65 yaş ve üstü sekseninci güne özgür olarak girdi. Hasret sona erdi. 10 Haziran 2020 yeni bir sayfa. Artık, her şeyin eskisi gibi olmayacağı yeni bir başlangıç.
Saat konusunda haftanın birkaç gününe ve 3-4 saate razı olan bu kesim, şimdi haftanın her günü saat 10.00-20.00 arası dışarıda olacak.
21 Mart’ı, 22 Mart’a bağlayan gece saat 24.00’de başlamıştı yasaklar!
Tam 79 gün sürdü.
10 Haziran 2020’yi sekseninci gün olarak kaydettik bir kenara.
Sekseninci gün dışarı saat 10.00 gibi ilk kez adım attık.
Kimimiz iyice uzayan saçları için berbere koştu…Kimimiz bir türlü çözemediği problemleri için bankaya…Kimimizde bu süre zarfında ancak telefonla konuşabildiği dostlarıyla hasret gidermeye…
Bu süreç kimimize Korona günlükleri yazdırdı.
Bana gelince, neredeyse her güne bir Korona yazısı yazmaktan kendimi alamadım!
Bizim kuşak için evde kal, güvende kal, hayat eve sığar sloganlarıyla başlamıştı her şey.
Biz evlerimize, hüznü, hasreti ve bayramı da sığdırdık!
Sekseninci gün çıktık dışarı. siz buna ister özgür olmak deyin, ister rahatlamak!
İsterse Psikolojisi düzelmek deyin, herkesin kendine göre bir değerlendirmesi mutlaka olacak.
2020 yılının baharını pencerelerden seyrettik amma, en azından yaza eriştik çok şükür!
EN YAKINLARIMIZI BU SÜREÇTE KAYBETTİK!
Oldukça hüzünlü günler geçirdik.
İnsan bizim yaşlarda daha da duygusal oluyor.
Daha alıngan ve daha kırılgan!
Bu süreçte, bir çoğumuz bendenizde dahil olmak üzere en yakınlarımızı kaybettik.
Çok arzu etmemize rağmen,
Ne kendi yakınlarımızın,
Ne de kaybettiğimiz dostlarımızın cenazelerine katılabilme imkanımız olmadı.
Bu durum bizleri haddinden fazla üzdü.
Evlerimizin pencerelerinden umutsuzca dışarı bakarken,
Sessizce süzülen gözyaşlarımız, dualarımıza karıştı.
BİZİM EVLATLARIMIZ, BİZİM DEVLETİMİZ BİZE SAHİP ÇIKTI!
En büyük sevincimiz, tesellimiz ve iftiharımız ne oldu biliyor musunuz?
Avrupa ve Amerika yaşlılarını ölüme terk ederken,
Ölümle baş başa bırakırken, Bizim evlatlarımız, bizim devletimiz bize sahip çıktı.
Üzerimize titredi. Anası bildi, babası bildi 65 yaş ve üstü büyüklerini.
Bunu nasıl unutabiliriz?
Başta Sağlıkçılarımız olmak üzere,
Polislerimiz, Belediyelerimiz, Kamu kurum ve kuruluşları cümlemize sahip çıktılar.
Gözlerimiz yaşardı, çok duygulandık,
Rabbim hiç birinizin ayağına taş değdirmesin!
Sizleri her türlü kazalardan ve belalardan korusun inşallah!
DIŞARIYA ÇIKTIĞIMIZ İLK PAZAR GÜNÜ MASKE TAKMIŞTIK!
Bu süreçte telefon elimizden hiç düşmedi. Türkiye’nin bir çok şehrinde yaşayan arkadaşlarımızla ve dostlarımızda görüşme imkanı bulduk.
Sürecin ortalarına doğru konuşmalar yarım saati geçmeye başladı. Laf lafı açtı. Hasret giderme faslı telefonlarla giderilirken görüntülü olarak konuştuklarımız da oldu.
Bundan bir ay kadar önce dışarıya çıktığımız ilk Pazar günü ilk kez maske takmış ve kendimizi heyecanla dışarıya atmıştık. İnsanlarla selamlaştık, ayak üstü kısa sohbetler ettik.
Şehirde görevliler haricinde, yalnızca 65 yaş ve üstü vardı. Şehrin bir kaç saatliğine de olsa bizim yaş gurubuna tahsis edileceği kimin aklına gelirdi ki…
O ilk gün bambaşka bir gündü. Tanıdıklarına rastlayanların neşesi ise görülmeye değerdi.
KORONA SÜRECİNDE ŞEHİR KENDİNE GELDİ, KENDİNİ YENİLEDİ!
