11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le ilgili çok senaryo üretildi.
Bu üretilen senaryolarda Sayın Gül’ün de dahli var mı derseniz, evet var.
Bunca olup bitenlere karşı tek kelime etmeden sessiz-sakin durması, havayı kokluyormuş gibi davranması, gelişecek olaylara göre davranış biçimi oluşturmak istiyormuş izlenimi veriyor insanlara.
696 Sayılı KHK’de yer alan 15 Temmuz sonrası kararına “muğlak” demişti ya. Sayın Gül’ün davranış biçimi de biraz muğlak değil mi?
Her insan esip, yağıp, gürleyemez.
Bu, biraz da karakter meselesidir.
Kimi insanlar ketum olurlar. Dengeli davranmak isteyebilirler.
Sakin yapılıdırlar.
Sayın Gül de bu özelliklere sahip bir insan. Bu özeliklerinden dolayı onu suçlayamayız.
Bazı yorumlarda kantarın topuzunun kaçtığını görüyoruz.
Kaş yaparken göz çıkarmamak gerekir. Bence hiç kimse Gül’ün AK Parti kimliğini tartışmamalı. Vatan sevgisini tartmaya kalkmamalı. Beraber yola çıktığı arkadaşlarına “Brütüs”lük yapacağını düşünmemeli.
Erdoğan sitem etti. O kadar da olacak.
Kader birliği ettiği dava arkadaşı olunca naz da eder, sitem de.
Sayın Erdoğan’ın başlattığı şahlanış devam etmek zorundadır.
Muhalefet zaten diyeceğini dedi: Ağzınızla kuş da tutsanız sizi alkışlamayız dedikleri için onlara söylenecek bir söz yok.
Bu şahlanışın önünü kesmek muhalefetin görevidir.
Ancak dava arkadaşları, içinde bulunduğumuz durumun farkındadır ve asla muhalefet gibi düşünmemektedir. Düşünmemelidir.
Kutlu davada benlik olmaz.
Sayın Erdoğan’ın gövdesini taşın altına koyduğu kadar, bazı insanların ellerini bile feda edebileceğini düşünmüyorum.
İhanet içinde olurlar mı?
Asla olmazlar. Olmamalılar.
Bir adam “Kefenimle yola çıktım” diyorsa o adam teslim olmuştur.
O adam için cellada gerek yok.
Yeter ki, arkadan hançerlenmesin…