Siyasi konularda yazmayı sevmiyorum ancak ucu mazlum insanlara ve bize dokunuyor. Bu sebeple ABD zulmünü görmek adına bir kahramanın hayatından misaller ele almak istedim. Bunu bir anlamı Kıt’a Amerika’nın bir kısmı ABD olduktan sonra dünyada ülkeleri karıştırma politikaları daha da arttı.
Amerika kıtasının işgali ve yerli halklara yapılan zulüm malum. Batıyı medeni gördüğümüz aslında yamyamlıktan başka bir şey değil. Kızılderililer, Beyaz Adam kıtalarına ayak basıncaya kadar barış içinde yaşıyorlardı. Kötü talihin ilk başlangıcı 1492 de Kolomb, ardından Vespuçi’nin gelmesi ile oldu.
Kıt’a Amerikasına gelen Beyazlar, Yeni İngiltere dedikleri bu topraklarda karşılarında kırmızı derili bembeyaz yürekli insanlar buldu. Kızılderililer, ellerindeki tüm imkânları uzaklardan gelen yeni misafirleri için seferber etti. Ancak, açgözlü Beyaz Adamın bu toprakları Kızılderililerle paylaşmaya hiç niyeti yoktu. Beyazlar yıllarca işgal ettiği toprakların gerçek sahiplerini haince katletti, topraklarına el koydu, oradan oraya sürüp durdu. 1870’li yıllara gelindiğinde soykırımından kurtulup direnen yalnızca birkaç bin Kızılderili kalmıştı. Beyazları o yıllarda en çok uğraştıran kabilelerin başında ise “Apache” kabilesi geliyordu. Bu kabile içinden bir isim, adını direnişle özdeşleştirmeyi başaracaktı: Geronimo.
Geronimo başlı başına hayatı maceralarla dolu bir Apache kabilesi şefiydi. Yıllar yılı kendi ve diğer Kızılderili kabilelerine yapılan zulmü yaşamış 5 Mart 1851’de buffalo ve geyik derilerini yiyecek karşılığı Beyazlarla takas etmek için kabilenin diğer erkekleriyle birlikte kasabaya indiklerinde kamplarına Meksikalı askerler saldırmış; annesi, üç çocuğu ve karısı da dâhil olmak üzere nerdeyse kamptaki herkes askerler tarafından katledilmişti. İleride bunu “her şeyimi kaybettim” diyerek açıklayacak, birçok Meksikalı askerleri öldürerek beyazlardan intikamını alacaktı.
1848 yılında ABD-Meksika Savaşının bitmesi ile Savaşı kazanan ABD Arizona bölgesinin sahibi olarak tüm Kızılderililerin topraklarına el koyacaktı. Kızılderililerle birçok savaşlar oldu, bazıları teslimiyeti, bazıları da özgür yaşamak üzere Meksika’ya geçmeye çalıştı. Bunlar arasında Geronimo da vardı.
1877 Geronimo ve diğer şeflerle barış amacıyla görüşmek isteyen askerler Geronimo’yu hapsetti. Tutuklamalar, kamplardan kaçmalar, ölüm, baskı, Kızılderilileri yok etme savaşları sonucu Beyazlar korkuyla da olsa artık Kızılderililerin de insan olduğunu anlamışlardı. Mücadeleyle dolu hayatı sona erdiğinde, hâlâ savaş tutsağı kabul edilen Geronimo’nun hayatı 1909’ta 79 yaşında sona erdi.
Ölümünün üzerinden yıllar geçmesine rağmen Geronimo, Kızılderili isyanının sembol isimlerinden biri olarak tarihe geçti. Amerika’nın gerçek tarihini araştıran herkes onun adını saygıyla anarken Onun şu sözleri tarihe geçer: “Bize birçok sözler verdiler. Hatırlayacağım kadar çok. Biri dışında hiçbirini tutmadılar. Topraklarımızı alacaklarını söylediler ve aldılar”.
Batının insan kaynağı Avrupa, en faal olduğu yer ABD, ortakları AB, felsefesi Siyonizm, patronları Siyonist oligarklardır. Böyle bir ortamda nasıl insan hakları, hürriyet, demokrasi ve cumhuriyetten bahsedilir; dünyaya nasıl hakça barış, gıda dağıtımı, eğitim ve kaynak dağılımında fırsat eşitliği olur. İnsanca yaşama, Hangi kesimden, ülkeden, dinden, ırktan olursa olsun dünya insanı bir araya gelmeli, İnsanlığı ayakta tutmalı; gücünü felsefesi ve kaynağından alan Siyonizm durdurulmalıdır. Aksi halde Kızılderililerin başına gelenler, tüm dünya ülkelerinin başına da gelebilir, geliyor da.
Bu güce tek başına karşı koyan tek ülke Türkiye onun lideridir. Siyonistlerin yerel ortakları değişik proje ve fikirlerle milli ve manevi değerlerimize saldırmakta iken, ülkenin öz sahipleri susmamalıdır. Geronimolar her zaman gelmiyor. En azından onun felsefesi yaşatılmalıdır.