Pusula ailesi ile birlikte ilk kurulduğu günden beri kendi çapımda yazılarımı sizlerle paylaşıp gücüm yettiğince haber yapmaya çalışıyorum. Sevgili Pusula okurları, güncel haberler yapsam da köşemde bugüne kadar hep spor yazılarımı okudunuz fakat Hakkari’de verilen son 8 şehit ve 25 yaralımızın içinde iki tane Konyalı şehit olduğu ve birinin de Seydişehirli oluşu habere eğilimimi, ilgimi artırdı. Gece saat 03.00 sularında Seydişehirli şehidimizin bilgilerini aldığımda içimdeki burukluk yerini bir acıya bıraktı. Şehidimizi tanımasam da babasını tanıyordum. Hastanede çalışan Bekir abimizin oğluydu. Sadece haberi yapmanın yetmeyeceğini düşünmüştüm, tüm bilgilerini almıştım, haberin fotoğrafları, baba adı doğum yeri ne gerekiyorsa hepsi zaten vardı. Ama araştırmaya devam etmem lazım dedim kendi kendime ve sosyal medya hesaplarını karıştırmaya başladım. Önce Şehit Mustafa Tünel’in bilgilerine ulaştım, elimdeki bilgilerle karşılaştırdım. Bilgiler aynıydı arkadaşlarından aynı yerde görev alanlara yazmaya başladım kim bilir belki yazdığım hesaplar içinde şehit düşen ya da yaralanıp hastaneye kaldırılan başka canlar da vardı. O an kimlere ne yazdım hatırlamıyorum. Hiçbir hesaptan cevap gelmedi ta ki saat 07.12’ye kadar isminin açığa çıkmaması gerektiğini düşündüğüm bir hesaptan yaptığım haber ile ilgili teşekkür mesajı almıştım. Konuşmalardan yazmakta zorlandığını anlamıştım, derken cevap yazmamaya başladı sonra birden telefonum çaldı. Messenger üzerinden aramıştı beni. Kısa bir tanışma faslının ardından yaşanan dehşeti anlatmaya başladı ama hat kesilmeye başladı, derken bulunduğu bölgeyi düşünerek netin çekmeyeceğini düşünerek numaramı verdim mümkünse beni araması gerektiğini, ya da uygunsa numarasını verip benim arayacağımı söyledim. Hakkari’de Çukurca’da hain saldırının olduğu yerde kahraman askerlerimizden biriyle konuşmak beni hem duygulandırdı hem hüzne boğdu aslında birkaç farklı duyguyu yaşamıştım. Gazetecilik yapmaya başladığım beri böyle bir olay başıma gelmemişti. Hani kelimeler boğazınıza dizilir de konuşamazsınız ya öyle olmuştum bir an. Nasıl şehit olduklarını buraya yazmaya yüreğim yetmedi ama kahramanca olduğunu bilin yeter sanırım.
Telefondaki ses bana, ses tonundaki kendinden eminlik ve yiğitlik ile “abi siz merak etmeyin biz bunların kökünü kazıyacağız, bize dua edin yeter” diyordu.
Ona Mustafa’yı sorduğumda ise göz yaşlarına hakim olamadığını telefonun diğer ucundan hissettim. “Bana ondan bahseder misin” dedim.
Dedi ki; “Abi nesini bahsedeyim. Aaynı yatağı paylaştığımızı mı, beraber atandığımızı mı? İkimizin de Konyalı olduğunu mu? Birbirimizin aileleri ile görüştüğünü mü? Beraber uzman olduğumuzu mu? Aynı uçakla geldiğimizi mi? Mustafa benim kardeşimdi, her şeyimdi. Şimdi ben o yatağa nasıl yatacağım biliyorum ki. Artık o olmayacak. Ben nöbet beklerken o yatardı, ben yatarken o nöbet beklerdi. Şehit olduğunda çantasından çıkan yarım kuru ekmeğe baktığımdaki hissi sana anlatamam.”
Derken konu aileye geldi. “Bekir amcalar duydu mu?” dedi. “Evet haber gece geldi” dediğimde, “ben arayamadım abi, geçen hafta operasyona gitmiştik. 3 gün planlanmıştı, uzadı bu sürede ailelerimizi arayamadık merak etmişler. Geldiğimizde Mustafa yorgun düşmüştü, hemen uyudu. Bekir amca aradı. Telefona ben çıkınca korktular sonra durumu anlatınca sevinmişlerdi. Ben de aileni ihmal etme uyuyamamışlar sabaha kadar demiştim. ‘Haklısın’dedi, belki o son görüşmeleriydi.”
Keyfimiz iyi merak etmeyin demişlerdi. Hayır dualarını alıp kapatmışlardı telefonu sonra, sonra o hain saldırı oldu o anı bana bu asker kardeşim şöyle anlattı. “Nöbet saatimiz bittiğinde ben Mustafa’ya devrediyorum herkesin nöbet değiştiği arkadaşları vardı. Nöbeti teslim ettikten yarım saat sonra falan saldırı oldu. Çift taraflı uzun menzilli silahlar ile saldırdıklarından direnseler de şahadet şerbetini içtiler abi, şehit oldular” derken gözlerimden yaşlar süzülmeye devam ediyordu. Helikopterin geç geldiğini düşünüyordu o an belki, belki can atıyordu kardeşlerinin içinde şahadet şerbetini içmeye bunu sormaya benim cesaretim ve yüreğim el vermedi. Aslında beni aramasında tek neden vardı. Kendi operasyonlardan ve ülke genelindeki durumdan dolayı izin alamıyordu. “Kardeşim” dediği can yoldaşının cenazesine katılamayacaktı ama en azından ailemi göndereyim demişti. Bu konuda ona yardımcı olabileceğimi söyledim. Ailenin bilgilerini aldıktan sonra ilgili arkadaşlara ulaştırdım. Telefonu kapatırken bana tekrar dedi ki, “Abi siz merak etmeyin. Biz bu leşlerin hepsini alacağız, temizleyeceğiz bu ülkeyi bunlardan. Belki ben de şehit olacağım ama temizleyeceğiz, bırakmayacağız vatan topraklarını bunlara” dedi. Artık bırakın konuşmayı nefes almakta bile zorlanıyordum. “Allah yar ve yardımcınız olsun” diyebildim neden sonra telefonu kapattığımda…
Kahraman askerlerimiz onuruyla şehit olup, göğsümüzü kabartıyorlar. Onlara layık mıyız bilemiyorum. Bildiğim tek şey var son terörist ölene dek, bu vatanı dört koldan ve içerden de sarsalar pes etmeyeceğiz… Allah ülkemizin yanında olsun kahraman askerlerimizin yar ve yardımcısı olsun. Şehitlerimizin ruhu şad, mekanları cennet, Peygamberimize komşu olsun…