Pazartesi akşamı bazı dostlarımın “alo” demesi ve bana “Abi sen yoksun nerelerdesin?” diye sormaları “biz gazetecilerin niye sevilmediklerini, niye bizden dost olmadığı” konusunda beni bir kere daha üzdü. Üzmenin ötesinde bir kez daha yıktı.
Durumumuzu sizlerle samimi olarak paylaştıktan sonra sadede gelelim.
....
Biz gazeteciler toplum içerisinde maalesef sevilmeyiz.
İnanın bunun çok iyi farkındayım.
Bunu yıkmak içinde 40 yıldır mücadele veriyorum.
Yahu millet ne ise, biz o değil miyiz?
Her meslekte olduğu gibi bizim içimizde de sıkıntılı insanlar olabilir. Yamuk olanımız, çalanımız çarpanımız, olabilir.
Peki hangi mesleğin her insanı iyi?
Hatasız, kusursuz bir meslek var mı?
Gerçi artık bunun bilinci olarak çok üzülmesem de Hançerli Başkan üzmenin ötesinde beni bir kez daha acı gerçekle yüzleştirdiği için kendime kırıldım.
Bazen büyüklerim beni uyarır. Hatta son zamanlarda bu tür uyarılar çok daha sık olarak bana söylenmeye başlandı;
“Uğur gazetecilik adına bu kadar niye çırpınıyorsun? Niye bu kadar kendini yoruyorsun? Yaşadığın kadar mı yaşayacaksın? Yeter artık ailene çocuklarına ve de kendine zaman ayır artık”...
............
Bazı doktor dostlarım var. Onlarla direk görüşemesem de sabah akşam sosyal medyadan beni uyarırlar “Uğur Hocam yemene içmene dikkat et. Bak seni yazılarından takip ediyorum çok koşturuyorsun. Gel bir sağlık taramasından geç” derler. Hatta geçen gün bir tanesinin ısrarla davetine gitmediğim için bana şöyle yazıyordu “Yahu sen nasıl bir adamsın. Tahlil yaptırmak için bile kendine zaman ayırmıyorsun. Bak hemşeriyi alıp yanına geleceğim haa”...
............
Pazartesi gecesi bir kez daha anladım ki benim artık söz dinleme zamanım geldi.
Hatta gelip de geçiyor bile.
Biz bizimle oturup kalkan çay içen çorba içen sohbet eden herkese karşı ne kadar samimi olmaya çalışırsak çalışalım ama mesleğimizden dolayı ama belki de kendimizin yapısından dolayı insanlara demek ki güven vermiyoruz. Veremiyoruz.
Bu kimsenin kusuru kabahati değil.
Çok iyi biliyorum bütün kusur kabahat mesela bende.
..........
Bizi sabah sabah bu kadar dellendiren konuya gelelim.
Evet bu bir itiraf ise itiraf.
Karatay Belediye Başkanı Sayın Mehmet Hançerli ile 20 yılı aşkın bir dostluğumuz vardır. Bu dostluktan şahıs ya da kurum olarak bugüne kadar 1 kuruşluk menfaatimiz olmadı. Sayın Başkanın kuruşluk menfaati şöyle dursun, Başkan’ın yaptığı kooperatiflerden ev sahibi olmayan gazeteci kalmadı bizim ise Karatay’da dikili ağacımız bile yok.
Şükürler olsun ki yok.
Ama Sayın Başkanla inanılmaz bir gönül bağımız var. (Pazartesi gecesine kadar öyle biliyordum)
Bu şehirde Sayın Başkan kimse ile görüşemeyeceği konuları bizimle paylaştığını söyler ve rahatlıkla da saatlerce karşılıklı olarak içimizden ne geçiyorsa ne biliyorsak oturur sohbet ederdik.
Amma işte demek ki bizimki buraya kadarmış.
Pazartesi akşamı Sayın Başkan en mutlu anlarından birisini yaşıyordu. Evladını evlendiriyordu. Evlendirmiş de. Bizde gençler Asude Beyza ile Yasin’e ömür boyu mutluluklar diliyoruz.
Gelin kızımızın ilk istenme olayından mutluluk karelerine kadar da gazetemizde siz değerli okurlar ile paylaşmış ve bu güzel haberlerini Konya kamuoyuna sunan tek gazete olmanın da mutluluğunu kendimizce yaşamıştık.
Bu kadar özel bir durumda bile kendimizi aileden biri sanıyorduk.
..............
Niye?
Çünkü pazartesi günkü bu mutluluğa davet edilmemiştik.
40 yıldır meslek adına savunduğumuz ilkelerimizden birisi de “Davetsiz yere davulcu, zurnacı ve bir de gazeteci gidermiş. Ama biz asla o gazetecilerden olmayacaktık”
Başkanla karşılıksız sevgi ve saygımız vardı birbirimizi seviyor ve güveniyorduk ya.
İnşallah biz yine sevmeye saymaya ve güvenmeye devam edeceğiz.
Ama bir gazeteci olarak da haddimizi yerimi ve sınırımızı bileceğiz hiç de unutmayacağız.
Düğünde bulunan dostlardan gelen fotoları bugün gazetemizin yaşam sayfalarında en iyi şekilde sizlere sunmaya çalışacağız.
Düğünün ardından aklımızda kalan dahası orada olup da gece bizi telefonla arayarak soran dostlarımızın kafasını karıştıran soru ile yazımızı noktalayalım.
Gecenin muhteşemliğine siyasetin tüm isimleri burada imiş, amma amma bir tek Davutoğlu yokmuş.
Bence Sayın Davutoğlu’nun olmaması kadar doğal bir şey olamaz.
Ama Davutoğlu’nun bir kutlama telgrafı da olamaz mıydı?
Dikkat edin sakın ola Sayın Hançerli’nin son yerel seçimler öncesi kimler tarafından nasıl çizilmek istendiğine filan girmek istemiyorum. Girmem de.
Ama o gecedeki tabloyu öğrendikten sonra “Böyle siyasetin gözü kör olsun” diyorum.
Haaa kendi mesleğe mi ne mi diyorum?
“O da olmaz olsun inşallah” diyorum.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Büyük sıçrayışı gerçekleştirmek isteyen, birkaç adım geriye gitmek zorundadır. Bugün yarına dünle beslenerek yol alır.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Çöplerimizi çöp konteynerlerinin yanına, yakınına, üstüne, altına değil de bidonların içerisine attığımız zaman daha iyi ADAM oluruz.