Global Sömürünün Ayak Sesleri

Sami Kurt

“Dumanı, dumanı, dumanı.

Küçük oğlum Muhammed’in dumanı,

Bir evden çifte cenaze çıkarsa,

Bakın hele komşular, ne hal bu, ne hal bu…”

 

Ağıtları akşamın tenha sessizliğine gömülürken, sokağın titrek elektrik ışıklarının aydınlattığı dar sokaktaki evlerde derin bir matem vardı. Yine vatanı uğruna Rahman’a yürümüş bir şehidimiz, yine derin sessizlik ve yine matem…

O gün, akşam; bir Müslüman coğrafyada bir başka hüzünle battı.

Afrika

Afrika’da gün doğarken sahilde çıplak ayaklarıyla cıvıldaşarak oynayan çocuklar, büyük gemileri ve kendilerine doğru gelen uzun boylu beyaz insanlar gördüler.

Uzun boylu adamlardan biri, Afrika dilinde köyün nerede olduğunu sordu. Çocuklara çikolata verdi. Çocuklardan biri kendi dilinde;

-                       Amca! Köyümüz işte şu tarafta.

Beyaz adamlar köye doğru uzaklaştılar. Birkaç saat içinde köyden dumanlar yükseldi. Ağıtlar, hıçkırıklar yalçın dağlara uzandı.

Sağ kalanlar, bir geminin ambarına doldurulmuştu. Liverpol’da buldular kendilerini. O yıllarda nüfusu 70.000’di. Üçte biri köle Afrikalı…

Gün doğumundan gece yarılarına kadar, çocuk - yaşlı ne varsa bugünün robotları gibi çalıştırıldılar. Ölünceye kadar…

O gün; akşam, bir başka hüzünle batmıştı Afrika’da…

Peru

Peru sahilleri…

Gemilerden gelen beyaz adamlar, yerli halkın üzerinde altından yapılmış süs eşyaları gördüler. Birkaç saat içinde ibadethaneleri yaktılar. Beyaz adam, çocukların birindeki altın küpeyi göstererek ve iki parmağını bir araya getirip;

-                       Her birinizden bu kadar istiyorum. Getiremeyen çocuk dahi olsa ölecek, dedi.

Getirenler getirdi. Getiremeyenler çocuk dahi olsa öldürüldü.

O gün Peru’nun köylerinde akşam, bir başka hüzünle batmıştı.

Yetmiş ton altın Avrupa’ya götürüldü. Hatta Avrupalılar, kiliselerini bile çaldıkları altınlarla süslediler.

Ve Yeni Dünya Düzeni

İki yüz yıl tüm dünya köleleştirildi, yeraltı madenleri çalındı ve büyük dünya düzeni kuruldu.

The Great Robbery Kingdom – Büyük Hırsız Krallığı…

Bir kıtayı (Afrika’yı) yedi. Hindistan, Peru, Şili zaten bitmişti.

Şimdi Canavar yine acıktı. Sırada Ortadoğu tekrar var. Yeni bir paylaşım, yeni bir sömürgeleştirme!

Akşam yine oluyor. Yine hangi ağıtlar, hangi sokağın semalarına yükselecek?

Beyaz adamlar yine nerede görünecekler? Şam’da mı, Medine’de mi?

Büyük Hırsız Krallığı’nın oyunu bu. Hiç bitmedi ve hiç bitmeyecek.

İşte vakit yine akşam.

Ancak bir  ümid-i nevbahar Türkiye!

Köleleştirilen dünya düzenine, meydan okuyan Türkiye! Dünya beşten fazladır, diyen ve uğruna çok bedeller ödeyen bir ümid-i nevbahar.

Türkiye, sadece Müslüman coğrafyaların değil; tüm sömürülmüş, yok edilmiş milletlerin ümidi olmuştur. Üzerimizde kurgulanan bu kaos planları nedendir, diye sormayalım. Geçen iki yüz yıl boyunca çökertilmiş, yok edilmiş sömürü dünyası, Afrika’da açlıktan ölenler ve mazlum Müslüman coğrafyalar bunun cevabını her gün veriyorlar.

O halde ve herhalde Yola devam! Sömürülen dünya adına, İslam adına; vatan, millet ve ümmet hesabına. Rabbim gayret versin…

*Not: 30.05.2016 günü Mehmet Karaciğanlar İmam Hatip Ortaokulu, Tübitak Proje Sergisi’ndeydim. Öğrencilerin bilimsel çalışmaları ve heyecanları kesinlikle etkileyiciydi. Yarının Farabi’lerini, Ali Kuşçu’larını gördüm. Proje etkinliklerini özveriyle düzenleyen Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nü, ilgili kurumlarını, okul Müdürünü ve öğrencileri kutluyorum. İş adamlarımızı ve sanayi odalarını gelecek yıl hep birlikte bu çocukların enerjisine ve heyecanına ortak olmaya davet ediyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.