Gönül bağı sevginin ve aşkın göstergesidir. Güveni ve itimadı da içine alır. Gönül bağı ile bağlı olanların bu bağdan emin olduklarında akıllarına ne kuşku takılır, ne de şüphe…
Gönül bağıyla bir yere bağlı olmak bile insanımıza daima hoş gelmiştir.
Falanca partiye kaydım filan yok amma, gönül bağım devam ediyor diye anlatanlarımız pek çoktur.
Gönül bağı bu açıdan değerlendirildiğinde çok değişik bir bağdır.
Gençlik yıllarımızdan beri gönül bağlarımız devam eder.
Bu bağı ileri götürenler,
Gönül bağının olduğu siyasi görüşlere filli olarak devam edenler,
O teşkilatlar içinde görev alanlar,
Bulunmaktan mutlu olanlar,
Durumunu belli etmeyenler,
Kırıldığı bir olay sonrasında gönül bağını kalbine gömenler pek çoktur.
Gönül umduğu yere küser sözünün yeri yurdu, gönül bağı ile ilişkilidir aslında!
Gönül bağı bir yerde büyüklerimizden bize mirastır.
Çocukluk yıllarımızdan bu yana,
Evlerimizde esen siyaset rüzgarları,
Ya çok sert, ya oldukça sessiz-sedasız, ya da benim partim ekmek partisi diye geçti!
Bazılarımızın babası öylesine ketumdu ki, gönül bağı nerede kimse bilmezdi. Analarımız bile…
Oy zamanı gelince varırım sandığın başına,
Verir geçerim oyumu diyen büyüklerimiz olduğu gibi,
Benim evimde, benim dediğimden bir başka yere kimse oy veremez,
Ne karım, ne oğlum, ne kızım, ne gelin, ne damat diyenlerine az dinlemedik.
*****
Siz şimdi, eski çamlar bardak oldu filan diyeceksiniz! İnanın eski çamlar bardak filan olmadı.
Anadolu’nun köylerinde ve kasabalarında halen, gönül bağı, ben ne dersem o diyen aile büyüğünün, dedenin yada babanın dediği yere bağlıdır. Oylar, maile, kararlaştırılan yere verilir.
Günümüzde ise;
Benim evde demokrasi hakimdir, herkes görüşünü açık ve net olarak söyler!
Yeminle artık hiçbirine karışmıyorum!
Kim oyunu nereye verirse versin diyorum!
Ancak sağ olsun hanım benim dediğim yere gider diyenleri dinleyin, duyun da inanmayın!
Gönül bağı burada da devrededir.
Benim kız, babamın hatırı var demiş, damatta kızıma senin hatırın var demiş, benim gönül bağım olduğu yere oy verdiler. Gelinle oğlan hariç…Azıcık gönül koymadım desem yalan olur, diyenlere bu sözleri söyletende gönül bağına olan bağlılık!
Ailenin gönül bağlarını, kendi gönül bağlarımıza ekleme alışkanlığımız ise tam olmasa da, azımsanmayacak bir şekilde devam ediyor!
Başka bir yere oy verirsen analık hakkımı helal etmem diyen analar gördü bizim nesil. Madem dediğim yere oy vermedi, bu oğlan bir daha bu eve girmeyecek, bu sofraya oturmayacak diyen babalar gördü!
*****
Büyüklerimizin gönül bağı kavgaları ve münakaşaları da pek çoktu.
Rahmetli Babaannem ve Dedem Demokrat Partiliydi. Babaannemin ağabeyi olan rahmetli Tevfik Dayı ise Halk Partili. Öyle içten, öyle samimi gönül bağları vardı ki, anlatmak mümkün değil.
Ne zaman birbirlerine gelseler, nasılsın, iyi misin faslından sonra, siyasete girilir, Tevfik Dayı, bir daha bu eve gelirsem şöyle olsun, böyle olsun der, kapıları çarpıp giderdi.
Çünkü ya dede, ya babaanne, İsmet Paşa ile ilgili bir şey söylerler, Tevfik Dayıyı kızdırırlardı.
