Toplum olarak, çoğu zaman olayları iki kutba ayırarak değerlendiririz: siyah ya da beyaz, doğru ya da yanlış, dost ya da düşman. Bu iki uçlu düşünce sistemi zihni kolay bir konfor alanına çeker çünkü karar vermek daha az karmaşık hâle gelir. Ancak dünya, bu kadar keskin ve net sınırlarla çizilmiş bir harita değildir. Gerçek hayat çoğu zaman gri tonlar barındırır. Ancak burada tehlike, gri alanlarda kalakalmak ve hareketsizleşmektir. İşte bu yüzden gri olmaktansa kırmızı olmak daha güçlü bir tavırdır.
Siyah ve Beyazın Tuzağı
"Siyah ve beyaz düşünce" dediğimiz kavram, hayatı tek boyutlu ve katı şekilde algılamak anlamına gelir. Bu bakış açısı, farklılıkları kabul etmekte zorlanır, eleştiriye kapalıdır ve çoğunlukla önyargılarla doludur. Bir konuda karar vermek için tüm detayları değerlendirmek yerine, kestirme bir yola sapar. Bu da bizi bir uçtan diğerine savurur ve olayları anlamaktan, çözüm üretmekten uzaklaştırır. Bu iki kutupluluk, toplumu ayrıştırır, bireyleri ötekileştirir ve adalet duygusunu yıpratır.
Grinin Yorgunluğu
Öte yandan gri olmak, yani ortada kalmak, tarafsız kalmak ya da belirsizliği sürdürmek de bir çözüm değildir. Gri alanlar çoğu zaman ertelemeye, kararsızlığa ve edilgenliğe yol açar. Bu tutum, haklı bir mücadeleye omuz vermemek ya da haksızlıklar karşısında sessiz kalmak anlamına gelir. Gri olmak, bazen hareketsizlikle eş değerdir. "Ne siyah, ne beyaz" diyerek susmak, bazen yanlışın sürmesine göz yummaktır.
Neden Kırmızı Olmalı?
İşte bu noktada kırmızı devreye girer. Kırmızı olmak, siyah ve beyazın dar kalıplarına sığmayan bir tutum sergilemektir. Kırmızı, harekettir, cesarettir ve kararlılığın rengidir. Siyah ve beyazın ikiliğine karşı alternatif bakış açıları geliştirmeyi, gerektiğinde taraf olmayı ve adalet için ses çıkarmayı ifade eder.
Kırmızı olmak, gri alanların rehavetine kapılmadan, hakikati aramak ve sorumluluk almak anlamına gelir. Kırmızı, tepkisizliğe meydan okur ve eylemi teşvik eder. Toplumsal olaylarda, haksızlıklarda, kriz anlarında kırmızı olmak, fark yaratmak için adım atmaktır. Harekete geçmek, bazen tarafsız kalmaktan daha adil ve doğru bir seçimdir.
Kırmızı Bir Duruş İçin
Kırmızı olmak demek, eleştirel düşünceyi benimsemek demektir. Tek bir doğrunun peşine takılıp kalmak yerine farklı perspektifleri değerlendirerek kararlar almak anlamına gelir. Bu duruş, bir yandan köşeli düşüncenin dar kalıplarını reddederken, diğer yandan gri tonların bulanıklığında kaybolmayı da reddeder.
Unutmayalım ki, toplumsal değişimler, sanatsal devrimler ve bireysel dönüşümler, cesur bir tutumla başlar. Siyah ve beyazın tahakkümüne karşı, gri bir edilgenlikte boğulmak yerine, kırmızının enerjisiyle harekete geçmek yaşama anlam yüklemenin anahtarıdır.