Hatay’a gitmeyen hataya düşer

Rasim Atalay

6 Şubat 2023 tarihi size neyi hatırlatıyor?

Depremi değil mi?

Hani şimdilerde yuvarlanıp gittiğimiz dünya meşgalesi içerisinde pek hatırımıza düşmese de mevzu bahis olduğunda hatırladığımız, hatırladığımızda yeniden içimizin yandığı, acı manzaraların sinema filmi gibi gözlerimizin önünden geçtiği, o büyük acının, 11 şehri etkisi altına alan ve asrın felaketi olarak yorumlanan Kahramanmaraş merkezli deprem…

Konya Gazeteciler Cemiyeti olarak 30-31 Ağustos tarihlerinde depremin en çok etkilediği şehirlerden biri olan Hatay’daydık…

Önce İskenderun ilçesini, sonra Hatay’ın merkez ilçesi olan Antakya’yı ziyaret ettik. Oradaki meslektaşlarımızla görüşüp, hatır sorduk, gönül aldık…

Elimiz boş gitmemiştik…

Elini Hatay’ın üzerinden depremin olduğu ilk günden itibaren hiç çekmemiş olan Konya Valiliği, Konya Büyükşehir Belediyesi, Selçuklu Belediyesi, Meram Belediyesi ve Karatay Belediyesi’nin destekleriyle temin ettiğimiz diz üstü bilgisayarları bölgede kıt kaynaklarla işini yapmaya çalışan meslektaşlarımıza götürüp teslim ettik.

Niyetimiz ve amacımız üzerinden 7 ay geçtikten sonra depremin yaralarının en derin hissedildiği Hatay’ı gözlemlemek ve incelemenin yanında Hatay’daki meslektaşlarımıza uzakta olsak da onların hep yanlarında olduğumuzu hissettirmekti.

Götürdüğümüz bilgisayarlar da çam sakızı çoban armağanı nispetindeydi, kardeşliğimizin, dostluğumuzun küçük bir nişanesiydi.

Ama onların gözünde o kadar kıymetliymiş ki bunu Hatay’a gidince anladık…

Sabah gün ışıdığında gideceği bir ofisi, ofisinde masası sandalyesi, önünde bilgisayarı, elinin altında fotoğraf makinesi olmayan bir gazeteciyi düşününce ne kadar kıymetli olduğunu anlamış oldum. Gösterdikleri yakınlık, minnet duygusu ve mahcubiyet ise duygu yüklü Hatay seyahatimizde aklımdan çıkmayacak anlardan biri olacak.

HAYALET BİR ŞEHİR VAR ORTADA

Özellikle Hatay’ın merkez ilçesi olan Antakya’da tabir yerindeyse taş üstünde taş kalmamış. Kalanları da zaten şehrin dört bir yanında cayır cayır çalışan iş makineleri eziyor, enkazları ayrıştırıp kamyonlara yükleyerek kaldırıyor.

Hayalet bir şehir var burada… Şehir demeye bin şahit ister…

Yerin tir tir titrediği sarsıntıda yıkılan yıkılmış. Yarım kalan, ağır hasar alan binaların yıkılması için de yoğun tempoda çalışma yürütülüyor.

Şehir zaten birkaç kafeterya ve birkaç ayaküstü yemek satan işletmenin dışında sadece iş makinelerinin çalıştığı bir viraneden farksız. Yıkılan binalardan yükselen toz, sıcak ve nemli hava ile birleşince yerde bir bulut oluşturuyor. Nefes almanın dahi zor bir hal aldığı bu ortama alışmak çok güç. Hava karardığında ise Antakya’da hayatın varlığına dair son emareleri gösterenler de evlerine, barınaklarına çekiliyor.

