu berbat. Federasyon’un maç oynatmaması gereken sahalar var.
- Medya genç, devrimci ve geleceği olan isimleri bile ilk günden yok etme anlayışında.. Gazetecilerin çoğu maça gitmeden yazı yazıyor. Kulüpler medyaya soğuk davranıyor.
- Kulüpler büyük borçlar altında. Futbolcuların transfer taksitleri, primleri aylar sonra ödeniyor. Mahkemelik dosyalar rekor düzeyde. Futbolcu bunun acısını sahada çıkarıyor.
- Scout sistemi yetersiz. Futbolcu takip ve takım analizi konusunda dünya seviyesinin gerisindeyiz.
- Milli Takımlar seviyesinde bile alt yapı-üst yapı kopukluğu var.
- Avrupa’ya çıktığımız zaman kadrolarımıza bakıp bizden korkan takımlara eleniyoruz.
-Frikikten en az gol atılan ülkelerden biriyiz. Korner ve duran top zaafları en büyük sıkıntımız. Ülkenin en iyi yabancısı çağın dışında hıza, mücadele ve fizik gücüne sahip. Ülkenin en iyi savunmacısı her kritik maçta onarılmaz hatalar yapıyor..
En kötüsü; gemideki herkes bu yazdıklarımın farkında.