Yükümüzü taşıyan insanlarla yolumuza devam etmeliyiz aslında. Yükümüzün ne olduğunu bilen güldüğünde beraber gülen ağladığımız da bizle beraber ağlayan.
Yüreğimizin demli çayı olan o demi seccadede duaya dökebilecek, seccade üzerinde dert paylaşacak biri olan.
Soğuğu sıcak yapan, sıcağı serin kılan yüreği buzdağının arkasındaki kardelen çiçeğine sevdalı olan kişileri sevmek lazım.
Zarif sözcükleri olan zarif duaları yapan kişiler işte. O kişiler girdimi hayatınıza buzdağındaki kar da arkasındaki kardelen çiçeği de siz oluyorsunuz pervasızca.
Sonra deva oluyor içinizdeki sevgi aşk oluyor. Mumun ipindeki ateş gibi yakıyor o minik yüreğinizi.
Yanan o ateş aşk oluyor ya işte o zaman yüreğinize dökülüveriyor dua oluyor birden. Bir an da aşk divanı ile tırmanıyorsunuz Kaf Dağı’na. Kâğıtlara sığmayan mürekkeplerin yetmeyeceği lafızlar dökülüyor yüreğinizden.
Ya secdede ettiğiniz duayı yaşıyorsunuz ya da kubbe önünde edeceğiniz duaya yürüyorsunuz.
İkisini de yükünü taşıyabileceğiniz zarif insanla yapıyorsunuz. Kim olduğunu ne olduğunu bilmeden giriyor dualarınıza.
Ve hayattaki gök kubbede hoş bir seda oluveriyor sizin için. Yüreğinizden çıkan hoş şiirlerin tınısı yankılanıyor kulaklarınızda.
Ve bilmediğiniz an ve boşluklara dağılıyorsunuz. Birçok şeyi barındırıyor sonra yeri geliyor anne oluyor yeri geliyor baba oluyor yeri geliyor öğretmen yeri geliyor doktor oluyor sizin için ama ona en çok çayınıza yaren olmak yakışıyor.
O sizin deminiz olmazsa sıcak su olmaktan ibaret oluveriyorsunuz. Yapbozsunuz sonuçta farklı şekillerde ama aynı boyutta tamamlayınca aynı desen çıkıyor ortaya farklı yüreklerde aynı ışıkla aynı resmi çıkartıyor ortaya.
Kördüğüm resmini bundan kaç yüzyıl önce peygamber efendimiz ve Hz. Ayşe validemizin yaşadığı gibi pekâlâ ta Resullallah siz beni nasıl seviyorsunuz dediğinde ilk günkü gibi kör düğüm gibi Ya Ayşe tablosu geliyor akıllara sonra birbirini bağlayan parçalar ilk günkü gibi oluyor.
Kördüğüm gibi sevmek bir kaygı taşımak oluyor ve o kalpte fazla yük varsa sadece hak eden taşıyabiliyor.
Yani yapbozun sahibi kördüğüm sesini çayın yareni yolculuktaki yolculuk eşini taşıyınca hakikate erişiyor aynı Hz Hifa Hz Süheyb gibi birbirine cennetin anahtarı olan 2 genç olarak kalıyor zihinlerde ve yürekler de.
Geriye asıl sahibini bulan sevgi dolu yürekler kalıyor.
Sevmenin zor olduğu bu dönemde hakiki sevgiyi bulmanın hakiki aşkı yaşamanın isteği olsa da içimizde yaşayamıyoruz artık. Ekranların içinde kalan kalplere değil de ekranlara sığan sahte sevgileri bırakıp gerçek yüreğinizdeki sevgiyi kardelen çiçeğinizi bulmanız temennisiyle...