Yaşadığımız çağı haz, hız ve karizma çağı olarak tanımlarsak yanlış yapmış olmayız. Her şeyi haz odaklı olduğu, hızın hayatın merkezinde oturduğu ve insanların karizma peşinde koştuğu çağı ancak böyle tarif edebiliriz.
İnsanoğlu bu çağa daha ne kadar katlanabilir emin olmamakla beraber psikolojisi bozuk toplumlar gün geçtikçe çıldırmanın eşiğinde durduğunu göstermektedir. Gün geçtikçe gazetelere ve sosyal medyaya düşen haberler toplumun ne kadar gerildiğini göstermeye yetmektedir. Bu noktada haz merkezli, hız ve karizma odaklı bir anlayışın burada başrolde olduğunu düşündürmektedir.
Burada haz konusuna değinmeye çalışacağız. "Haz" genellikle olumlu bir duygusal durum veya keyifli bir deneyim olarak tanımlanır. İnsanlar farklı konularda haz duyabilirler ve bu duygular genellikle kişiden kişiye değişebilir. Çünkü her insan farklı ve biriciktir.
Kimi yediği yemeğin lezzeti ile haz alır. Bu sırada salgılanan dopamin hormonu ile keyif yükselir. Kimi sevdiği insanlarla vakit geçirirken keyfi yerine gelir. Sevmek ve sevilmenin sağladığı tatmin ve mutluluk oldukça yüksektir. Bir başkası sanat icra ederek bu duygusunu tatmin etmeye çalışır. Estetik anlayış yüksek hazlar arasında sayılır. Bazı sanatçıların üretim esnasında girdikleri duygusal yoğunluk onları şekilden şekle sokabilmektedir. Diğer yandan kişinin hedeflerine ulaşınca elde ettiği haz da önemli bir dopamin sağlar. Başarı arkasından takdir görürse haz zirveye ulaşır. Tabiat güzellikleri de sağladığı haz hissi ile insana huzur getirir. Günlük hayatta zamanımızı değerlendirmek için kullandığımız hobilerimiz de huzur elde etmek için önemlidir. Bunlar aynı zamanda kendimizi geliştirmek ve gerçekleştirmek için büyük katkı sağlar. Bunların yanı sıra başkalarının hayatına anlamlı dokunuşlarda bulunan yardımlar da kalbin tatmin edilmesinde en önemli konu başlıklarındandır. Gülmek mi güldürmek mi bize haz verir? Hiçbir menfaat gözetmeden cömert bir yardımla güldürdüğümüz bir ihtiyaç sahibinin verdiği hazzı belki hiçbir şey sağlayamaz.
Burada hazların sınıflandırmasına girmemiz belki mümkün değil ama kabaca hazları düşük hazlar ve üst hazlar olarak ayırabiliriz. Düşük hazlar belki ilk bakışta yüksek dopamin sağlayabilir ama bu yüksek dopamin uzun süre devam ettirilirse beyni küçülttüğüne dair bilimsel araştırmalar var. Bu hazlar doğrudan bedeni hazları ifade eder. Yemek yemek, zararlı da olsa da sigara, içki, cinsellik ve pornografi bu türden hazlara örnek verilebilir. Bu hazlar tamamen terk edilmesi beklenmez ama bunları ertelememiz bizi insan yapar. Gelecekteki yüksek hazlar için bu günün basit ve düşük hazlarından sadece insanlar, frontal lob yardımıyla ertelememiz ya da vazgeçmemiz mümkün olabilir. Yüksek hazlar ise sanat ve estetik, edebiyat, tabiatın keşfi, yardımlaşma, cömertlik, hayat amacını fark etmek ve kendini ve toplumunu geliştirmek, insanoğlunun sorunlarını çözmek gibi hazlardan oluşur. Bu, tatmin ve huzur anlamında en yüksek katkıyı sağlar. Yüksek hazlar ertelenmesi halinde insanın bir adım bile ilerlemesine engel olurken, düşük hazlar ertelenmesi halinde bize büyük katkılar sağlar ve bizim daha iyi ve sağlıklı bireyler olmamızı sağlar.
Özellikle gençlere sesleniyorum: Hayatı nasıl anlamak ve anlamlandırmak istiyorsanız, buna uygun hazlar edinmeli ve geliştirmelisiniz. Ben deyince sadece bedeni aklına gelenlerin hazları dövme yaptırmak ve istediğini yemek ve istediğini giymekten ibaretse sonuçlarına katlanmalıdır. İstediğinizi yiyebiliyor ve istediğiniz şekilde giyinip görünebiliyorsanız, olduğunuz gibi nadiren görüneceğinizi unutmamanızı tavsiye ederim.
Gelecek, düşük hazları peşinde bir ömür koşturanlar tarafından değil yüksek hazlarını tatmin ederek hayatını planlayanların inşa edebilecekleri bir süreçtir. Karar sizin…