Karnesinde “Hal ve gidiş” notu yazan neslin bir kısmı toprak oldu. Yaşayanlarında Allah ömürlerini uzun etsin. Hal ve gidiş davranış notuydu. Bazılarının karnelerinde sadece “Hal ve gidiş pekiyi” diye yazması bir teselliydi.
Varsın, diğer dersler zayıf olsundu! Zayıf olan dersler bir şekilde kurtarılabilirdi.
“Hal ve gidiş pekiyi” yazan karnelerin diğer zayıflarına onun için bakan, aldıran olmazdı.
Bugün başta siyasiler olmak üzere, hepimizin hal ve gidiş notu “Pekiyi” olmaktan bir hayli uzak!
İyi olma ihtimali, ümitsiz vaka misali ihtimal dahilinde dahi denilemiyor! Geriye ya orta kalıyor! Ya da zayıf! Son iki de olan orta ve zayıfı kendi aralarında sınıflandırmak olmazsa olmazımız gibi duruyor!
Orta dediğimiz not, iyi olmayan, zayıftan bir üst not!
Zayıfa yakın duran, bazen kıl payı zayıftan sıyrılmış olan, bazen de, iyiye çok yaklaşan, her an iyiye göz kırpan bir not!
Onlu not siteminde iyiye göz kırpan not “6” idi. “5” ise netameli bir nottu. Zayıfla orta arasında idi. Öğretmenlerimiz sende azıcık gayret gördüm 4.5’tan 5 verdim derlerdi. Bu zevahiri kurtarmak demekti. Çünkü, 4.5 can kurtaran bir nottu. Şöyle etrafınıza bir bakın 4.5’tan beş olan ne var?
Elektrik mi, doğalgaz mı? Çarşı-Pazar mı, marketler mi? Cebimizdeki para mı?
Cebimizdeki para ben bu enflasyonla mücadele edemem, gücüm takatim kesildi, benden bu kadar, buraya kadar dedi, bıraktı bizi bir başımıza, kaldık yarı yolda!
Maaşlar görünüşte onlu not sistemine göre 7-8 gibi anlatıldı, görüntüsü de öyleydi. Anında 6’ya indi, akabinde 5’e…Sonra 4.5’tan beş dahi etmedi! Hiçbir şeye yetmedi!
Zayıf demek bir demek, iki demek, üç demek, dört demekti! Zayıf amma, bir olmasın, iki olsun diyenler oldu. Sonunda teselli babından üç diyelim bari dendi. Dört Haziran’a kaldı, 4.5 ise Temmuz’a kadar uzanacak bir hayal dairesinin içinde!
*****
Zayıf var, zayıf var denmiş! Zayıfı, pek zayıf, çok zayıf, adamakıllı zayıf diye uzatmak mümkün!
Hal ve gidişimiz bu değerlendirmeler ışığında zayıf ve zayıf sınıflandırmalarına uygun olan bir tablo çiziyor! Bizim nesil de orta ile bir üst sınıfa geçmek, sınıf geçmenin ehvenişer olanıydı. Yine de orta ile geçmek bütünlemeye kalmaktan iyiydi. Ancak çokta muteber bir sınıf geçme değildi.
Geçemeyen bütünlemeye kalır, Eylül’e gelirdi. Eylül de gelmek, Eylül’e kalmak birçoğumuzda buruk sevinçlere, buruk hüzünlere alır götürür bir çoklarımızı! Derinlere dalar gideriz!
2022 yılının Şubat ayıda hal ve gidişin ekonomi olarak, enflasyon olarak, sıkıntıda olduğu bir ay.
Daha henüz yolun başı. Ocak bitti, Şubat’ın daha kaçı oldu ki diyebilirsiniz.
Görünen köy kılavuz istemiyor. Perşembe’nin gelişi, çoktan Çarşamba’dan belli olmuş vaziyette…
Bir zamanlar, analar-babalar çocuklarının durumlarını anlatırken, her sene orta ile geçiyor, okumaz bu çocuk amma ne yapsak, ne etsek diye konuşmaktan kendini alamazlardı.
Durumumuz yani gidişatımız orta sayılabilir mi? Keşke öyle olabilse, öyle kalabilseydi! Orta direk diye bir şey varda, kaldı da, millet göremedi mi?
Fırsatçıların, açıkgözlerin, uyanıkların ve aç gözlülerin dışında herkes sınıfta kaldı. Kuyruğu dik tutma diye bir kavram vardı ya hani! Hiç o kavramı anan, kullanan, dile getiren var mı?
Orta ile sınıfı geçebilenlerin sayısı o kadar az ki, onlar da nasıl geçtiklerini anlayabilmiş değiller!
