Haya, utanma duygusudur. Yani, insanın yaptığı bir fiilin diğer insanlar tarafından görülmesini, duyulmasını istememesi halidir.
Bu halin ortadan kalkması insanı insan olmaktan çıkarıp tarifi olmayan bir mahluk haline dönüştürür.
Bundan dolayıdır ki, haya yani edep insanlar için çok önemli olmakla birlikte bir Müslüman için tartışmasız çok daha önemli ve olmazsa olmazdır.
Çünkü, Peygamber Efendimiz(sav), “Hayasızlık insanı küfre götürür”, “Haya ile iman bir aradadır. Biri giderse, öteki de durmaz” ve yine “Haya, baştan başa hayırdır,” buyurmaktadır.
İnsanlara, “insanla hayvanı ayıran en temel fark nedir” diye sorulsa kahir ekseriyeti “akıl” cevabını verir.
Allah(cc) dostlarından biri “insanla hayvanı ayıran en önemli fark EDEPTİR” buyuruyor.
Hakikaten, insan biraz düşününce bu tespitin çok yerinde olduğunu daha iyi anlıyor. Çünkü, içgüdü dediğimiz şey aslında hayvan aklıdır.
Hayvan aklının insan aklından farkı insan aklına göre sorumsuz olması, yaptığı işin sonunu düşünmemesidir. Ancak, hayvanlar da yapılan fiili ikazları bilir.
Mesela, ekin tarlasına giren hayvana çobanı tarafından bir taş atılır ve isabet ederse ikinci defa ekin tarlasına gireceğinde çobanın olup olmamasına bakar, varsa girmez.
Bu da açıkça gösteriyor ki hayvanda da akıl vardır.
Hayvanlar yaptıklarından Allah(cc) katında sorumlu değildir. Hiç birimiz ceylanı yakalayıp parçalayan aslanı zalimlikle suçlamıyoruz.
Oysa ki, bir kediye, köpeğe veya başka bir hayvana eziyet eden insanları zalimlikle suçluyor her türlü ağır lafları ediyor, hatta bunların parayla, hapisle cezalandırılmalarına seviniyor, az bile olmuş, diyoruz.
Her neyse “EDEP” e gelelim.
İnsanlığın kaybettiği değerlerin başında “EDEP” gelmektedir. Edebin kaybedilmesiyle yani utanmanın ortadan kalkmasıyla her türlü ahlaksızlık, zalimlik, azgınlık, adaletsizlik insanlığı sarmış vaziyettedir.
Öyle olmasaydı bugün dünyada bu kadar kan akmaz, zulümler yaşanmazdı!
Ülkemiz özelinde değerlendirdiğimizde insanımızda da birçok “edebe” aykırı davranışların yoğun olarak yaşandığına her an her yerde şahit olmaktayız.
Bu durum Müslüman bir toplum için kabul edilebilir bir durum değildir.
Eğer Müslüman bir toplumda;
-Kadın erkek ilişkilerindeki sınırlar ortadan kalktıysa, parklarda sokaklarda yatak odalarında yapılması gereken davranışlar yapılabiliyorsa,
-İnsanlar yaptığı hırsızlıklardan rahatsızlık duymuyor; yapılan hırsızlıklar, yolsuzluklar meşru karşılanıyor, hırsızlar itibar görüyorsa,
-Gıybet rahatlıkla yapılabiliyor hele hele sınır tanımadan iftira atılabiliyorsa,
-Yapılan haksızlıklara karşı utanılacak yerde utanmadan haklılık kılıfı bulunuyor; başkasına yapıldığında ses çıkarmayıp kendisine yapıldığında kuyruğuna basılmış kedi gibi bağırıyorsa,
-Üç kuruşluk mal satmak için olmadık yalan söylenip kâr ettim sanılıyorsa,
-Dürüst insanlar kerizlikle suçlanıp üçkağıtçılar, dalavereciler toplum tarafından adam yerine konulup dışlanmıyorsa,
-Her türlü fedakârlıklarına rağmen evlatlar ana babalarından kaçıyor, bayramlarda ana baba ziyareti yerine tatil beldelerine koşuluyorsa,
-Alkol, uyuşturucu kullanımı ve diğer kötü alışkanlıklar her geçen artıyor; bunlara karşı gerekli tedbirler alınmıyorsa,
-Toplu taşıma araçlarında gençler yaşlılara, kadınlara yer vermediği gibi başında bekleyenlere ters ters bakıyorsa,
-Mukaddesata saygıyı zaafa uğratmak için çalışan hoca kisveli adamlar televizyonlarda boy gösterirken bunlarla etkin mücadele edilmediği gibi saygı görüyorsa,
“EDEP” terki diyar etmiş demek olup gelmesi için yanalım ağlayım dönelim ağlayım; ağlamak yanmak fayda vermez; en önemlisi kaybettiğimiz değerlerimizi yeniden kazanmaya çalışalım.