Bir süredir verdiğim yazılarıma yeniden başlamanın ve siz değerli okurlarla yeniden buluşmanın keyfini yaşarken konu açısından son derece zengin bir gündemimiz olduğu kesin… Bu sebeple de bir değil birkaç konuya değineceğim…
Dilerseniz -yeni- metromuzla başlayalım… Hani şu 2004 yılı yerel seçimlerinde Tahir Akyürek tarafından seçim vaadi yapılan ama bir türlü gerçekleştirilemeyen metromuz… Üzerinden iki yerel iki genel seçim geçmesine karşın başlanılamayan metromuz ve ne yazık ki Konya’yı çantada keklik sayanlar tarafından verilecek söz bulunamayıp, Konya’ya 11 yıl sonra yeniden “müjde” olarak sunulan metromuz… Konya ve Konyalı 2004 yılında Sayın Tahir Akyürek’e metro için oy verdi… Stadyum için oy verdi… Stadyum 2014’te yapıldı… Metro ise yeniden müjdelendi… Konya’ya gelecek olası bir metro için Konya yeniden kandırılıyor mu?
Konya'ya gelecek metro için AKP ye oy veren Konyalıların; 2015 yılı seçimi öncesi metro sözünün, müjde olarak sunularak oy istenilmesi karşısında, yine AKP ye oy verecek kadar saf olmadığına inanmak istiyorum... Bu durum Konya halkının, Konyalı Başbakan tarafından saf yerine konulmasıdır. Konya'yı ve Konyalıları saf yerine koymanın, kimsenin haddine olmadığını düşünüyorum.
Gündemdeki bir diğer husus da Alâeddin Tepesi’nin karşısındaki şimdiki İş Bankası ve Sabah Dershanesi’nin olduğu bina hala -eski belediye- diyerek, adres tarifi yapıldığı" gerekçesiyle yıkılıp, yerine yeniden belediye binası yapılacak olması… Allah aşkına… O bina 1989 yılından beri zaten belediye değil ve o bina uzun yıllardır banka ve dershane olarak hizmet vermiyor mu? Konya’yı da 1989 yılından bu yana mevcut siyasi düşünce yönetmekte olduğuna göre bugüne kadar belediyelerimizin aklı neredeydi? Paralelle mücadele adına, zihniyetle yapılamayan hesaplaşmanın binalarla yapılmaya çalışılması son derece trajikomiktir… Yanlıştır… Hele hele gerekçe olarak adres tarifine sığınmak da -metro müjdesinde- olduğu gibi Konya halkını saf yerine koymaktır.
Sayın Başbakanımız, ne yazık ki beni yanıltmıyor… Kendileri 23 Nisan tarihinde koltuğuna oturan çocuğa bile çanak soru sordurtarak muhalefet partilerine laf söyletmeye çalışıyor… Sayın başbakanımızdan, hemşerimizden rica ediyorum… Lütfen bir kere de bizi şaşırtın ve davul da, tokmak da sizde olsun…
Gündem bu kadar yoğun olmasına karşın mesleğime ve meslektaşlarıma yapılanları ve bir tepki çağrısını yapmadan geçemeyeceğim…
Avukatlara yapılan haksız, hukuksuz uygulamalar artık bardağı taşırdı… Biz cübbelilerle hesaplaşma başladı. Yargıya ve hukuka saygısı olmayanlar avukatları hiçleştirme çalışmalarına devam ediyor… İşte bu noktada biz hukukçulara düşen susmamaktır… Dilsiz şeytan olmamaktır.
Baro seçimleri gelince mangalda kül bırakmayan -siyasi görüş ayrımı yapmaksızın- tüm gruplara ve derneklerimize sesleniyorum... Artık yetmez mi?
Konuşma hakkımız alınınca sustuk, kabullendik ve nezaket uğruna, yalakalık uğruna sarı öküzü verdik... İşte sonucu...
Avukatlar İçin Direniş Zamanı Gelmiştir… Avukatlar adliyelerden yaka paça gözaltına alındığı için… Hâkimlerimiz ve savcılarımızın büyük bir çoğunluğu aynı okulu bitirdiği arkadaşlarını, hukukçu meslektaşlarını dışladığı, ikinci sınıf olarak gördüğü için… Mahkemelerde yargının üçlü sacayağının asli unsuru olarak görülmediğimiz için…
Terör faaliyetlerinde günah keçisi ilan edildiğimiz için…
“Cübbeli” denilerek aşağılanmaya çalışıldığımız için…
Gün susma günü değil, eylem günüdür… Bu yüzden hepinizi, mesleğine saygı duyan ve duyulmasını isteyen tüm meslektaşlarımızı duruşmalara girerken cübbelerimize siyah kurdele takmaya ve tepkimizi ortaya koymaya davet ediyorum.