‘’Demokrasinin esas prensibi halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir. Halk övülmeyi sever. Onun için güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği zannedilir.’’ (Platon)
Değerli Okurlar,
Ünlü düşünür Platon’un bugünü çok güzel açıkladığını düşündüğüm yukarıdaki sözleriyle yazıma başlamamın sebebi ilkçağda Platonun çok net tanımladığı demokrasiyi 21’inci yüzyılda hala anlayamamış ya da anlamak istemeyişimizdir.
Demokrasi (Yunanca. demokratia, demos = halk, kratos = erk, egemenlik) : Halkın kendisini yönetmesi ya da halkın halk adına yönetilmesi. Bu yönetimde hükümet, gücünü yurttaşların tümünü içine alan halkın iradesinden alır. Hükümet ve devlet işlerinin yürütülmesi, ya yurttaşların tümünün toplanmasıyla ya da doğrudan doğruya halkın seçtiği temsilciler ya da görevliler eliyle olur. İnsanın saygınlığına değer veren, kişilerin karşılıklı anlayış içinde birbirlerine özgürlük tanımalarını ve bütün için sorumluluk duymalarını birlikte yaşamanın temeli olarak alan yaşama biçimidir. Böylece eşitlik, özgürlük ve güçler ayrılığı gibi demokrasilerin vazgeçilmez ilkeleri anlamını bulur. Aksi halde kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı bir sistemle yönetiliriz ki doğrusu bu millet bana göre bunu hiç hak etmiyor.
Fakat ülkemizde maalesef demokrasi bir çoğulculuk değil çoğunluk rejimi olarak algılanmaktadır. Asıl sorun da buradan kaynaklanmaktadır.
Çoğulcu demokrasi, çoğunluğun mutlak hâkimiyetinin reddedildiği, azınlıkların kültürel ve siyasal haklarının tanındığı ve onlara çoğunluk olma hakkı verilmesini savunan bir anlayıştır. Çoğunlukçu demokrasi ise çoğunluğun kararlarının uygulandığı ve bu kararların mutlak olduğu demokrasi çeşididir. Çoğulcu demokraside alınan kararlar yasalarla sınırlanır ama çoğunlukçu demokrasi ile alınan kararlar sınırsız ve mutlaktır. Bizim sıkıntımız demokrasiyi çoğunluğun yönetimi olarak algılamamız ya da birilerinin bizim böyle algılamamızı istemesidir.
Hal böyle olunca Sn. Başbakanımızın dilinden düşürmediği demokrasi ve halk iktidarı tanımları bu tanımların hiçbirine uymuyor. Eğer demokrasiyi böyle tanımlarsak sadece çoğunluğun haklarını meşru saymak gerekir ki bu da çoğunluğa uymayan kitlelerin ötekileştirilmesi gibi bir sonuca yol açar. Başbakan sandığın ve seçimin önemi konusunda haklı olabilir. Ancak, şu anki seçim sisteminin demokratik ve çoğulcu olmadığı aşikârdır. %10 barajı (2011 genel seçimlerinde seçime katıldığı halde temsil edilmeyen seçmen oranı yaklaşık %12 yine 2009 yerel seçimlerinde ise bu oran %23 ) ve seçim bölgelerinin merkeziliğinin yerellerin karar mekanizmalarına katılımını engellemesi bunun önemli unsurlarından.
Şu andaki sorun da budur. İktidarı temsil edenler ne kadar çok oy alırlarsa alsınlar halkı temsil edemeyişleri bundandır. Çünkü onlar demokrasiyi çoğunluk rejimi sanıyorlar ya da işlerine öyle geliyor.
Sonuç olarak; "Gerçek demokrasinin tek modeli, çoğulcu demokrasidir"
Saygılarımla…