Günümüzde bilgiye ulaşmak, hiç olmadığı kadar kolay. Sürekli bir şeylere bakıyoruz: haber başlıkları, sosyal medya paylaşımları, televizyon ekranları… Ama tüm bu bakışlarımızın ardında, ne kadarını gerçekten görebiliyoruz? İşte bu sorunun cevabı, çağımızın en büyük sorunlarından birine işaret ediyor: Görmeden anlayamıyoruz, bakmakla yetiniyoruz.
Her gün ekranlarda afetler, krizler, adaletsizlikler görüyoruz. Birkaç saniyeliğine bu olaylara bakıyoruz; sonra hızla başka bir habere, başka bir görsele geçiyoruz. Ama baktığımız şeyin arkasındaki gerçekleri, insan hikâyelerini ve sorunların kökenini çoğu zaman göremiyoruz. Olayların derinliğine inmeden, sadece yüzeyde kalıyoruz.
Bir örnek düşünelim: İntihar vakalarıyla ilgili haber başlıkları. Sıklıkla “Genç intihar etti” veya “Bir kişi daha yaşamına son verdi” gibi kısa ve sarsıcı cümlelere bakıyoruz. Belki birkaç saniye üzülüyor ya da şaşırıyoruz, sonra başka bir habere geçiyoruz. Ama o başlıkların ardındaki çaresizliği, yalnızlığı, ekonomik zorlukları ve toplumsal baskıları görüyor muyuz?
Gerçekten görmek, o kişinin hayatındaki umutsuzluğu anlamaya çalışmaktır. Neden bu noktaya geldiğini sorgulamak, sistemin eksiklerini fark etmektir. Görmek; gençlerin geleceksizliğe sürüklenişini, ruh sağlığına erişim sorunlarını ve toplumun empati eksikliğini görmektir. Ancak o zaman bu vakaların sadece bireysel trajediler olmadığını, daha geniş bir toplumsal sorunun yansıması olduğunu anlayabiliriz.
Bakmak, bu haberlerin sadece var olduğunu bilmek demektir. Görmek ise, bu acıların tekrar yaşanmaması için neler yapılması gerektiğini düşünmektir. Ancak o zaman farkındalığımız eyleme dönüşebilir.
Aynı durum toplumsal olaylar için de geçerli. Bir protestoya bakmak, insanların sokaklara döküldüğünü fark etmektir. Ama o protestoların ardındaki öfkeyi, adaletsizliği, değişim talebini görmek, meseleyi gerçekten anlamaktır. Ekonomik krizlerle ilgili grafiklere bakmak kolaydır, ama o grafiklerin altındaki işsizliği, yoksulluğu ve umutsuzluğu görmek zordur.
Günümüz dünyasında bakmak kolay, görmek ise bir seçimdir. Görmek; sorgulamak, empati kurmak ve harekete geçmektir. Yalnızca bakarak hayatın karmaşıklığını anlayamayız. Görmek, bir habere ya da görüntüye birkaç saniyelik bir tepki vermekten öte, o olayın ardındaki insanları ve gerçekleri hissetmektir.
Bir dahaki sefere olaylara bakarken, kendimize şu soruyu soralım: Gerçekten görüyor muyuz, yoksa sadece bakıyor muyuz?