Birkaç kez yüz yüze görüşmenin dışında, 2001’den bu günlere kadar telefonda halini hatırını, sormaktan ibaret yaşananlar. Karşılıklı iyi dileklerimizi sunar, dua eder, kapatırız. Telefonda sesimi duyar, adımı söyler, ‘ne yaparsın, nasılsın’ der. Tüm bunları söylerken mutluluktan uçtuğunu, arayan bir sesin kendisine neler kattığını sessizce haykıran coşkulu bir ses tonuyla konuşur, size net mesajı verirdi. Kim bilir yalnızlığın, yaşanmışlığın getirdikleri olabilir miydi? ‘Ne yedin, ne yaptın’ diye sorarsanız mutlaka patates çorbası yapmıştır. Fazla yemekle arası yok, kendine göre yapar. Ne yapıyorsun dersen, ya türkü kanalı açıktır, ya da Şaban izler. Hele bir de Hasan Mutlucan’ın söylediği kahramanlık türküleri oldu mu değmeyin keyfine…
Kore Gazisi Mehmet Ömer amca 93 yaşında, babasını hiç görmemiş. Köy muhtarı o dönemde kardeşleri ikişer yaş arayla yazdırmış. ‘Allah razı olsun kimliğim var, 1931 doğumlu yazdırmışlar ya benim yaş daha büyük. Babam ölünce annem ele varmış, 3 kardeş ondan var. Babalığın zararı yoktu, bir kötülüğü dokunmadı. Benim iki kız bir oğlan var. Köy yerinde çiftçilikle uğraştım, başka gelir kapımız yoktu. Hiç okul görmedim. Okuma yazmayı askerde öğrendim, okuryazarım. Şimdilerde yazamam, elim titriyor. Allah’a şükür bir şikâyetim yok. İki değnekle gidip geliyorum. Öğle namazına camiye gider, arkadaşları görür, eve gelirim. Kur’an okur, namaz kılarım, bu ihtiyar başka ne yapsın? Allah’ıma ham dü senalar olsun’.
Bazen ses tonu düşer, gözlerindeki heyecan yerini hüzne bırakır, uzaktan anlaşılır gözleri dolmuştur, başlar anlatmaya; ‘17 sene oldu hanım öleli, onunla iyiydik, gani gani rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Torunlar hafta sonu gelir, mutlaka telefonla arar, ihtiyaç var mı sorarlar. Kimseye gitmem, kalmam, evim rahat’.
Yaşlı mı Gazi mi! Hangi taraftan bakmak doğrudur. Elinde gazi kimliği, muayenesini olan, Allah’a şükreden, Allah devletimize zeval vermesin diyen, ziyaretine gidilmeyen, hal ve hatırı bizler tarafından sorulmayan, sessiz sedasız bir başına yaşayan yalnız bir Kore Gazimiz var.
Amacımız gazilerimizi anmaksa, ülkemiz adına canını hiçe sayan insanlarımızı senede bir gün değil, minnetimizin nişanesi olarak her daim el üstünde tutup her yerde her zaman yardımcı olmaya çalışalım. Yok, eğer yaşlılarımızı anmak, gönüllerini almaksa mutlaka dini bayramlarımızı beklemeyelim. Her biri asırlık çınar ağacı olan büyüklerimizin her birinde bir ayrı hikâye vardır. Ömer amca gibi ailesine kendini yük etmek istemeyeninden tutun, ailesini kaybetmiş, en kötüsü ailesinin istemediği insanlarımıza el verelim. Hayat o kadar uzun değil. Bazı zamanlarda medya görsel anlamda huzurevlerine konuk oluyor. İstedikleri tek şeyin hatırlanmak, gençleri görüp çocukları torunları gibi sarılmak olduğunu söylüyorlar. Gönül yorgunluğunun ilacı biraz sevgidir. Çevrenizde kim olursa olsun insanları aramak hatırını sorup bir kelimeyle gönül alıp, mutlu etmek için tarihleri bekleyip, günlere sığınmayın. Hayatınızda alkışlanmak için onlara yer vermeyin. Zaman kapakları açılmış barajdan akan su gibi doludizgin akıp gidiyor. Gençlerimiz geleceğin yaşlıları, kendini genç hissedenler yakın zamanın yaşlıları olacaktır. En kıymetli hazinemiz gençliğinize yatırım yapın. Günümüzün teknolojik atılımlarına kendimizi kaptırıp örf, adetlerimizi yitirmeyelim. Millî ve manevi değerlerimize sahip çıkalım. Toplum dayanışmasının farkına varalım, yaşatalım.
Etrafımıza gençlere örnek olalım. Yakınlarımızdan ziyarete, hal hatır sormaya başlayalım. Böylece geleneklerimizden kopmaz, bağlarımızı güçlendirir, örnek davranış sergiler, kendi iç huzurumuzu sağlar, hem de psiko-sosyal avantaj sağlarız.
Yaşlılara ‘eski toprak, maşallah onbeşlik’ deyince mutlu oluyorlar. Bizim onbeşlik gazi amca ve nice onbeşliklere yolunuz düşerse sevgiyle kapısını çalın, hoş sohbetine katılın, tecrübelerinden, hayata bakış açısından yararlanın. Eminim manevi huzur ve memnuniyet sergileyecek, gözleri ışıl ışıl bakacak, size dua edecek, güzel dileklerde bulunacaklar. Siz de huzurla memnuniyetle kendinizden emin ayrılacaksınız. Ömrünüz uzun, yolunuz açık olsun.
Sevgiyle kalın…