Gilissira’nın Güz Güzelliği ve Bereketi

İsmail Detseli

Selçukluların Anadolu’ya gelen ilk boylarının konuşlandığı 1000 yıllık bir maziye sahip antik kent olarak yeni yeni tanınmaya başlayan köyümün güz güzelliğini ve bereketini yazmaya gücüm ne kadar yeter bilmiyorum.

31 Ekim’i 1 Kasım’a bağlayan gece idi. Yılın kurak gitmesinden dolayı oldum olası bir tedirginlik yaşarım ülkem ve şehrim adına… İşte o gece de hava durumunu dinledim “Hafta sonuna kadar yağış yok” diyordu sunucu. Hüzünlendim ve “Ya Rabbi biz günahkarlar için vermiyorsan rahmetini bari dilsiz hayvanlar için gönder” diye dua ettim.

Gece oluyordu telefonum çaldı köyden bir yakınım arıyordu “Buyur” dedim, “Müjde köye bir saate yakındır siyen siyen (köy tabiriyle) yağmur yağıyor” diyordu. Sevincimden uyku tutmadı, bilgisayarımı açtım yine köyümüzün bilge gençlerinden dağlarda koyunlarını otlatan bir kardeşimiz Mehmet Çalmanda’nın gönderisini gördüm facebook’ta… Gece yarısı dağlarımızın zirvesi sayılan Olukçu tepesindendi haber lapa lapa kar yağıyor diyor ve 5-6 santim kadar olmuş kar görüntüsü atmıştı, bunu görünce sevincim bin kat arttı.

Hemen ertesi gün köye gitmeye karar verdim. Köyümüzün güneyinde köylülerin dere diye adlandırdığı bahçelerde meyvelerin bol olduğu dağdan aşağıya doğru 5 km’yi bulan suların bol çağlayıp aktığı bir vadi var. Biz köylüler buraya kısaca dere deriz ama buraların da birçok semt ismi var. Örneğin yukarıdan aşağıya doğru Güney, Borcak, Taşdibi, Çana, Körbağlar, Ketengölü, Kükülle, Kumyer, Manastır, Evönü, Aynacıyeri, Köprübaşı, Kuzbağ, Karşıbağ, Kayadibi, Kendirlik, Evaltı, Kızılyer, Bağras; Aşırı diyerek iner gider Hatunsaray’a doğru.

Artık bizim yaşadığımız eski yıllardaki gibi değil köydeki yaşam merkeple atla katırla değil Traktörle taksi ile rahat yaşamı var köylerin. Bundan dolayı köyün tarlalarına bahçelerine giden bütün yollar araçların geçeceği şekilde ayarlanmış. Köprü başına kadar araçla indik. Artık ister batıya doğru gidersin istersen doğuya gidersin her yerde bereketli birer bahçe ile karşılaşıyorsun. O güzelim Arap kızı ve Arjantin elmalar yukarılara kar yağınca kırağıyı yemiş daha sert bir hal almış ısırınca her tarafından suyu fışkırıyor. Dalların tepesinde tek kalmış ve sapsarı olmuş, iştahımı kabartırcasına bana bakmakta olan bir ayvayı gördüm. Neşem yerine gelince bir eski türkü de aklıma geliverdi.

Ayva sarı, nar sarı

Sarıya konar arı

Ben seni çok severim

Neden gül benzin sarı

deyip geçmişe doğru süzülüyorum. Köyümün bahçelerinde bakım yok, ama bereket yine de çok artık güz ile beraber gazeller dökülmüş elimde bir uzun değnek ile gazelleri eski alışkanlığımla karıştırıyorum. İçerisinden bol bol cevizler çıkıyor kırıp yiyorum ama bir eksik var, bu cevizin yenmesinde. Eski günleri hatırlıyorum. Ve kendi bahçemizdeki uzun kavakların dalına doğru bakıyorum, parmak parmak gibi beyaz üzümler. Kavağın dalına dolanmış olan asmada salkım salkım elimdeki uzun bir sırıkla ulaşıyorum üzümlere… Aman Allahım ağzıma aldığım üzüm tanesi dil ile damak arasında patlayınca suyu dudaklarımdan boğazıma kadar lezzet saçıyor. Soğukla beraber öyle bir tatlanmış ki üzüm taneleri adeta yarılmış tadından.

Bizim bu köyümüzde bu tür yoldan, çaydan, bahçeden gazellerin arasından ceviz toplamak yemek, görgülü ve sahavetli köylülerim tarafından haram sayılmaz. Çünkü ceviz ağacı bolluğu var, hiçbir köylüm bu tür ceviz toplamayı ayıplamaz, hatta sevinir insan kursağına düşüyor diye. Sen veya başkası bulmaz ise ya sincap bulacak yiyecek ya da toprakta kalacak. Ertesi yıl filizlenecek. Bizim o dere mevkiimizde kimse ceviz fidanı dikmez, ceviz kendisi yetişir.

Neyse gezimize devam ediyoruz. Bizim köyümüzün meşhur güz meyvesi olan kılappalar (gilaburu) dersen tam olgunlaşmış kızarmış toplamaya hazır bol miktarda, C vitamini içerikli yemeye ve şu hastalıklara faydasını denemeye değer. Sonbaharda toplanıp salamura yapıldıktan sonra tüketilen gilaburu, sadece böbrek hastalıklarına değil, birçok hastalığın tedavisinde de yararlı olmaktadır. Kabukları kaynatılan gilaburu, astım, romatizma, yüksek tansiyon, sara nöbetleri (epilepsi), kabakulak, doğum sonrası spazmlar, uyku bozukluğu gibi birçok hastalığın tedavisinde kullanılır.

Gazeller dökülmüş ortalık yeşilden sarıya dönmüş cevizin gazeli bir ayrı kayısı eriklerin gazellerinin güzelliği bir ayrı. Ha eskiden bizlerin köyde yaşadığı yıllarda bu bahçelere gazel süpürmeye giderdik. Topladığımız gazelleri kışın hayvanlarımıza yem olarak verirdik. Bunların en iyisi meyve ağaçlarının gazeli olurdu. Ceviz gazeli kavak gazeli pek yenek değildi hayvanlarca bunlar acımtırak olurdu. Ama bir kavak bahçesinden geçiyordum baktım halı gibi yere serilmiş hafif yeşilimsi sarıya çalan yumuşacık gazellerin ayaklarıma değmesi yine bir eski türküyü getirdi aklıma.

 

Dalda sararmış yaprak

Su ister kara toprak

Her kula nasip olmaz

Güzele sahip olmak

 

Kavak gazeli yârim

Dünya güzeli yârim,

El duydu âlem duydu,

Böyle gezeli yârim

 

Yaprak sararıp düşmüş

Dalda meyve çürümüş

Ben yârden ayrı düşeli

Gönlümü gam bürümüş

Ocak başında kandil
Yandır Allah'ım yandır
Kızlar güvercin olmuş
Al da dizime kondur

Pazardan aldım kasnak
Yaşmağın ucu ıslak
Yeniden bir yar sevdim
Eski yarim den kostak.

Ne güzel anlamlı türkülerimizdi gençliğimizde bunlar. Tam mırıldanıyordum yanımdakiler sustular. Dönüp baktım söyle gayrı türkünün tamamını diye ısrar ediyorlardı. Ben de o güzel sesimle tamamını bildiğim kadarı ile söyledim ve o gün çok tatlı geçti köyümde. Böyle neşeli bir günün ardından akşama Konya’ya döndük. Ah eski şehirler, köyler… Geçmiş zaman olur ki, hayali cihana değer…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.