Bugün sizleri çocukluk yıllarıma götürmek istiyorum. Daha doğrusu o yıllardan bir kesit aktarmak niyetim.
O yıllar insanların yoklukla, fakirlikle savaştığı yıllardı. Şimdiki çocuklar kadar şanslı değildi bizim zamanın çocukları.
Bizim hiç oyuncağımız yoktu mesela. Kendi yaptığımız oyuncaklarla oynardık. Ayakkabılarımız yırtılıp parçalanmadan yenisi de alınmazdı. Ayakkabı dediğime bakmayın. Yazın ayaklarımızı yakan, kışın da ayaklarımızı donduran lastik ayakkabılar. Ama her şeye rağmen bu günün çocuklarından daha mutluyduk.
Bizim anne babalarımız “Aman ha tanımadığınız insanlardan uzak durun" diye bizi tembihlemezdi. Zaten hiç bir çocuğa da zarar gelmezdi. Sabahleyin oynamak için çıkar, babamız gelmeden evde olurduk.
Bizim mahallede polis emeklisi, göbekli, nüktedan bir amca vardı. Hiç çocukları olmadığı için çocukları çok severdi. Ceplerinde akide şekeri, leblebi, fasulye şeker eksik olmazdı. Çocukların “Şekerci amcasıydı" o. Yolunun üzerindeki çocuklara şeker dağıtırdı. Çocuklar “Şekerci” amcalarının yolunu gözlerdi.
Düşünüyorum da o amca şimdi yaşıyor olsaydı, çocuklara şeker dağıtsaydı, belki de adama “sapık" derlerdi.
Allah-u Teâla’nın yarattığı hiç bir şey (hâşâ) gereksiz değildir, boşuna yaratılmamıştır.
Kıssa olarak anlatırlar ya.
Adamın biri haddi aşmış “Allah’ım” demiş. “Her şey iyi güzel de şu b*k böceğini niye yarattın?”
Allah, haddi aşana haddini bildirmez mi?
Adam yorgan döşek hastalanmış. Bir türlü iyileşmiyor. Sonunda hekimin biri iyileşmesi için reçeteyi yazmış.
“B*k böceğini kurutacaksın. Havanda ezip balla karıştırıp yiyeceksin!”
Çocukluk yıllarımızda bazı adamlar, boyunlarına astıkları gaz yağı tenekesinin içine, topladıkları köpek dışkılarını doldururlar, aceleyle tabakhaneye götürürlerdi. Derinin istenen kıvama gelmesi, yumuşaması için (günümüzdeki kimyasallar olmadığından) taze köpek dışkısı gerekliydi.
Babalar tembel talebelere “dersine çalışmazsan sana it b*ku toplatırım" diye gözdağı verirlerdi.
Günümüzde aceleci davrananlar için kullanılan “tabakhaneye b*k yetiştirme" tabiri de buradan gelmektedir.
Bu günün çocukları da bizim yaşımıza geldiğinde, acaba bu günlere özlem duyacaklar mı?
“Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer" dedikleri de bu olsa gerek.