Şehir kendine gelmişti adeta. Meydanlar kuşlara kalmış, çayır-çimen kendini toparlamış, Hava kirliliği konusunda ön sıraları kimseye kaptırmayan şehrimiz, nefes alınabilen, kendine gelen bir şehir oluvermişti. Ne gürültü vardı, ne kalabalıklar, ne de araçların resmi geçidi.
O işlek caddeleri boydan boya geçtik. Tramvay yoktu, otobüsler yoktu, dolmuşlar yoktu, özel araçlar yoktu. 65 yaş ve üstü insanımız o boş sokaklardan, o boş caddelerden, o bomboş meydanlardan yürüdü gitti.
Birçok dostumuz evlatlarını, torunlarını ve akrabalarını göremediler, hasret diz boyu oldu. Geçtiğimiz hafta sonu o hasret, bir nebze de olsa dindi.
Pazar günü 77.gündü. Bu hafta başında iyi şeyler olacak demişti dostlarımız. Beklentiler çok yüksekti. Beklenilenler ve denilenler oldu.
BİZİM NESİL, YASAKLARI DELMEYE TEŞEBBÜSTEN HİÇ VAZGEÇMEDİ!
Yasaklar, bizim kuşak tarafından önceleri bayağı bir yadırgandı. Özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi şehirlerimizde yasakları delme teşebbüsleri defalarca tekrarlandı.
Evinin karşısındaki markete gidenler, kapsının önüne çıkanlar, her gün bu çıkışı geliştirenler, daha da uzaklara doğru açılanlar oldu. Polislerimiz evinden bayağı bir uzaklaşanları aldılar arabalarına, evlerine teslim ettiler. Bazı arkadaşlar ceza yedi. Yine de yasakları delmekten yılmadı, vazgeçmedi.
Bizim nesil, Pandemi öncesinde kendi işini kendi yapardı. Başta banka işleri olmak üzere, alışveriş, şöyle bir dolaşıp gelme gibi alışkanlıklarımız vardı. Bunların tamamı bıçakla kesilir gibi kesildi.
Arkadaşlarımız internet bankacılığında işlem yapmayı, borcunu harcını yatırmayı bu dönemde öğrendi. Öğrenemeyenlere evlatları yardımcı oldu.
Alışverişleri yaş sınırına takılmayan hanımlar ve çocuklar yaparken, alışverişini yapamayanların imdadına yetişen gençler ve görevliler bu sürecin atlatılmasına yardımcı oldular.
İnanın biz bu süreci Türkiye olarak, hiçbir ülkede örneği olmayan bir dayanışma ile atlattık.
SAĞLIKÇILARIMIZ, VİRÜSÜN ELİNDEN BİNLERCE HASTAYI ÇEKİP ALDILAR!
Bu sürecin en göz yaşartıcı mücadelesini sağlıkçılarımız verdi. Sayın Sağlık Bakanı ve Bilim Kurulu süreci yönetmede oldukça başarılıydılar.
Dünyanın birçok ülkesinde, ülkelerin sağlık sistemleri çökerken, sarsılırken, Türk Sağlık Sistemi olağanüstü çabasıyla, bu türden salgınlarla baş etmeye hazırlıklı olduğunu ispat etti.
Korona ile mücadelede örnek bir ülke olarak gösteriliyorsak, inanın bunu sağlıkçılarımızın azim ve gayretine borçluyuz!
Sağlıkçılarımız aylarca evlerine gidemediler. Evlatlarıyla ve sevdikleriyle görüşemediler. Virüsle çarpıştılar. Virüsün elinden binlerce hastayı çekip aldılar! Yoğun bakımlarda can çekişen ümitsiz insanlarımızı hayata döndürdüler. Virüs onlara da bulaştı. Kimi hayata döndü, kimi karısını, kimi kocasını, kimi evlatlarını, kimi sevdiklerini yalnız bırakarak bu dünyadan ayrılırken gözyaşları sel oldu.
SAĞLIKÇILARIMIZIN HAKLARINI ÖDEYEMEYİZ!
Sağlık ordumuzun fedakâr doktorları, fedakâr hemşireleri ve fedakâr sağlık personeli Korona ile birebir öyle zorlu, öyle ölümüne bir mücadele verdiler ki, bu ölümü hiçe sayan mücadele de, sevdiklerini Türk milletine emanet bırakarak aramızdan ayrıldılar. Onlardan geriye hüzünlü, yürek burkan, herkesi gözyaşlarına boğan hikâyeler hatıra olarak kaldı.
O isimsiz kahramanlar öyle içli, öyle hüzünlü destanlar yazdılar ki, onları unutmamız mümkün değil!
Mekanları cennet olsun sağlıkçılarımızın.
Onların bu cansiperane çabaları her türlü övgünün üzerinde . Onların haklarını ödeyebileceğimizi düşünmüyorum.