Bugün yazdıklarımı, bizzat yaşadığım için bu yazıyı kaleme alma lüzumunu hissettim. 1997 doğumlu genetik engelli bir oğlum var. Bu çocuğuma daha iki yaşında iken “Daum Sendromu” hastalığı teşhisi konuldu. Yani şifası olmayan bir hastalık. Raporunda “yüzde 70 ağır özürlü”, raporun geçerlilik süresi “daimi” diye yazar. Çocuğumuz sulu yemekleri kendisi yiyemez, tuvalet ihtiyacını kendisi yapamaz, giyinmesini kuşanmasını beceremez, yürüme güçlüğü çeker. Hareket edemediği için 85 kilo bir vücuda sahip, bu da yürümesinde zorluğa sebep oluyor, Söylediğinin birçoğunu aile dışında kimse anlayamaz. Ancak bizler sürekli yanında olduğumuz için ne söylemek istediğini anlayabiliyoruz.
18 Aralık Cuma günü çocuk hastalanmıştı. Sağlık ocağındaki aile doktorumuza götürüp muayene ettirdik. Reçetesini eczaneye verip ilaçlarını aldık eve döndük. Aradan 2-3 saat geçer geçmez eczaneden aradılar, “İsmail Bey, oğlunuz Fatih Detseli’in sağlık güvencesi yok lütfen ilaçların 25 lira tutan ücretini ödeyiniz” diyorlardı.
Çocuğumuz 18 yaşını doldurduğu için benin sosyal güvencem olan emekliliğim üzerinden tedavisinin sağlanması alınmış. Hemen Konya SGK’ya başvurduk. “Hasta olduğuna dair raporunu getirin kuruma verin işlemini yapalım” dediler. Hemen eğitim almakta olduğu rehabilitasyon merkezinde aslı bulunan raporunun fotokopisini tekrar Konya Eğitim Araştırma Hastanesi’nden “aslının aynıdır” şeklinde onaylattırdık. 24 Aralık günü Konya SGK’ya teslim ettik. Bu raporda kurul başkanı ile beraber 7 tane uzman doktorun imzası bulunuyor.
31 Aralık günü Konya SGK’dan telefonla arandım. Karşımdaki hanım “İsmail Bey, engelli oğlunuz için bir ara karar çıktı. Bir üniversite hastanesinden rapor isteniyor. Hangi üniversite hastanesini tercih edersiniz Selçuklu Tıp mı yoksa Meram Tıp mı?” diye sordu. “Meram Tıp evimize yakın, oraya havale edin” dedim. Hanımefendi kuruma gelerek bu kararı almamızı ve çocuğu götürüp muayene ettirmemizi istedi.
Ben bu tebliği alırken “Benim çocuğum hasta, yürümekte güçlük çeker. Bunca doktorun verdiği ‘şifasız hastalık’ raporu yeterli değil mi? Ben babası olarak 70 yaşımı geçtim annesi 66 yaşında. Kim hangi işgüzar bu eziyeti bize reva görüyor?” diye yakındım. Ne var ki, oradakilerin yapabileceği bir şey yoktu ki, bir iki yetkiliye daha gönderdiler sağ olsunlar, ama bir netice alamadık.
Neyse... Elime verilen kararı alıp aynı gün Meram Tıp Fakültesi’nin yolunu tuttuk, engelli çocuğum eşim ve ben. 05/01/2016 Salı gününe randevu almıştık. Her yerin donduğu bir Salı sabahı güçlükle erkenden Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’ne 08.45’te ulaştık.
