Hayalden hakikate ulaşan şehir!

Erol Sunat

Rahmetli Yahya Kemal Beyatlı, "Deniz Türküsü" adlı şiirinin son dizelerinde şöyle diyordu: "Çıktığın yolda bugün yelken açık, yapayalnız, / Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervasız/ Yürü hür maviliğin bittiği son hadde kadar/ İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar."

Bu dizelerin son mısrası dillerden hiç düşmedi.

“İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar.” Demişti ya şair!

Yahya Kemal’in, âlem dediği hepimizin bildiği gibi bu dünya!

Yaşadığımız zaman kesiti!

Yalancı, yalancıların dik âlâsı, yalancıların şahı dünya!

Bizim sandığımız dünya!

Sahiplendiğimiz, hiçbir zaman bize kalmayan ve kalmayacak olan dünya!

Her daim avuçlarımızdan kayıp giden dünya!

Benim dünyam diyenlerin…

Benim olmalı diyenlerin…

Benden başkasına ait olamaz diyenlerin…

Yoldan çekildiği, buraya kadar dendiği, ansızın yalan olduğu, toprak olduğu dünya…

Kimselere yetmeyen!

Lakin, kimselere kalmayan dünya!

Dünya üzerine hayal kurmayanımız mı var?

Hayalden hakikate uzanan yollarda yılları birbirine ekleyen şehrimiz üzerine her birimiz nice hayaller kurmadık mı? Bitmez, tükenmez hayalleri yok muydu bizlerin ve bizden öncekilerin?

Ne oldu?

Yalan oldu diyen var, tarih oldu diyen var, bir varmış bir yokmuş diyen var!

Giden gitti, dünya hâlâ ayakta, hâlâ kendi üzerinde hak sahibi olduğunu söyleyenlere kapısını açmış bekliyor. Gel seni de avutayım, ondan sonra bir şekilde uğurlarım diyerekten…

*****

Yaşadığımız şehir hayali olanların var ettiği, yücelttiği, geliştirdiği bir şehir.

Hayallerin yeşerdiği, kök saldığı, filizlendiği bir şehir.

Selçuklunun çift başlı kartalının dalgalanması o yüzden!

Türk-Selçuklu medeniyet güneşinin doğması o yüzden!

Kılıçaslanlar şehri dememiz o yüzden!

Diyar-ı Mevlâna dememiz o yüzden!

Bu şehir üzerine Türk Milletinden ilk hayal kuran şehri fethetmek üzerine kurmuş.

O hayalin sahibi Kutalmışoğlu Süleyman Şah’tan başkası değil.

O hayal hakikate dönüştüğünde, Roma şehri İkonyum, Konya oldu!

Sangaryos’u Sakarya, Amisos’u Samsun, Trapezus’u Trabzon, Konstantinopolis’i İstanbul, Magnesia’yı Manisa yapan bir hayalin hakikat olmasıydı bu değişimler, bu fetihler!

Sultan Birinci Kılıçaslan, Başkent’ini Haçlı saldırılarına karşı Anadolu’nun ortasında kurmayı düşledi ve Konya’yı başkent yaptı.

Selçuklu onun hayalinin peşinden Konya’ya geldi. Kaleyi yeniden tamir ve tahkim ettiler. Haçlı saldırılarını karşılayan surlarla donattılar.

Konya o dönemin en muhkem, en geçit vermez kalelerinden birine sahipti.

Avrupa, Papalığın bir araya getirdiği, birleştirdiği o dönem dünyasının en güçlü, en karşı konulmaz Haçlı ordularıyla Kudüs üzerine yürüdü. Hedefleri önce Konya, sonra Kudüs’tü hep!

*****

Birinci Haçlı seferinde altı yüz bin kişilik bir güce ve kudrete sahipti Haçlılar. Bu ordu hem Anadolu’dan Türkleri söküp atmayı hem de Kudüs’ü almayı hedefleyen, kendince tarihi bir misyon yüklenmişti.

