Hilafetin tarihsel sürecine girmeden, bugün itibariyle “Halifelik” kurumunu kimlerin ve neden istemediği; kurumun dünya Müslümanlarının içinde yaşadığı bunalımlara ne ölçüde çare olabileceği üzerinde durmaya çalışacağım.
Halifeliğin kaldırılmasıyla ile ilgili son Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi’nin “Hilafetin İlgasının Arka Planı” adlı kitabının yorum katılmadan sadeleştirilmiş olanının okunmasını tavsiye ediyorum.
-Halifeliğe kimler karşı olur?
Müslümanların birliğini istemeyen, İslam ülkelerindeki zenginlik kaynaklarını sömüren ve böyle bir birliğinin olmasının kendi çıkarları için olumsuz bir sonuç doğuracağını düşünen güçler, Halifeliğe karşı olur.
Daha da derine inersek, hiçbir dünyevi menfaati olmasa bile Yahudiler, Hıristiyanlar; “Hak” ile “Batıl”ın mücadelesinde “Batıl” tarafında yer alanlar, Halifeliğe karşıdırlar ve Halifeliği istemezler.
Ülkemiz ekseninde düşünüldüğünde, yukarıda adlarını saydığımız güçler; böyle bir kurumun yeniden ayağa kalmasını hiç mi hiç istemezler. Onlar için en büyük düşman bugün itibariyle Türkiye ve Türklerdir. Çevremizde yaşanan savaşların, iç karışıklıkların gerçek sebebi; genelde İslam özelde Türkiye’dir. Kendi içinde istikrarı, barışı sağlayamamış, birbiriyle uğraşan insanlar ve kurumların olduğu bir ülke olmasını isterler. Bunun içinde her türlü kalleşliği, düşmanlığı yapıyorlar, yapmaya da devam edecekler. Bu kıyamete kadar sürecek bir mücadeledir.
Hani, bizim Anadolu’da; “Yiğit Düştüğü Yerden Kalkar” diye bir söz vardır. “Halifelik” bizim ülkemizde faaliyetine devam ederken ilga edildi, düştü; bugün veya yarın düştüğü yerden kalktığını ve kurumsal bir yapı olarak dünya Müslümanlarının birliğini sağlamak üzere faaliyetine başladığını, varsayalım:
-Müslümanların savunma, ekonomi, eğitim, bilim, zenginlik kaynaklarının kullanılması gibi teşkilatlanmalarına öncülük etse; bazı yaptırımları uygulama gücüne sahip olsa bunu hangi Müslüman istemez?
Yukarıda açıkladığımız gibi bazı kesimler istemez; onların istememelerinin kendilerine göre geçer gerekçeleri olmakla birlikte; kendilerini Müslüman olarak tanımlayanlar niye Halifeliğe karşı olurlar anlamak mümkün değil; aslında anlıyoruz anlıyoruz da; bir de kendilerini Müslüman hatta dindar olarak tanımlamaları var ya; bazı şeyleri söylememize engel oluyor!
Bazen şöyle düşünüyorum; Karaman sınırları içinde yer alan Karadağ’ı ve çevresini içine alan bölge Halifeliğe tahsis edilse Halifelik kurumun bünyesinde çeşitli birimlerin yanında bir bilim üniversitesi kurulsa; burada İslami ilimlerin yanında; pozitif bilimler, yönetim bilimleri eğitimi verilse; tüm İslam ülkelerinin din adamları, yöneticileri hatta komutanları burada yetiştirilse güzel olmaz mı?
Hem de nasıl güzel olur; böyle bir birlik İslam dünyasının huzuru için çok önemli olduğu gibi tüm insanlığın huzuru için de önemli; önemli olmanın ötesinde dünyanın bu birliğe ihtiyacı var.
Bu yazıyı okuyunca ne kadar da güzel hayal kurmuşsun diyebilirsiniz; inanın bunun hayalini kurmak bile beni derinden heyecanlandırmaktadır. Sembolik bile olsa “Halifelik” kurumunun düştüğü yerden kaldırılması her türlü olumsuz şartlara rağmen elzem olup toplum olarak kendimizi nasıl tanımlarsak tanımlayalım günlük sistem çekişmelerinden bağımsız olarak Halifeliğin hayata geçirilmesine destek olmalıyız.
Sistem değişikliği tartışmalarına Halifeliğin karıştırılmasını ahlaki bulmadığım gibi insaflı da bulmuyorum. Bu tür tartışmaların yandaşlığı ve karşıtlığı daha da keskin hale getireceğini, düşünüyorum. Yandaşlık ve karşıtlık durumu insanların düşünmesine engel teşkil etmektedir. Esas üzerinde durulması gereken sistemden daha önemlisi insan unsurudur. Cumartesi yazımda “İnsan Sistem İlişkisi” üzerinde duracağım.