Konya-Ankara arası, eski tabirle “Git gel Konya altı saat” idi.
Antalya’daki Konyaaltı Plajı’yla ilgili bir hikâyesi de var; “git gel altı saat”in gerçi ama, zamanla Konya’ya uyarlandı.
Her gün mekik dokur gibi aynı mesafeyi katedip geri gelen kişinin sitemini belirten bir deyim bu. Ankara-Konya arasındaki mesafe için söylenen bir söz.
Konya-Ankara arasındaki kara yolunun çift yol haline gelmesi ve Yüksek Hızlı Tren (YHT)’in de devreye girmesiyle birlikte bu deyim; “git gel Konya üç saat” oldu.
Otobüs veyahut minibüsle seyahat ediyorsanız; yine “git gel Konya altı saat” efendim!.
***
Konya Aydınlar Ocağı ile Hikmet İlim Sanat Derneği’nin kıymetli üyeleriyle birlikte 25 Mart 2017’de, Konya’dan Ankara’ya “git gel altı saat” bir seyahat yaptık.
Yine her zaman olduğu gibi Kulu-Makas’ta giderken Ayrancı Tesislerinde, gelirken Baran Tesisleri’nde çay molası verdik. Gökhan ve Hakan Baran kardeşler benim Karma Ortaokulu’ndan sınıf arkadaşlarım idi. Mezun olduktan sonra her Kululu gibi yurt dışına gitmişlerdi. Dönüşte sorduğumda Aksaray’da olduklarını söylediler.
Bu tür yolculuklarda uyumlu arkadaşlığın büyük önemi var. Hem zamandan tasarruf yapıyorsunuz hem de gideceğiniz ve ziyaret edeceğiniz yerleri kolay geziyorsunuz. Mihmandarımız Konya Aydınlar Ocağı’nın çok değerli genel başkanı ve dostumuz Dr. Mustafa Güçlü idi. Sabahın saat 06.30’unda Kılıçarslan Meydanı’nın önünden Mustafa Erol hocamızın duaları eşliğinde hareket ettikten sonra Ankara’ya; üç saatte vardık. Keçiören’deki Bağlum Mezarlığına ise bir saatte ancak ulaşabildik.
***
Ankara’ya seyahatimizin asıl sebebi ise; sevdiğimiz ve saydığımız, Keş Dağları’nda Sonsuzluğun Sahibi’ne ulaştığında, ve sonra şehit olduğu haberini aldığımızda günlerce gözyaşı döktüğümüz Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehadetinin sekizinci yıldönümünde Taceddin Dergâhı’ndaki kabri başında anmak idi.
Biz STK mensupları olarak aynı tel ve frekans ayarında olan 14 kişiden oluşan uyumlu ve sorumlu bir ekiple birlikte ilk önce; Bağlum Kabristanı’nda metfun olan Van’ın Arvas köyünden Seyyid Abdülhâkim Arvâsî hazretleri’nin mübarek kabirlerini ziyaret ederek aşr-ı şerif okuyarak ruhi şeriflerine Fatihalar gönderdik. Daha sonra sırasıyla Abdürrahim Karakoç, Horasandan gelme Yahya Evliya Türbesi ile genç yaşta işkenceden dolayı hapisten çıktıktan sonra yakalandığı kanserden dolayı şehit olan ülkücü Ferhat Tüysüz, Mustafa Asım Köksal Hocaefendi ile Muhsin Başkan’ın küçük yaşta vefat eden kızının mezarını ziyaret ettik.
Seneler evvel bir köy iken günümüzde Keçiören İlçesinin bir mahallesi olan Bağlum, Ankara’nın manevi merkezleri arasında ilk önceleri pek dikkat çekmese de sonraları buraya, Ankara’nın ve Anadolu’nun değişik yerlerinden gelip buraya yerleşen Çerkesler bugün Bağlum’un yeni mahallelerine kendi renklerini vermişler. Mahallenin adı, Kafkas Mahallesi; caminin adı Şeyh Şamil Camii; parkın adı Cevher Dudayev Parkı…
Bağlum Merkez Camii’nin avlusunda Horasan erenlerinden Yusuf ve Sadık Evliyaların metfun olduğunu sonradan öğrendik.
Bağlum’un önemi misafir ettiği büyükler sebebiyle ehemmiyet arzediyor.
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi yolunuz Ankara’ya düştüğünde, mutlaka ama mutlaka Bağlum’u ve yüksek bir rakımda olan Bağlum Mezarlığı’nda bulunan muhterem manevi büyüklerimizin kabirlerini ziyaret etmeden ayrılmayınız.
Üstâd Necip Fâzıl Kısakürek’in hayatının mihenk noktalarından birini teşkil eden asıl unsurun, yâni üstattaki değişimin mimarı olan Seyyid Abdülhakîm Arvasi hazretlerini anlatmak üzere yazdığımız bu satırları, bir girizgâh olarak kabul ediniz.
AZİZİM DİYOR Kİ…
“Haramdan korkan zâhiddir, şüpheliden korkan ise velî…”
(Esseyid Abdülkakîm Arvasî)