Malum, millet olarak tarihimizin en hain, en adi, en aşağılık gününü 15 Temmuz 2016’da yaşadık.
Öyle ki tarih kitaplarından tanıdığımız, ilk düşman olan Çinlililer bile bu kadar alçalmamışlardı. Türlü hileler ile Türk milletine birçok tuzak kurmuşlardır. Ancak hiçbir tuzak, FETO çocuklarının kurdukları kadar aşağılık değildi.
O Zamanlar Anlamamıştım
Bu millet çok düşman, çok namussuz, çok haysiyetsiz gördü. Lakin bu kadarı ilk defa oldu. Selçuk Üniversitesi Rektör Yardımcısı olan Prof. Dr. Abdullah Topçuoğlu bir konferansında “Ya hu milletine ihanet etmek için bu kadar çok yarışan başka bir millet yok, biz de hainden bol bir şey yok” demişti.
Vaktiyle iyi anlayamadığımı düşündüğüm bu cümleyi 15 Temmuz’dan sonra anlamanın ötesinde yaşamış oldum. Anlaşılan biz de ne hain bitecek, ne de bu hainlere canı pahasına dinini ve vatanını savunan yiğit bitecek.
İyi ki Meydanlardaydık
15 Temmuz’dan bu yana geçen onca güne rağmen hala o karanlık geceden çıkmadık. Evet, kolay değil. Yaşadığımız çok ciddi bir travma idi. Günlerce gözümüze uyku girmedi. Sinir sistemimiz alt üst oldu.
Reis’ten Allah razı olsun. Milleti meydanlara döktü. “Demokrasi nöbeti tutun” dedi. Meydanlarda olmakla sadece demokrasimize sahip çıkmadık. Aynı zamanda bozulan sinir sistemimizin belli oranda düzelmesine olanak sağladık.
Şimdi Ne Yapacağımızı Konuşalım
Tüm bunlara rağmen artık 15 Temmuz’dan çıkmamız lazım. Tüm televizyon kanalları, radyo kanalları, dost meclisleri hâlâ FETO ve onun çocuklarının ne olduğunu, nasıl bir yapıya sahip olduğunu, bugünlere hangi takiyelerle geldiklerini, bu yolda kimlerin kanını içtiklerini anlatıyorlar.
Elbette vakıa doğru tespit edilmeden hakiki neticelere ulaşılamaz. Ancak karşımızda tüm orduları ve teçhizatı ile bir haçlı güruhu var. Bu namussuzlarda ne oyun biter, ne de alternatif planlar biter. Biz, bir meseleyi çözmeye çalışırken onlar çoktan diğer planlarını devreye sokmuş oluyorlar.
Bizler hâlâ Feto’nun çocuklarını konuşurken, Feto’nun kardeşleri şehirleri patlatmaya başladı. Artık Feto’nun çocuklarını ve onların şemasını konuşmayalım. Mesele zaten yeterince açık değil mi?
Hain,
Namussuz,
Kukla,
Terör lideri,
Alçak,
Aşağılık,
Ve burada yazamadıklarımız
Artık ne yapmamız gerektiğini düşünmeli ve varmış olduğumuz kanaatlerin gereğini yapmalı.
Aceleliğin acemeliğine kapılmadan, sağduyuyu elden bırakmadan yolumuzu çizmeliyiz.
Müslüman aldanır (İstisnalar hariç, hepimiz aldandık) ama aldatmaz. Yanılır ama yanılmasını tekrar etmez. Kısacası bir delikten bir defa ısırılır. Biz de şimdi bir delikten ısırıldık. Hem de öyle bir ısırıldık ki sinir sistemiz alt üst oldu.
Ama artık kendimizi toparlama zamanı kısacası Üstad Necip Fazıl’ın şu dizelerinin gereğini yapma vakti
Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!