Doğu Roma için, bu ordu öyle kuvvetli bir ümitti ki, Anadolu tekrar Roma’nın olacak hayali kurmaya başladılar.

Selçuklu Başkenti İznik’in düşmesi, Doğu Roma’yı heyecanlandırdı. Doğu Roma İmparatoru I.Aleksius Anadolu hayalleri kurmaya başladı. Ancak hakikatle yüzleşmeye hazır değildi

Selçuklu Sultanı Birinci Kılıçaslan, Haçlı ordusunu vur kaç taktiği ile öyle hırpalamaya ve zayiat verdirmeye başladı ki, o dev ordu, Antakya önlerine geldiğinde yüz binin az üzerinde kalmıştı.

Anadolu Haçlı ordusuna mezar olmuş, Haçlılar, Türkleri Anadolu’dan sürüp çıkarmaya muvaffak olamamışlardı.

Bu olay, Anadolu üzerine hayal kuran Avrupa için olmazsa olmaz oldu.

O yıllarda Kılıçaslan’ın perişan ettiği Avrupa, Sevr sonrasında yine ümitlendi, hatta kendince bayağı da bir ileri gitti, tam Anadolu’yu eline geçirdiğini sanıyordu ki, bu sefer de karşısına Mustafa Kemal Paşa çıktı. Bir daha süngüsü düştü, bir daha hüsrana uğradı Avrupa!

*****

Avrupa küçük Asya dediği, bu coğrafyayı ele geçirmekten hiç vazgeçmedi.

Bu coğrafyanın Türkiye Selçuk Devleti döneminde odak noktasıydı Konya.

Merkezdi!

Hayallerin şehriydi!

Hem dünya zenginliği hem de gönül zenginliği bir aradaydı bu şehirde.

Bu coğrafyanın hatırı sayılır, unutulmayacak, hafızalardan silinmeyecek payitaht şehirlerinin en önde gelenlerinden biri oldu Konya.

Sonra neler mi oldu?

İlk üç haçlı seferinde, Avrupa’nın dev orduları darmadağın edildi bu coğrafyada.

Konya harekât merkeziydi! Haçlı ordularının hedefindeydi.

Avrupa Konya’ya öylesine kafayı takmıştı ki, 1919’da birçok ülkenin elçilikleri vardı Konya’da…

Gerisini varın siz düşünün!

1096 yılından itibaren Kudüs’e kalkan oldu Konya, Selahaddin Eyyubi’nin işini kolaylaştırdı.

Sultan I. Kılıçaslan, Sultan Mesud, Sultan II. Kılıçaslan, Sultan Rükneddin Süleyman, Sultan Gıyasettin Keyhüsrev, Sultan Alaaddin Keykubat hayalleri olan Sultanlardı.

Onların hayalleri ile ilim ve irfan merkezi oldu Konya. Kültür Merkezi oldu…Ticaretin ve ticaret yollarının kesiştiği, buluştuğu, birçok seyyahın ve alimin ziyaret ettiği bir şehir oldu.

Bahaeddin Veled, Hz. Mevlâna, Şems-i Tebrizi, Muhiddin-i Arabi, Şeyh Sadreddin Konevi, Molla Cami gibi ünü o devrin dünyasını tutmuş gönül dostları bu şehre geldiler. Mana postlarını bu şehre serdiler.

*****

Bu şehir hayal ve hakikat arasında seyrüsefer ediyor! Hayal ve hakikat arası bazen kısa, bazen uzun mu uzun! Hayali olanın, heyecanı olanın, coşkusu olanın, sevgisi olanın, Türkiye insanını kucaklayanın, Anadolu’ya kaybettiği heyecanı geri getirenin yanında Konya!

Zaman zaman kıskanılan bir şehirdi!

Zaman zaman imrenilen!

Zaman zaman örnek alınan!

Zaman zaman unutulan!

Konya, hayalden hakikate ulaşmayı çok yaşadı. Bu şehre, hayalden hakikate ulaşan şehir denmesi boşuna değil! Onun içindir ki, yaklaşık bin yıldır, hayali olanların peşinden gitmeye sevdalı…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.