Hava deyince, havalar deyince, hava durumu deyince, bir zamanlar “İnterstar” da hava tahmin raporları sunan Hülya Uğur’u anmadan geçmek olmaz! Ne diyordu Hülya Hanım "Havalar nasıl olursa olsun sizin havanız iyi olsun."
Olsun olmasına da, olmazsa, sağlık mı olsun? Zam, zam diyordunuz, zam almadınız mı, daha ne olsun diyenlerde çok! Zam konuşuldukça yaralarımız sızlıyor, şeker yükseliyor, tansiyonumuz acilde, kalp ritmimiz tavan, havamız tatsız-tuzsuz ve yavan! Nasıl iyi olsun havamız?
Lafla olduktan sonra, hava da iyi, havanız da iyi. Zamlı hava, zam kokan hava, zamdan gayrı hiçbir şeyin konuşulmadığı ve yaşanmadığı hava ne kadar iyi olabilirse o kadar iyiyiz demek belki de en doğrucası!
Eskiden havası iyi olanın bayağı bir havası vardı, havasını atardı!
Şimdi havayı enflasyon atıyor! Cakayı enflasyon satıyor!
Meydan onun, meydan virüs ve varyantlarının, ekonominin, düşmeyen fiyatların!
Havanız iyi değilse, yangın sönmemiş demektir. Bir yanda korlar, közler, cayır cayır yakan alevler, bir yanda yananlar kavrulanlar, diğer yanda sonu her daim “-ecek” ve “- acak” diye biten cümleleri su niyetine kova kova dökenler! Cümle içinde geçen su, koca bir akarsu olsa ne çare?
“Yandım yanacak kadar” diyenleri söndürecek su yetişene kadar, “yana yana kül oldum” diyenleri görecek, duyacak, yettim diyecek, geldim diyecek, yangınları söndürecek, gönüllere su serpecek, itfaiye misali cansiperane koşacak var mı?
Mesele orada düğümleniyor zaten! Havalar ondan iyi değil! Havamız lafla, geldi geliyor demekle, düzelecek inşallah demekle keşke kendine gelse, keşke kendini toparlayabilseydi.
Havamız karışık, kalbimiz küskün, dargın ve bir hayli yorgun.
O kadar çok savaştan çıktık ki, ayakta kaldığımıza, ayakta durduğumuza, kurtulduğumuza sevinemedik!
Birde baktık ki, meydan fırsatçıların, gözü doymak bilmeyenlerin, aç gözlülerin meydanı olmuş!
Her zaman olduğu gibi, yanlarına yaklaşılacak gibi değil.
Onların havası da keyifleri de yerinde…Erkin Koray’ın “Alemin keyfi yerinde yine maşallah!” dediği kesim, o kesim!
*****
Fiyatlara her hâlükârda dokunuşlar yapmaktan geri durmayanlar, dokundukça dokunanlara hâlâ kimse bir şey demeyecek mi?
Durun artık!
Yeter artık!
Yetmedi mi artık demeyecek mi?
20 Aralık milattı ya hani! O miladın üzerinden 15 günden fazla geçti!
İsterseniz, erikler çiçek açtı, neredeyse bahar geldi, gül açıldı, etrafa neşe saçıldı deyin, kimsenin görecek, gülecek, sevinecek hali kalmadı!
Dolar düştü mü? Düştü!
Fiyatlar düştü mü? Düşecek inşallah demek zevahiri kurtarmıyor!
Bizim halimiz, ahvalimiz ne mi? Görünen köy kılavuz istemez deseler ne çare?
Biz düşeli, şaşalı, yere çakılalı, kapaklanalı çok oldu demedik mi?
Yok canım, o kadar da değildir! O kadar da olmamıştır! Tevatürdür! Bazıları abartmayı sever babında karşılıklar almadık mı? Bu milat kime milat?
İş milada kaldıysa, bizim milat daha eski. Öncesi var, sonrası var, dahası var!
*****
Hiçbir şeyin yanına varılacak gibi değil!
Dolar düştü güya…
Mesela konut fiyatları dolar çıkınca yine fırladı! Fırladığı noktada bekliyor. İnesi yok, kıpırdayası yok. Niyeti hiç yok! Neden yok? Bilen yok!
Kim mi alacak fahiş fiyattan satılan bu evleri?
İnanın biz değil!
Bizden gayrı kim varsa onları bekliyor!
Çünkü, bizden başka herkes memnun fiyatlardan!
Gürcistan memnun, Bulgarlar memnun, Yunanlılar memnun, Araplar memnun, Avrupa’dan gelenler memnun! Bizim paramız pul, onlar paralarını bozdurdular mı bir çuval para…
Ne isterlerse alabiliyorlar! Bize ise uzaklardan bakmak kalıyor.
Neredeyse, yerli vatandaşın buralardan bir şey almaya gücü yetmez diyecekler!
Bizim havamız iyi olabilir mi? Nasıl olsun ki?
*****
Dolar düşmüş neyleyim? Var mı bize bir faydası? Gördük mü, hissettik mi o faydayı? Yakında hissedersiniz demekle olmuyor. Dolar yükseldiğinde, anında o yükselişi yansıtanlar neredeler, düşünce neden indirim yapmadılar, neyi bekliyorlar?
Doların düştüğünü neden hissedemediğimizin cevabı mı var?
Yaptıkları üç kuruş indirimi, indirim yaptık ya diye anlatan fırsatçılar, kimin gözünü boyuyorlar?
Dolar düşünce başta akaryakıt olmak üzere, hangi kalemde hissedebildik o düşmeyi?
Geç bunları anam-babam geç bunları diyen Sezen Aksu, haksız mı?
Sen almazsan, alacak olan hazır diyen açgözlülerin, insafsızların ve merhametsizlerin ortasında kaldık!
Bakan yok,
Ne yapıyorsunuz diyen yok!
Sizde kimsiniz diye yoldan çeken yok!
Ortalık sülüklerden geçilmiyor.
Elimize geçmeden uçtu gitti zamlar. Havamız lafla iyi olsa içimiz yanmazdı.
*****
Bu hava isli hava, bu hava sisli hava, bu hava, hava atmayı unutturan, akla dahi getirmeyen hava!
Onun içindir ki, insanların haline bakan Aşıklar, biraz içli, biraz efkârlı, biraz dertli, az biraz gamlı, çaresiz, ümitsiz, sığınmışlar sazlarına, mızrapları sazlarına kanat olmuş, tel aşıkların feryadına uygun yanık bir türkünün, elem dolu bir şarkının hüzün dolu hikayesi olmuş.
“Boz bulanık sele döndüm/ Düzen tutmaz tele döndüm” demiş Aşıklar!
Yüz küsur yıl ötesinden şair Recaizâde Mahmut Ekrem, “Gül hazîn, sümbül perîşan, bâğ-ı zârın şevki yok” diye seslenmiş.
Havamız nasıl iyi olsun desek de, ümitsizlerden değiliz. İyi olacak inşallah!