Kâinatın en karmaşık, en anlaşılmaz terkibi şu insan! Et, kemik, mineral, su, sinir, akıl, irade ve fikirden bir yumak. Mayası aynı hammaddeden oluşurken bunların bulunma oranları hikâyeyi tümüyle başkalaştırıyor. Yalnızca Tanrı’nın sırrına vakıf olduğu ideal –altın- oranlarına kavuşmak için insan neye ihtiyacı varsa ona sahip olmak için evrende salınıp geziniyor, hayat ne tarafa çekerse insan o tarafa akıyor, orada eksikliklerini tamamlıyor, fazlalıklarını atıyor, eğer insan ‘olmamakta’ ısrar ederse, dersini alana dek aynı mesele ile yeniden sınanıyor, asıl ihtiyacını fark edinceye kadar hayat savuruyor. Bu demektir ki zaman bir girdap gibi hızla dönmeye başladıysa ve günler tıpatıp birbirinin aynı olduysa peşinden koşulan şeyler, aslında ihtiyacımız olmayan şeylerdir ve bu ısrar, yaratılışa direnmektir.
Einstein, “Kendini tekrar ederek değişik bir çıktı elde edeceği sanrısından kurtulamayan yegâne canlı insandır. ” der. Hayvanlar bile, elektrik verilen yolu ikinci kez takip etmemesi gerektiğini can yanmasıyla ve içgüdüleriyle bilirken gelgelelim insan en ilahî vasfı olan iradeyi yadsımakla Pavlov’un deneğinden daha acıklı ve gülünç hâllere düşer. Yani, bizi vezir edebilecek iradenin, nasıl da rezil edebileceği ayan. Biz yine de bu basmakalıp örnekle beyan edelim durumu. Çayı poşet değil, demlik seven, “klişede şeksiz hayat vardır” şiarını benimsemiş bir klişesever olarak girizgahı uzun yazımızda günümüze, adalet mevzusuna dönelim.
İçinde bulunduğumuz siyasi gündem, entropi yasalarının siyaset dâhil tekmil evrende teklemeden işlemeye devam ettiğinin mühim kanıtlarından biri. Aslını isterseniz siyasetin ilim yahut bilim olarak ilgi alanıma girmesinin yegâne sebebi, insan meşgalesi olması. On sekiz bin âlem, bu âlemi izhar eden nice mahluk var; ama iş dönüp dolaşıp insanda kilitleniyor. Biliyorum ki insanı bilirsem Allah’ı bileceğim. Fususü'l-hikem’de Şeyh-i Ekber, Tanrı’ya ulaşmak istiyorsanız, onun zatı hakkında düşünmeyi bırakıp işlerine bakın diye tavsiye etmiyor mu?
“Küçük insan, büyük âlemin bir minyatürüdür. İnsan varlığı, âlemden daha da küçük olsa da, o büyük âlemin bütün hakikatlerini kendisinde toplamaktadır. Bu sebepledir ki bilge insanlar, bu âleme büyük insan adını veriyorlar.’’
Maruz kaldığımız siyasi atmosferin gerilimi ve kiriyle baş etmek için varoluşsal bir savunma hâli yaşayan zihnim bu aralar, bu mecralarda dolanıyor. Allah’ın ayetlerinden biri (Ra’d suresi, ayet 11) zihnimde gök gürültüsü gibi parlayıp sönüyor: "Hiç şüpheniz olmasın ki, toplumu oluşturan fertler kendi iç dünyalarını değiştirmediği sürece Allah da o toplumun gidişatını değiştirmez."