Bakmayın siz sınıfta kalmak yok denildiğine! Nasıl yok? Dibe vurma var mı, iflas var mı, yere çakılma var mı, unutulma var mı, el uzatılmama var mı? Madem ki var, geçmiş olsun!
*****
Hal ve gidiş adı üstünde sıkıntıydı, sıkıntılı bir nottu. Uyumsuz, geçimsiz, kavgacı, yalancı, göz boyayan, zarar-ziyan açanlardan iflah olmaz boyutlarda olanlara zayıf gibi orta gibi notlar verirlerdi öğretmenlerimiz!
Anlayacağınız sıkıntılı bir durumdu! Aynen bugünde sıkıntı yarattığı gibi!
Bizim öğrencilik yıllarımızda ÖKK ile sınıf geçme vardı. Yani Öğretmenler Kurulu kararıyla demekti bu sınıf geçme! Bu kurul tarih olmuş, fi tarihinde kalmış!
Toptan Eylül’e kalmışız, yazılıyı geçip, mülakatta elenip gidiyoruz her ne hikmetse! Denizi geçip çayda-derede takılıp kalıyoruz nedense!
Hal ve gidişi mecaza vurduğunuzda, makam babında, müzik babında mecaz; ne cazdır, ne hicaz!
Hal ve gidişi daha nasıl anlatsak bilemiyoruz!
İşin hal kısmı derin…
Hal deyince hangi hal? Ne hali? Kimin hali! Bildiğimiz sebze meyve hali mi? Vatandaşın hali mi? İşçinin, çiftçinin, köylünün, emeklinin hali mi? Enflasyonun hali mi? Zamların hali mi? Memleketin hali mi? Siyaset ve siyasilerin hali mi?
Say say bitecek gibi değil! Sonra gidiş var! Gidiş diye başlıyorsunuz, işler sarpa sarıyor, gidişata dönüşüyor! Bu gidiş nereye diye sormalar başlıyor!
Bu gidişle hiçbirimizden “bi cacık olmaz!” diye lafa argoyla başlayanlar, lafın sonunu getiremiyorlar!
*****
Hal ve gidiş, kimin iyi? Kimin pekiyi? Tuzu kuru olanların mı? Onlar belli ki vatandaştan daha sıkıntılı! Etiketlere dokunuş yapmaktan, zaman fukarasına döndük diye sızlanacaklar neredeyse!
Zevkten öyle konuşuyorlar diye anlatanları hiç dinleyenimiz olmadı mı?
Fiyatların hal ve gidişi daha bir sakat! Nereye gidecekleri, nereye varacakları belli değil! Bu çılgınlığın, bu çılgın koşunun sonu hayra alamet değil!
Bu koşanların içlerinde, istikrarı, kanaati, şükrü hatırlayan tek bir Allah’ın kulu yok mu?
Ne kazanırlarsa kazansınlar, az geliyor!
Bu iştah her an ters tepebilir!
Alma mazlumun ahını demiş büyüklerimiz!
Mazlum ahı almaktan imtina etmeyen hal ve gidişi fena halde zayıf olanların sayısı bir hayli fazla!
İşin kötüsü teselli etmeyi de, gönül almayı da, özür dilemeyi de, unutup gittiklerinin farkında değiller. Ya da farkında değilmiş gibi davranıyorlar. İşin çok daha kötüsü, onlara karne verenin kim olduğunu da unutmuşa benziyorlar!
*****
Duvara toslamak diye bir şey var ya…Duvara toslamak kader mi? Bile bile lades mi? Bile isteye gelip duvara vurmak mı? Duvara toslamayı test etmek mi? Naçar kalıp gaza basmak mı? Hiçbir çıkış yolu kalmadığına inanmak mı?
Bu konuda tevatür de çok, rivayette!
Lakin; Çıkmaz sokaklara daldınız da, labirent misali, nafile turlar atmaya başladıysanız, sizi araba da kurtarmaz, şoförlüğünüzde…
Duvarla, sokaklar, kaldırımlar üstünüze-üstünüze gelmeye başladı mı, yol prestijli yolda olsa, Avrupai çift kat asfaltta olsa, döner dolaşır, çıkmaz sokaklarda bulursunuz kendinizi!
Çünkü hal ve gidiş zayıf kategorilerindeki cümle haklar sonuna kadar kullanmış, bir anda duvarla karşı karşıya kalınmış, karşı karşıya gelinmiştir!
Bu karşı karşıya gelmek mukadderdi, mukadderattı, kaçınılmazdı diye inanıp inanmamak size kalmış!