TARİHE YOLCULUK (66)
Halka adalet üzerine hükmeden
Süleyman Paşa bu camide yaşıyor
- “Süleyman Paşa dahi o kadar adalet gösterdi ki, bütün o memleketlerin halkı derler ki, “Ne olur? Eski zamanlardan beri bunlar bize beğ olaydılar! Çok köyler bu Türk kavmini gördüler, Müslüman oldular.”
Osman Gazi’nin son dönemlerinde 1323 yılında fethedilerek Osmanlı toprağı olan Göynük ve civarının bir otorite boşluğundan sonra 1330’lu yıllarda, Orhan Gazi’nin oğlu Gazi Süleyman Paşa tarafından hâkimiyetinin yeniden tesis edildiği tarih kaynaklarında geçiyor. Aşıkpaşazâde’nin ifadesiyle: “Süleyman Paşa dahi o kadar adalet gösterdi ki, bütün o memleketlerin halkı derler ki, Ne olur? Eski zamanlardan beri bunlar bize beğ olaydılar! Çok köyler bu Türk kavmini gördüler, Müslüman oldular. O memlekette ne kadar mülkler vardır ki hepsi Süleyman Paşa’nın verdiği kararlar üzerinde durur.”
Evliya Çelebi de Seyahatnamesinde Göynük için, “8 mahallesi 2000 kadar evi vardır, ahalisi tamamen Türk’tür. 20 sıbyan mektebi varsa da medrese yoktur” demektedir.
Gazi Süleyman Paşa Camii
Otobüsümüzden inip Gazi Süleyman Paşa Camii’nin avlusuna girdiğimizde mehter takımının çaldığı Fetih marşı eşliğinde Akşemseddin Hazretleri’ne selâm verdik. Akşemseddin meydanında halka etli pilavın dağıtıldığı zengin bir sünnet düğününe de şahit olduk. Türbeyi ziyaretten sonra bu Osmanlı camisinde ikindi namazını eda ettik.
Vakıf kayıtlarına göre, 1331-1335 tarihleri arasında Orhan Gazi’nin oğlu Gazi Süleyman Paşa tarafından ahşap olarak tek şerefeli, tek minareli olarak inşa edilen Gazi Süleyman Paşa Camii, yapıldığı ilk dönemler Türk ahşap işlemeciliğinin şaheserleri arasında dikkat çekmiş. Göynük’ün ilk Osmanlı eserleri arasında yer alan camii, 1875 yılında sel baskını sırasında yıkılmış. Sultan II. Abdülhamit’in isteği ile bugünkü cami 1878’de yapılmış. 1948-1960 yıllarında restore edilen camii, 1999 yılında geçirdiği yangın sonrasında ahşap bölümleri bütünüyle yanınca orijinaline uygun olarak 2000 senesinde tekrar restore edilmiş. Kesme taştan yapılan ve üzeri ahşap bir tavanla örtülü olan caminin kuzey kısmında iki katlı bir son cemaat yeri bulunmakta. Caminin giriş kapısına iki taraflı bir merdivenle çıkılmakta. Kuzeyinde ahşap kadınlar mahfili bulunmaktadır. Kesme taştan inşa edilmiş minaresi ise silindir gövdeli. Caminin tescil tarihi ise Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararıyla 2008.
Gazi Süleyman Paşa Hamamı
Gazi Süleyman Paşa tarafından camiden önce yaptırılan hamam erkekler ve kadınlar bölümü olmak üzere çifte hamam olarak kesme taştan inşa edilmiş. Her iki bölümde kubbe ile örtülü soğukluk, ılıklık ve sıcaklık kısımlarından oluşmaktadır. Tarihi hamamın kapalı olduğunu gördük. Hamamın birde hikâyesi var. Onu da Evliya Çelebi’den okuyalım:
“Bu güzel hamam, Şehzâde Süleyman Paşa tarafından yaptırılmıştır. Çifte hamam olup, bir tarafı erkeklere, bir tarafı kadınlara aittir.
İstanbul’un hamamlarına rekabet edecek derecede güzel, belki onlardan üstündür. O kadar sağlam yapılmıştır ki, şimdi öyle bir bina yapmak mümkün değildir. Adı geçen şehzâde hazretleri bir câmi yaptırmağa başlar. Usta ve ameleleri toplar. Câmiin temeli atılıp duvarları birkaç zirâ’ yükselir. Şehzâde bir gün görmek için, bulunduğu evin penceresine gelir. Bakar ki, ameleden biri bir taş almış duvara doğru götürüyor, sonra yine geri getiriyor.
Velhasıl saatlerce bunun böyle devam ettiğini ve o taşı elinden bırakmadığını görüyorlar. Bunun üzerine şehzâde o ameleyi çağırıp:
-“Ey oğul, niçin bu taşı elinden bırakmadan çocuk oyuncağı gibi götürüp getiriyorsun, ne sebepten işin ileri gitmesine gayret etmiyorsun? Akşam olacak, aldığın ücret haram olmaz mı?” deyince amele:
-“Sultanım, af buyurunuz. Kulunuza su icabetti. Sabahtan kalktım. Havalar soğuk olduğundan, soğuk su ile yıkanmağa vücudumun tahammülü yok. Sıcak suyu da tedarik edemediğimden cünüp kaldım. Muhtaç olduğum için yevmiyemi kazanmağa da mecburum.
Fakat abdestsiz olarak getirdiğim taşın böyle mübarek bir ibadethane binasına konmasını doğru bulmadığımdan, böyle çalışır gibi görünmeğe karar verdim”.
Bu cevap üzerine Süleyman Paşa:
-“Hemen bütün mimar ve ameleyi tatil edip evvelâ bir hamam yapınız. İnşallah, sonra camii tamamlarız” buyurmuşlar.
Hamam yapıldıktan sonra, camii dahi tamamlamaya gayret ederler. Bu mübarek cami ‘Büyük câmi’ adıyla anılır. Çok güzel bir ibadethanedir”. (Evliya Çelebi Seyahatnamesi C.1-2, Üçdal Neşriyat).
PAZARTESİ: Fatih Sultan Mehmed’in hocası Akşemseddin Hazretleri.