TARİHE YOLCULUK
(10)
- Bediüzzaman Said Nursî’nin kabri makamlarının, 23 Mart 1960'da Şanlıurfa’da İpek Palas Oteli’nin 27 No’lu odasında vefat ettikten sonra buradaki Halilürrahman Dergâhına defnedildiğini camiyi ziyaretimizde öğrendik.
Peygamberler Şehri Şanıurfa’yı görmek için gelen insanların ilk ziyaret ettiği mekân Balıklıgöl ve çevresindeki camiler ile türbeler oluyor.
Ama Balıklıgöl ve etrafının bir külliyeden oluştuğunu bu ziyaretçilerin pek çoğu tarafından bilinmediğini 4-5 ziyaretçiye sorduğumda ortaya çıktı. Buda dini ziyaretin bilinçli yapılmadığını göstermesi bakımından düşündürücü bulunabilir. Tıpkı Hz. Mevlânâ’nın türbesinin bulunduğu Yeşil Kubbe ve etrafındaki medrese ve derviş hücreleriyle birlikte bir külliyeden ibaret olduğu gibi.
Gölbaşı mahallesinde bulunan Halîlürrahman Külliyesi, Halîlürrahman Camii, Halîlürrahman Medresesi, Rıdvâniye Camii ve Rıdvâniye Medresesi ile bir hazîreden oluşuyor. Bu caminin ilk binası XIII. yüzyılda yapılmış, XVIII ve XIX. yüzyıllarda yeni birimlerin eklenmesiyle külliye haline getirilmiş. İçinde yiyenin öleceğine veya başına bir felâket geleceğine inanılan sazan balıklarının yaşadığı Balıklıgöl, efsaneye göre Nemrut’un mancınıkla kaleden attırdığı Hz. İbrâhim’in düştüğü yerde ateşin suya dönüşmesiyle meydana gelmiştir.
Külliyenin en eski binası, gölün güney kıyısının batı köşesine yakın kesiminde yer alan Halîlürrahman Camii’dir. Bazı kaynaklarda, aynı zamanda Urfa’nın en erken tarihli camii olan binayı Abbâsî halifelerinden Me’mûn’un yaptırdığı söylenmekteyse de kitâbesinden 608 (1211-12) yılında Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin yeğeni el-Melikü’l-Eşref Muzafferüddin Mûsâ tarafından inşa ettirildiği öğrenilmektedir. Bizans dönemine ait bir kilisenin yerine yapıldığı sanılan cami, zamanla çeşitli değişikliklere uğrayarak Eyyûbî mimarisine has özelliklerini büyük ölçüde yitirmiş ve 1810 yılında yapılan köklü onarım sırasında da bugünkü şeklini almıştır. Halk arasında Döşeme Camii veya bünyesinde bulunan Hz. İbrâhim’in makamından dolayı Makam Camii adlarıyla da anılır. Halîlürrahman Medresesi, 1871 yılında Urfa Evkaf Müdürü Mustafa Efendi tarafından yaptırılmıştır. Mimari bakımdan Halîlürrahman Külliyesi’nin en gösterişli birimleri, gölün kuzey kıyısını kaplayan Rıdvâniye Camii ile Rıdvâniye Medresesi’dir. Yıkılan hamamıyla birlikte başlı başına bir külliye niteliğinde olan bu yapılar, Osmanlılar’ın Rakka valisi Rıdvan Ahmed Paşa tarafından 1129 (1717) yılında yaptırılmıştır. Rıdvâniye Medresesi, camiyi üç taraftan kuşatan ve ortası havuzlu geniş bir avluya açılan “U” biçimi bir planla ele alınmıştır. Merkezî konumdaki üzeri kubbe örtülü kütüphane ile köşelerde yer alan iki büyük okuma odası ve önleri revaklı talebe hücrelerinden oluşur. Bugün medresede değişik okullarda okuyan fakir öğrenciler barınmaktadır.
Kaynaklarda adı geçen ve bazı Batılı seyyahların kitaplarında resimlerine rastlanan Halîlürrahman Hamamı ile Balıklıgöl’ün yakınındaki tarihî evler ve hazîredeki bazı türbeler, zamanın şehircilik anlayışına göre 1924-1958 yılları arasında yıktırılmış. . Halîlürrahman Külliyesi’nin Balıklıgöl’e akseden siluetiyle bütünleşmiş manzarası bugün Şanlıurfa’nın sembolü durumundadır.” (Abdüsselâm Uluçam , DTV İslam Ansiklopedisi).
Badiüzzaman’ın Kabri Makamı
Bediüzzaman Said Nursî 23 Mart 1960'da Şanlıurfa’da İpek Palas Oteli’nin 27 No’lu odasında vefat ettikten sonra buradaki Halilürrahman Dergâhına defnedildiğini, camiyi ziyaretimizde öğrendik. Bediüzzaman’ın mezarı, 12 Temmuz 1960'da 27 Mayıs Darbesi hükümetinin emriyle yıktırılmış ve açıklanmayan bir yere nakledilmiş. Nerede olduğu bilinmiyor. Bediüzzaman, Emirdağ Lahikasında “Benim kabrimi gayet gizli bir yerde, bir iki talebemden başka hiç kimse bilmemek lâzım geliyor.” diyor.
YARIN: Urfa yemek kültürü.