GÖNLÜMÜZDEKİ EROZYON

Namık Ceyhan

Recep, Şaban Ramazan derken bayram da sona erdi. Ramazan mektebinden tüm İslam âlemi maalesef hüzünle mezun oldu. Bayram sevincimizi yeterince yaşayamadık. Gönlümüz kırık ve hüzünlüyüz.

Dünyanın kıskançlıkla seyrettiği cennet vatanımız Türkiye’nin başına musallat olan bölücü terör, trafik terörü ve erozyon terörü yüreğimize, gönlümüze kor gibi düştü. Düşmeye de devam ediyor.

Ülkemizin değişik yörelerinde yaşanan terör belası nedeniyle her gün gelen şehit haberlerine bayramda eklenen trafik kazası, orman yangınları ve aşırı yağışların neden olduğu erozyon ve sel felaketlerinde hayatını kaybeden yüzlerce vatandaşımızın ve bu felaketlerin içinde kalan diğer canlı varlıkların kaybedilmesinin acısı bayram sevincimizi kursağımızda bıraktı ve gönlümüzü yaraladı.

Bu ülke insanı kutsal vatan toprağı için ve ay yıldızlı bayrağı için gözünü kırpmadan canını verir. Nitekim her şehit cenazesinde başta aileler olmak üzere hep birlikte bağırıyoruz:

“Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez”, “Vatan Sana Canım Feda” ve gözyaşlarımızı içimize akıtıp “Vatan Sağ olsun” diyoruz. Her evde ayrı bir dram her evde ayrı yaşanan öyküler gönlümüzü acıtıyor.

Bayram tatili nedeniyle artan trafik kazalarında her gün yurdun çeşitli yörelerinde can ve mal kayıplarına neden oldu. Onlarca uyarı onlarca kural ve kaide var ama maalesef trafik terörü yine ülkem insanının başından eksik olmuyor. Her gün televizyon haberlerinde trafik kazası haberlerini duymamak için gönülden dua ediyoruz.

Her yıl yaz aylarının gelmesiyle birlikte orman yangınları canımızı yakmaya başlar. Her ne kadar çok şükür can kaybımız yok diye teselli olmamız istense de oradaki ormanın gerçek bekçileri kaplumbağalar, yılanlar, kuşlar, böcekler can değil mi? Yeşilin gözyaşları gönlümüzü dağladı.

Ormanlarımızı geleceğimizin sigortasıdır. Özellikle sahil yörelerine yakın yerlerde yanan yeşil dokunun yerine yine ağaçlandırma yapılması başka amaçla kullanılmaması tesellimiz olacaktır.

Anız yangınları gönül toprağımızı yakıyor. Özellikle İç Anadolu’da hasat sonrası tarlalarda ortaya çıkan anızların yakılması yine devam ediyor. Anız yakmak ekmek teknemizi yakmaktır. Toprak da canlı bir varlıktır. Anız yakmayıp, günümüzde geliştirilen anıza ekim teknolojilerinden faydalanmamız gerekir.

Dünyayı etkisi altına alan küresel iklim değişikliği nedeniyle doğal afetler daha şiddetli gerçekleşiyor. Bazı yerlerde yağış az olurken bazı yörelerde alışılmışın çok üstünde gerçekleşiyor ve tabii arkasından sel felaketi ve su erozyonu yaşanıyor, yaşanmaya da devam edecek.

Bayramda özellikle Karadeniz ve İç ve Doğu Anadolu’da gerçekleşen sel hadiselerinde yaşananlara karşısında ne yapalım bizim gönlümüz rahat, yaşananlara kader mi diyeceğiz?

Türkiye topraklarının coğrafik yapısı itibarıyla büyük çoğunluğu şiddetli ve orta şiddetli erozyona maruzdur. Aşırı yağışlarla birlikte ortaya çıkan sel ve su erozyonunda kaybettiğimiz canların yanı sıra verimli tarım topraklarımızın yok olduğunu da unutmamız gerekir. Yok olan topraklarla adeta gönlümüz sökülüyor.

Bölücü terör hareketleriyle birlikte ortaya çıkan mülteci sorunu ve bu kardeşlerimizin halini ve yaşadıkları çileyi gördükçe gönlümüze ayrı bir acı düşüyor ve halimize şükrediyoruz.

Diyanet İşleri Başkanlığımız, bu yıl Ramazan ayında, “Gelin gönüller yapalım, bu Ramazan ve her zaman” çağrısında bulundu. Bu çağrıyla, gönüller arasında köprüler kurulmasına, kırık kalplerin, yaralı gönüllerin, bitap düşmüş yüreklerin onarılmasına vesile olmamızı istiyordu.

Şimdi elinizi vicdanınıza koyun, yukarıdaki sıraladığım hadiseleri gözünüzün önüne getirin ve söyleyin bakalım: Gönlünüz rahat mı? Kalın sağlıcakla.

ÇEVRE SÖZÜ: Gönül bir sırça saraydır kırılırsa yapılmaz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.