Hava kirliliğinde Türkiye’de ilk beşin içindeyiz! Hava kalitesini artırma konusu ise, doğalgazla birlikte gündemimize girmişti.
Şehir olarak, ne doğalgaza tam olarak geçebildik, nede havanın kalitesini yakalayabildik!
Doğalgaz ilk gelip, bağlanmaya başladığında, bir heyecan dalgası yaratmıştı.
Bundan böyle Konya’nın havası daha temiz olacak denmişti.
Temiz hava soluyacağız denmişti.
Şehrimizin tamamına doğalgaz bağlayacağız denmişti.
O hava ve heyecan yalan oldu!
Şimdi kısmen, ismen ve bazı bölgelerde havanın kalitesi konusunda çalışıyoruz.
Çok istesek bile, konu boyumuzu aşıyor!
Vakti zamanında doğalgaz, şehrin tamamına bağlanma söylemini, izlediği yanlış politikalar yüzünden berhava etti.
Sonunda elimizde doğalgazın bağlanma imkânı maddi olarak olmayan, o masrafı insanların karşılayamadığı mahalleler kalmıştı ki, kömürün ömrü uzadı, yeniden can buldu kömür!
Çünkü Suriyeli sığınmacılar gelmeye başlamışlardı!
Sonra ne mi oldu?
Havanın kalitesi hikayesi edebiyata malzeme oldu!
Havanın kalitesi eskisinden çok daha iyi olacak diyorlar ya…
Millet de , hemen yarın-öbür gün olacak sanıyor!
Doğalgazın olmadığı mahallelerde yakacak olarak ne var?
Eskiden beri olan, eskiden beri kullanılanlar!
Odun-kömür!
Bu vazgeçilemez ikili, doğalgazın restine rest çekmiş durumda…
Üstelik, dönüp dolaşıp yolların onlara çıkmasından dolayı mest olmuş vaziyetteler!
*****
Herkes koro halinde diyor ki; Havanın kalitesinin eksiden kurtulup, artıya dönebilmesi için, kömürden, kömürün isli ve sisli sokaklar haline getirdiği halimizden kurtulmamız gerekiyor!
Kurtulalım o zaman!
Ne yapacağız?
Kömür dağıtmayacağız!
Bu mümkün mü?
Şimdilik söz konusu bile değil!
Suriyeli sığınmacılar şehrimizde bulundukları müddetçe kömür dağıtmaya ve yakmaya devam!
Konya’nın havası ne zaman temiz olur meselesi ise, bu pilav daha çok su kaldırır deyiminin içinde saklı!
Bu pilav artık su kaldırmamalı demek kolay!
Akyokuş’tan bakıldığında, şehrin üzerine çöken, kalın sis tabakasının kömürden vazgeçtiğimiz gün sona ereceğini hepimiz biliyoruz.
Lakin konuşmaya devam! Konuşunca rahatladığımız kesin olmasına kesin de, hava kirliliğinin çözümüne bir faydası olmadığını konuşanlarda biliyor, o konuşmaları dinleyenlerde!
Hâlâ is kokan, kömür kokan sokaklar bizim sokaklarımız çünkü!
*****
Kalite kavramı hoş bir kavram. Havanın kalitesi dediğimizde, akan sular duracak durmasına da, kaliteli havayı yaşayabilmek için bayağı bir zamana ihtiyacımız var!
Bu zaman, ne zaman?
Belli belirsiz bir zaman!
Çıkmaz ayın son Çarşambası falan!
Fi tarihinde diye, bıyık altından gülünerek anlatılan!
Anlayacağınız, tarih vermek elimizde değil!
Belki yarın , belki yarından da yakın diyebilmek isterdik diyenlerin dahi bir tahmini yok!
Bu şehrin kaliteli bir havaya kavuşması için alın size üç seçenek;
Suriyeli sığınmacılar memleketlerine dönünce…
Şehir kömürden vazgeçip cümle hane doğalgaza geçince…
Kentsel dönüşüm bihakkın tamamlanınca…
Değilse, şehrin her neresinde ölçüm yaparsanız yapın, toplayın, çarpın çıkarın üçe, beşe kaça bölerseniz bölün, şehrin zehir solunan bölgeleri azımsanmayacak kadar çok!
