Ara ara televizyonlarda gösterilen hepimizin bildiği ve defalarca seyrettiğimiz ‘Hababam Sınıfı’ filmleri yayınlanmaktadır.
Neşeli filmler olsa da seyrederken içime bir hüzün çöker derin derin düşünür aşağıdaki soruyu sorarım.
-Hababam sınıfı şimdi nerede?
Bir kısmı yaşasa da filmin başoyuncuları Tarık Akan, Kemal Sunal, Münir Özkul, Adile Naşit, Halit Akçatepe ve daha niceleri bugün yaşamıyor, sonsuz ahiret yurduna göçüp gittiler.
Yanlış anlaşılma olmasın; yazımda adlarına yer verdiğim insanlara karşı hiçbir şekilde olumsuz düşüncem olmayıp herkesin tanıdığı kişiler olduğu için yazımın mesajı iyi anlaşılsın diye adlarına yer verdim.
-Sadece sanatçılar mı, elbette değil!
Bizim ve bizden önceki kuşağın hayatında çok önemli bir yere sahip çok önemli siyasi kişilikler olan Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş şimdi neredeler?
Hele zenginlik denince ilk akla gelen Vehbi Koç, Sakıp Sabancı nerede?
Genç ihtiyar, kadın erkek yakınımızda veya uzağımızda birçok tanıdığımız insanlar bugün yoklar!
Meselem isimler değil; ölüm ve ötesine ilişkin gerçekleri ortaya koyarak bir kişinin bile kafasının dank etmesine vesile olabilmektir.
Bazı insanlar ahirete inanmasalar bile hiçbir insan ölümü inkar edemez!
Ahirete inanmayan insanlara sesleniyorum!
Gelin çok değil azıcık beş dakika kadar düşünelim!
İslam, imansız olarak ölen kişinin ebedi cehennemde yanacağını söylüyor ama milyarca insan inanmıyor!
Kendi kendine, “ben inanmıyorum amma ya varsa” sorusunu sor.
Asla ve asla ben “ ya varsa” sorusunu kendime sormam şeksiz şüphesiz inanıyorum; ahiret var, ahirette cennet cehennem var!
Her kişi hesaba çekilecek ve hesabın sonucuna göre ya direkt cehenneme veya cennette ya da cehennemden sonra cennete girecek.
Cehennemde yanmak hele hele ebedi yanılacağını biraz düşünelim!
Yüce Rabb’im esirgesin, son nefesimizde dahil olmak üzere imandan ayırmasın.
Bu dünyaya gelmemizin tek gayesi Allah’ı tanımak ve kulluk yapmaktır.
Allah(c.c.)’a hakiki manada kul, Hz. Muhammed(s.a.v.)’e hakiki manada ümmet olamadan bu dünyadan göçüp gitmek kadar büyük felaket yoktur!
Dünya hayatında yakışıklı, güzel, zengin, makam sahibi ağa paşa olmanın öbür dünyada hiçbir faydası olmayacak eğer kişinin imanı yoksa!
Her Müslümanın en büyük vazifesi, insanların iman ile buluşmasına çalışmasıdır.
Çalışmayan Müslüman vazifesini yerine getirmemiş olur ki, bu durum Allah(c.c.) katında büyük vebaldir.
Onun için her Müslüman usulü dairesince vazifesini yerine getirmenin gayreti içinde olmalıdır.
Hiçbir insan, bu dünyaya yemek içmek, makam mülk sahibi olsun diye yaratılmamıştır.
Yüce Rabb’imiz;
“O ki, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini denemek için ölüm ve hayatı yaratmıştır.” (Mülk-2)
“Her canlı ölümü tadar. Bir imtihan olarak sizi hayırla da şerle de deniyoruz. Ve siz ancak bize döndürüleceksiniz...”(Enbiya-35)
Peygamber Efendimiz(s.a.v);
“Bütün zevkleri kökünden yok eden ölümü çokça hatırlayınız!” . (Tirmizî, Kıyâmet, 26) buyrulmaktadır.
Hasan-ı Basrî Hazretleri bir cenazeye katılmıştı. Defin işlemleri bittikten sonra yanındaki bir zata sordu:
“–Bu vefat eden zat, acaba şu anda dünyaya geri dönüp salih amellerini, zikirlerini artırmayı ve günahlarına daha fazla istiğfar etmeyi düşünüyor mudur?”
O zât da:
“–Evet, tabi ki düşünüyordur.” dedi.
Bunun üzerine Hasan-ı Basrî Hazretleri şöyle buyurdu:
“O halde bize ne oluyor ki bu vefat eden kişi gibi düşünmüyoruz?” (İbnü’l-Cevzî, el-Hasenü’l-Basrî)
Mesajımın açık ve net olduğunu düşünüyorum. Ben kimsenin son nefesinde nasıl öldüğünü; cennete mi yoksa cehenneme mi gideceğini bilemem; ancak, Efendimiz(s.a.v.)’in “Kişi yaşadığı hâl üzere ölür ve öldüğü hâl üzere haşrolunur” sözünü de unutmayalım!