Sonrasında hayalet bir şehir kalıyor…

BİR YAĞLI BOYAYLA BİNAYA KİMLİK KAZANDIRILMIŞ

O anı yaşamadığımız, ziyaret için gittiğimiz, o haldeyken bile tedirginlik duyduğumuz Hatay’da gördüğümüz insanların yüzünde hüzün hakim. Dalıp giden gözler iç dünyalarındaki zamanın 6 Şubat’ta takılı kaldığını açıkça gösteriyor. İnsanların gözlerinde korku ve endişe her daim hakim. Hayatı normale çevirmeye çalışsalar da o yıkık viraneler içinde bunu başarmak hiç kolay olmayacak.

Henüz yıkılmamış ama yıkılmak için sırasını bekleyen binalara yağlı boya ile ‘ağır hasarlıdır, dikkat ediniz, uzak durunuz’ gibi ifadeler uyarılar yazılmış. Sağlamlık raporu alanlar ise ‘Bu bina sağlamdır’ diye sağlamlık kimliği kazandırılmış. Mahkeme kararı ile yıkımı durdurulanlar da başka bir boyutu…

KONYALI OLDUĞUMUZU NEREDEN ANLADINIZ?

Kısa zamanda toparlanması pek de mümkün görünmeyen Hatay’a hayat veren alanlar da oluşturulmuş. Açık söylemek gerekirse gidip görmeden önce Hatay’da Konya’nın bu kadar etkin, bu kadar aktif, bu kadar iş bitirici olduğunu duysam da olay duyduklarımdan ibaret kalıyordu.

Gözün gördüğü kulağın işittiğinden daha etkiliymiş. Koca bir şehrin nasıl yerle bir olduğunu görmüşse bu gözler, o şehrin insanlarının elinden tutan Konya’nın nasıl bir hayat iksiri olduğunu da gördü.

Konya Büyükşehir Belediyesi, Selçuklu, Meram ve Karatay belediyeleri, merkez dışında kalan belediyeler, Konya’daki sivil toplum kuruluşları, odalar, borsa, meslek odaları…

Konyalı Ahmet amca, Mehmet dayı, Hatice teyze, Fatma nine…

Herkesin ama herkesin bir izini, bir nesnesini, ‘Hatay’dayım, Hatay’ın ve Hatay halkının yanındayım’ dercesine haykıran bir parçasını orada görmek mümkün.

Bunun sonucunda ne olmuş biliyor musunuz?

Konya’nın girişimleri ile geçici olarak insanların barınması için yapılan konteyner kentler, buram buram Konya kokmuş…

Seyahat için kullandığımız arabanın plakası dahi 42 değildi. Ama konteynerlerin bulunduğu bölgeye geldiğimizde buğulu ama umut dolu gözlerle bizi karşılayan ablalarımız, abilerimiz, kardeşlerimiz, “Konya’dan geliyorsunuz galiba, hoşgeldiniz. Siz zaten hep buradaydınız” dediklerinde şaşırıp kaldım…

Şaşkın gözlerle bakarken de ‘Konya’dan geldiğimizi nereden anladınız?’ diye soruverdim.

‘Buraya gelen her 10 heyetten 9’u Konya’dan geliyor. Bizleri ziyaret edip halimizi hatırımızı soruyorlar. Biz de onları uğurlarken Konya’ya çok çok selam gönderiyoruz. Lütfen memleketinize döndüğünüzde bizden selam gönderin. Konya halkına şükranlarımızı iletin’ cevabı ben ve yanımdaki gazeteci meslektaşlarımın gözlerini doldurdu.

Aslında anlatılacak çok şey var. Baktığınız, gördüğünüz her şeyi saatlerce konuşup anlatabilirsiniz. Ama kelimeler kifayetsiz kalıyor denir ya hani… Öylesi bir durum…

Son olarak şunu da söyleyeyim, depremin üzerinden geçen 7 ayın sonunda hayata tutunmaya çalışan bir Hatay var… Var oluş mücadelesi veren bir Hatay…

İnanın burayı görmeyen, söylediklerimi tam manasıyla anlayamaz. Ve yine gidip görmeden yorumlayan da doğru yorumlayamaz.

Tekrar geçmiş olsun Hatay… Allah bir daha böyle acılar yaşatmasın…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.