“Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” mı demeli, “Eşeğin kuyruğunu kesme, kimi uzun der, kimi kısa” mı demeli siz karar verin artık. Yalova Belediye Başkanını köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar. Belediye Başkanının talihsizliği CHP’li oluşundandır. Çünkü CHP Gezi Provakasyonunda, ya da Gezi “Kalkışmasında” yangına benzinle gitti. Allah’ın sopası yok ya. Etme, bulma dünyası. Ver bakalım 180 ağacın hesabını Kılıçdaroğlu.
Aslına bakarsanız ben Belediye başkanını suçlamıyorum. Adam güvenoyunu almış, seçilmiş. Her icraatını halka soracaksa seçim yapmanın ne anlamı var ki? Anlı şanlı gazeteciler adama öyle tuzak sorular soruyorlar ki, pes doğrusu. “180 ağacı keserken halktan izin aldın mı” soruya bakar mısınız? Halk Belediye Başkanına “Güven Oyu” nu vermiş mi, vermemiş mi? Siz apartman yöneticisine bile bunun hesabını soramazsınız. Seçilmiş olduğu süre içinde kimseye icraatının hesabını vermek zorunda değildir. Bir sonraki seçimde halk icraattan memnun değilse, o zaman seçmez. Demokrasi budur. Yoksa siz halka ve demokrasiye inanmıyor musunuz?
Bu arada gerek Gezi ayaklanmasında, gerekse ODTÜ’nün bahçesi ile ilgili görüşlerini belirten o günkü Sosyal Demokrat arkadaşların hiç birini sosyal medyada kelle keserken göremiyoruz. Sanatçı duyarlılığına da şahit olamıyoruz. İşverenlerin de kılını kıpırdattığı yok. Yoksa sessizliğinizin sebebi Yalova’daki kesilen ağaçların fakirlere (!) dağıtılması mı? Bir kere de dürüst olun ne olur. Gerekirse “takiyye” yapın ama yine de ses verin.
Polise sövdüğü için anarşistleri ödüllendiren, onlara harçlık veren CHP’li Milletvekillerini neden Yalova’da göremiyoruz? Yalova’daki kesilen ağaçlar ağaç değil mi? Gözlerinize perde mi çekildi? Kulaklarınız duymuyor mu? Bir-iki cılız ses çıkmadı değil. Ama yeter mi, yetmez. Mehmet Ali Alabora’nın kulaklarını da çınlatıyoruz sıkça. O ne demek istediğimizi anlıyor. Siz de anladınız değil mi? Ama Alabora kardeşimize de fazla haksızlık yapmayalım. O zaten demişti: “Mesele ağaç değil, siz hâlâ anlamadınız mı?”
İnsana ağız tadıyla bir Yalova yazısı yazdırmıyorlar. Öğrendim ki, Bedelli kararı çıkmış. Kimileri buna çok sevinmiş olabilir, ama ben hiç de sevinmedim. Aksine bu kararı alanları kınıyorum. Dün başka, bugün başka olmamalıydı. Ya dün hiç konuşmayacaktınız, ya da bugün bu kararı savunmayacaktınız.
Hadi diyelim ki bu karar gerekliydi. 18 bin lira ne demek oluyor? Kimileri 18 bin lirayı bulamadığından vatan için ölmeye gidecek, kimileri de cep harçlığı ile askerden kaçacak. Bu adaletsizliktir. Bu haksızlıktır. Ama helal olsun hükümete. Taksit yapmamışlar. Peşin alacaklarmış. 18 bin liranın neresini taksit yapacaklarsa. Bankalar da hizmet yarışında üzerine düşeni yapıyor. Kredi imkanı sunuyor Bedellilere. Hükümetin yapmadığı taksiti bankalar yapıyor.
Üniversiteyi bitirir bitirmez soluğu Asker Hastanesinde almıştım. Bugün gibi aklımda. Bir sürü testten sonra beklememi söylediler. Beklerken ‘nasıl çürüğe çıkarım, askerlikten nasıl yırtarım’ diye düşünmedim. Endişe ile bekledim 1 saat boyunca. “Ya benim bilmediğim bir engelim çıkar da askerlik yapamazsam” diye kendimi yedim bitirdim. Askerlik bir Türk genci için övünç madalyasıdır. Allah herkese bu madalyayı nasip etmiyor demek ki.
18 Bin liraya askerlikten yırtanlar yarın çocuklarına hangi anılarını anlatacaklar, merak ediyorum.
Hayırlı teskereler.
GEZİ RUHU VE YALOVA
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.