Yada Tevfik Dayı Menderese bir şeyler söyler, ortalık ağız münakaşasıyla yapılan savaş alanına dönerdi.
Tevfik Dayı, eşraftan olduğu için, Halk evi açılışında, İsmet Paşayı karşılamış, onunla dolaşmış, kendi anlatımıyla İsmet Paşanın iltifatlarına mazhar olmuş, onu anlatırken gözleri dolan bir adamdı.
Dedem ve Babaannem Menderes rahmetliyi uzaktan da olsa görmüşler, kolumu kessen kanım Menderes akar diyecek kadar onu sevmişlerdi. Bu gönül bağının inanın izahı falan yok.
Menderes sonrası, rahmetli babaannem, rahmetli Demirel’i çok sevdi. Menderesin yolunda gidiyor derdi. Bu seferde kolumu kessen kanım Demirel akar demeye başladı.
Babaannemin okuma-yazması yoktu. Ancak, tahlil ve gözlem yeteneği çok güçlüydü.
Gönül bağı öyle güçlü bir bağdı ki, seven sevdiğine laf söyletmezdi.
Yakın akrabalar, arasında gönül bağından dolayı uzayıp giden küslükler yaşanırdı.
*****
“Pazara kadar değil, mezara kadar” diye çok söylenen bir slogan var ya... Siyaset olarak, gönül bağını bu işe dahil etse de, az yarı yolda bırakmadı!
Siyaset denen çetrefilli yolda, gemileri yakma gibi bir hadise var!
Gemileri yaktık, bağrımıza taşları bastık, bu yeni oluşumda yer aldık diyen insanlar pek çok.
Bu geçmişte çok yadırganan bir hadiseydi. Gönül bağına ihanet olarak görenler vardı.
Bugün köprülerin altından çok sular aktı.
Sonra öyle olaylar yaşandı ki, insanlar gönül bağını gömdüler kalplerine, devam ettiler yollarına…
Gönül bağı öylesine güçlü bir bağ olarak karşımızda ki, tıpkı, “Ayrılsak da beraberiz” şarkısının dizeleri gibi…
Ne diyordu o güzel dizeler?
“Ne o bensiz edebilir / Ne temelli gidebilir / Bende öyle bunu bilir / Sade gözden uzağız biz / Alev alev çerağız biz / Ayrılsak da beraberiz”
Gönül bağı da aynen böyle bir şey işte…Temelli gidiş diye bir şey yok!
*****
Gönül bağlarıyla bağlandıkları partilere, liderlere, parti büyüklerine, vekillere, Başkanlara kendini bildi bileli sevgi ve vefa gösterdi bizim insanımız.
İhtilaller, muhtıralar gördü. Üzüldü, kahroldu, ciğeri yandı milletin.
Amma her defasında sevdikleriyle arasında olan gönül bağını hiç kopartmadı.
Bilakis ortaya koydu! Kaybettiklerini hiç unutmadı, onları anmaktan yad etmekten geri durmadı! Laf söyletmedi. Laf söyleyeni defterden sildi!
Sevdim mi tam severim diye bir söz var ya, bu söz tam da Türk Milletine yakışan bir sözdür.
Çünkü, bize göre çeyrek sevgi, yarım sevgi olmaz! Ya seversiniz, ya sevmezsiniz!
Severseniz de, gönül bağıyla bağlanırsınız. Gönül bağıyla bağlanınca da, akan sular durur.
Gönül bağı ile bağlanmanın ne olup olmadığı iyi günde değil, kötü günde ortaya çıkar!
Gönül bağıyla devletine, milletine bağlı olan kişi, alır eline al bayrağı, tanklara karşı, toplara karşı, kurşunlara karşı çıkar gözünü kıpmadan!
Gönül bağı bir yerde kalkan olur, zırh olur, vatanın bağrına hançer dayayanlara karşı durur.
*****
Gönül bağı naziktir, kırılgandır aynı zamanda…
Hatırı sorulmak ister!
Gönlü alınmak ister!
Derdine derman olunmak ister!
Elinden tutulmak ister!
Küstürmeyin gönül bağını, küserse yakasına küser, küserse birde bakmışsın, seni seninle bırakıp senden gider!