Bu seçeneklerin herhangi birini görmeye ömrümüz vefa eder mi? Bu soru ümitsiz vaka gibi bir soru!
Bir ihtimal, bizim kuşağın torunları görebilir, bilemediniz onların çocukları!
*****
Havanın kalitesi konusunda kürsülerde çok güzel şeyler söyleniyor, söylenirken, zülfüyâre dokunan var mı? Yada suya sabuna dokunma gayretinde olan!
O taraflardan kapak kaldırmadan, kaliteden, hava ölçümlerinden dem vurmak en kolayı!
Lakin, ölçüm yapmanın, zevahiri kurtarmadığı da ortada…
Konya’nın havası şu kadar daha temiz dense de, şehrin merkezine kışın kömür kokusundan, isinden giremiyorsunuz.
Suriyeli sığınmacılara gelen poşet poşet kömürler, temiz havanın engeli…
Bereket hafif geçen ve hafif geçmeye doğru giden bir kış mevsimi geçiriyoruz. Kış hafif geçti diye zehir solumaktan mahrum kaldık diyebilir miyiz?
Keşke diyebilseydik!
Konya, kentsel dönüşümlerini bir an önce tamamlayıp, şehrin tamamını doğalgaza döndürmedikçe, havaların ne temiz olacağı var, ne de hava kalitesi konusunun düzeleceği!
Konya Tarihi Kent merkezi ve Mevlana Bölgesinde Hava kalitesinin İyileştirme projesinin hayata geçirilecek olması ise o bölge için güzel bir şey!
Yöneticilerimiz, en azından bazı bölgeleri kurtardık diye teselli oluyorlar!
Hiç yoktan iyi mi, iyi! Hava kirliliğinden kurtulan bölgeler ve mahalleler olması sevindirici. Ancak, hepsi o kadar!
*****
Konya’nın şehir merkezi denilen, Alaeddin tepesi civarı, İnce minare sonrasında yer alan İhsaniye Mahallesi gibi şehrin tam merkezinde bulunan mahalle ve sokaklar ise, kaliteli havadan nasipsiz!
Kadersiz, garipler mahallesi, kör duman içinde!
Dünde garipti bu mahalle, bugünde… Oldukça garip biçimde, Suriyeli sığınmacılarda en çok bu mahallede, tarih bir yerde tekerrür ediyor gibi! Cümle garibi, garipler mahallesinde buluşturup, üstüne üstlük garip bırakmak gibi bir yaklaşım!
Üç gün sonra burasının, şehrin merkezi çok değerlendi diyerek, bu bölge gariplere bırakılmayacak kadar önemli diyen açıkgözlerin, gözü doymayanların, insafsız ve merhametsizlerin dalacağı, talan edeceği, kapanın elinde kalacağı, gariplerin yine yüzünün gülmeyeceği bir bölge olması da işten bile değil!
Bugün için, şehrin en eski mahallelerinin birleştirildiği, en eski sokakların, birçoğu 50-60 yıllık binaların var olduğu bu mahallede, Suriyeli sığınmacılar ve Konyalılar oturuyor.
Kömür daha baskın çıktığı için, temiz havanın giremediği, doğalgazın dahi boğulup kaldığı şehrin merkezinde kalan insanlar için bir projeniz yok mu sayın Altay?
Kentsel dönüşümün uğramadığı, pas geçtiği bu garip merkezin havası hava değil.
Bir zamanlar, ilk özel televizyon kanalı olan İnterstar’ın hava tahmin raporunu sunan sunucu Hülya Uğur, şöyle diyordu” Hava nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun!”
O günlerde doğanlar bile şimdi otuz yaşının üzerindeler! O yıllarda doğalgaz yoktu. Her evde kovalı, kovasız kömür sobaları vardı. Kuzine sobalar vardı.
Hava nasıl olursa olsun, bizim havamız iyi de desek, hâlâ kömür kokulu, hâlâ isli-kirli ve zehirli.