Görevli evrak kaydını yapıp “sağlık kuruluna gidin, fotokopi çektirin” direktiflerini tamamladıktan sonra muayeneyi bekledik. Sıramız gelince çağrıldık. Muayene eden Dr. Hanım çok yakın ilgi gösterdi oğlumuz Fatih’e. Ardından E blok 4. katta psikologa havale etti. Asansörün olmadığı o bloka çıkıp inmek zor oldu. Gerek hasta oğlumuz gerekse bizler ana babası için bir işkence idi. Psikologun muayenesi de bitti. Tekrar psikiyatri kliniğine geldik. Saat 10.10 idi. Görevli 11.30’a kadar hocaları beklememizi söyledi. O bir saat yirmi dakika koridorlarda beklemek Fatih’i çileden çıkardı. Güçlükle zaptettik. 11.40’da işimiz bitti, çok şükür hastaneden ayrıldık. Raporu kuruma gönderilecekmiş. Artık SGK’yı arayıp durumu soruşturmaktan başka yapacağımız bir şey yoktu. Nihayet 14 Ocak günü aradığımda “Raporunuz geldi, bugün itibariyle ilgili servise gönderiyoruz” dediler. Çok şükür inşallah başka bir şey daha çıkmaz.
Benim şahsi düşüncem bu hastalığı olan 18 yaşını doldurmuş çocukların ana baba sosyal güvencesi bile aranmadan devletin sosyal güvencesi ile bakımı yapılmalı. Yeteri kadar da aylık bağlanıp kolaylık sağlanmalı. Bunları böyle hastane köşelerinde gezdirmeye gerek yok sanırım, sosyal devlet olmanın gereği budur.
Bu yavrumuz 16 senedir rehabilitasyon eğitimi almakta. Sosyal Güvenlik Kurumu bunu biliyor. Ayrıca bu engelli yavrumuz Kozağaç Esnaf ve Sanatkarlar Engelliler Okulu 7. sınıfta eğitime devam ediyor.
Bütün bunlar aşikar iken bu koca kurumun içerisinde “okuyor mu rehabilite eğitimi alıyor mu?” diye takip eden ilgili bir birim yok mu? Hiçbir şey olmasa bile çocuk okula devam ettiği için yine sosyal güvencesi silinmemeli. En azından bu konu üzerinde hiç olmazsa velisinin uyarılması gerekmez mi? Bundan dolayı bizlere ve hasta çocuğumuza yapılan eziyet bizleri çok üzüyor. Eczaneden aldığımız ilaçların 25 lira tutan ücretini ödedik. Ayrıca kışın bu şiddetli günlerinde sık sık hasta olan çocuğumuzu özelde muayene ettiriyoruz. İlaçlarını para ile alıyoruz.
Allah hiç kimseyi engelli-özürlü yapmasın. Engelli olanlara ve yakınlarına da sabırlar versin.
Hükümetimiz son yıllarda engelli vatandaşları için birçok yenilikler onların rahat ve huzurlu olmaları için engelliler lehine çeşitli kanunlar çıkardı. Bunları suistimal edenler de çıkabilir ancak artık özürlülüğü tıbben belgelenmiş ve iyileşme ümidi olmayanların da zorlukları ve çaresizlikleri göz önüne alınmalı. Hatta bırakın böyle hastanelerde dolaştırıp eziyet etmeyi elimizdeki raporu yeterli görmeyen birkaç doktordan oluşan ekip bu hastaları evinde muayene edip durumunu görerek karar vermeli.
Devletimiz o kadar büyük ve güçlü ki... Bırakın bu ülkenin hasta ve engelli vatandaşını Suriye’den, Somali’den, Irak’tan ve daha birçok ülkeden gelip ülkemize sığınmış kardeşlerimize kucak açıp onların sağlığı ve rahatları için, iaşelerini temin için bunca çaba sarf ediyor, bizlere mi yardımcı olmayacak?!
Bürokraside bazı işgüzar kişiler var, bizlere bu ıstırabı layık görüyorlar. Müslüman’a gavur eziyeti yapılması tek parti dönemi mirası ve dramatik bir hadise. Siyasetin zirvesindekilerin iyi niyetle, olağanüstü gayretle yaptıkları ortada. Kimse inkar edemez. Karşılaşılan bazı zorluklar ise herhalde bürokrasideki “Eski Türkiye” alışkanlıklarından olsa gerek. Türkiye değişiyor, artık kimse değişime daha fazla direnmesin...
Kalın sağlıcakla...