Uzun uzun zaman önce memleketin birinde hayalperestlerin yaşadığı bir şehir varmış. Şehir hayal kuranların şehri, hayal dünyasında yaşayanların şehri, hayalcilerin şehri, hayalin cılkını çıkaranların şehri diye de anılırmış. Hayal kurma konusunda abartmak, kantarın topuzunu kaçırmak denen mevzu bu şehirde neredeyse her Allah’ın günü yaşanırmış. Hayali olmayan bu şehirde yaşayamaz, barınamaz diye de bir düsturları varmış. Doğru yada yanlış, bizim varsın ayaklarımız yere değmesin, ancak bir hayalimiz daima olsun derlermiş.
Ahkam kesenler, şu şöyle bu böyle olmalı diyenleri konuşturmazlar, gerçeğini şehrin kapısında bırak şehre öyle gir diye, adamı kolundan tuttukları gibi şehrin dışına çıkarır bırakırlarmış. Bir daha ne bu şehre gel, nede bu kapıdan içeri gir diyerek….Şehrin içinden bir genç çıkmış, aslında onu sevmeyen, bilmeyen yokmuş. Çok güzel konuşan, iyi yetişmiş, hayal kurma konusunda, şehrin en iyi hayalcilerinden ders almış, oldukça yetenekli bir gençmiş.
Ahaliyi toplamış başına, benim hayalim hem oldukça geniş, hem de baş döndürücü demiş. Ben bu memlekete Sultan olmayı hayal ederim. Bu şehre sığmam. Bu şehir üzerine hayal kurmam. Sultan olursam eğer, şehrimdeki birçok insanı yanıma alırım diye anlatmaya bir başlarmış, şehir mest olurmuş.
Şehrin ileri gelenleri, işte demişler hayal böyle olacak. Bedestende dükkanım olacak, şu kadar param olacak, kervanım olacak gibi hayaller basit demişler, gelin biz bu hayali destekleyelim içimizden bir Sultan çıksın!
Şehirde konaklayan Sultanın adamlarından biri, konuyu merak etmiş. Hayırdır hayalciler demiş, bu nasıl bir hayaldir, bana da anlatamaz mısınız?
Bu hayal demişler sır değil, Bizim hayal konusunda ki en meşhur hocalarımızın yetiştirdiği bir delikanlı vardı. O bizim umudumuz oldu. Sultan olmayı düşler, Sultanın adamı, iyide demiş akrabalığı var mı? Sultanımız bu delikanlıyı bilir mi, tanır mı? Dur Beyim demişler, çağıralım delikanlıyı kendi anlatsın sana hayalini, muradını. Çok geçmeden delikanlı çıkmış gelmiş Sultanın adamının olduğu Hana.
Sultanın adamı, delikanlı demiş, merak ettim. Nedir senin hayalin. Benim hayalim demiş Sultan olmak. Adam gülmüş, nasıl olacak o iş demiş. Payitahta oldukça uzak bir şehir burası. Bu şehirde kurulan hayallere ise bütün memleket güler geçer. Nasıl Sultan olacaksın de hele…
Delikanlı başlamış anlatmaya…O anlattıkça, Sultanın adamı başlamış kahkahalarla gülmeye. Hay ömrüne bereket demiş, hiç bu kadar gülmemiştim.
Birkaç gün sonra, çıkmış şehirden, bir ay kadar sonra Payitahta varmış. Sultanım demiş Hayalcilerin şehrinde bir hayalperest genç var, Sultan olmak dilerim diye öyle şeyler anlatır ki, ben ömrümde böyle eğlenceli, böyle insanları güldüren birine rastlamadım. Sultan madem öyle demiş, çağırın şu genci bakalım. Neymiş hüneri, marifeti.
Şehre ulaklar gitmiş, nihayetinde delikanlıyı almış gelmişler Sultanın huzuruna…Sultan, hoş gelmişsin delikanlı demiş. Sizin şehirde herkese Sultan olma hayali kurarım. Sultan olacağım dermişsin. Nasıl olacaksın, anlat da dinleyelim. Sultan delikanlıyı oldukça büyük bir salona almış, vezirlerine de herkesi toplayın demiş, bu hayalci şehre bir ders verme niyetindeyim. Bakalım onların en marifetli dedikleri genç ne yapacak. Sultanın oğulları, kızları, hanımı, Saray erkanı, şehrin eşrafı herkes toplanmış. Delikanlı Sultanım demiş, benim hayalim size ulaşmaktı. Şu anda huzurunuzdayım. Şehrimde hayal kuranlar çoktu. Ancak büyük hayalleri olanlar yoktu. Lakin hayal kurmadan yaşanamayacağını herkes biliyordu. Hayal kurmak öteleri görmektir. Bilinmeyene doğru yeni kapılar açmaktır. Benim acizane yaptığım bu idi.
Delikanlı demiş ki, Sultan olmak, hadsiz bir şekilde meydan okumak değildir elbet. Sultanlık hayali, Sultana varmak, Sultana ulaşmak, Sultanın huzuruna çıkmaktır. Hayal kuruyorsanız eğer, hayal perdelerini bir anda açmazsınız, o perdeleri aralarsınız, o perdeyi ardına kadar açmazsınız. Hayal perdesi hayal kuranın sabrına, marifetine göre açılır ve kapanır.
Sultan olmak benim ne haddime, amma Sultanın huzuruna çıkmaya vesile olacaksa böyle bir hayal, işte buradayım.
Sultan, seni sevdim hayalperest demiş. Hayaline kavuştun, bu kadar insan merakla seni dinledik. Beni güldürmedin lakin bir hayli düşündürdün. Çevremde kuralcılar, yasakçılar, öyle olmaz, böyle olmaz diye çok bilmişler, bilgiçlik taslayanlar aramadığın kadar. Bu salon onlarla dolu. Seni bıraksam olmayacak şeyler anlatıyor diye seni bir kaşık suda boğup atıverecek insanlar var. Senin gibi hayal kurana, hayal anlatana, ufuk zenginliğine sahip olana rastlamadım. Senin baktığın pencere bir başka pencere, umut penceresi gibi bir şey. Zifiri karanlıklarda kalmışlara bir anda yanan kandil gibisin. Ve benim senin gibi bir kandile ihtiyacım var. Sultan olmayacaksın amma Sultanın maiyetinden olacaksın demiş ve delikanlıya sarayda danışmanlık görevi vermiş.
Saray olur da, hasetler, fesatlar, kıskançlar, çekemeyenler olmaz mı? Hemen dedikodu kazanları kaynamaya başlamış. Delikanlı çıkmış saraydan ahalinin içine karışmış. Dinlemeye başlamış ahaliyi. Sonra gelmiş saraya dinledikleri üzerine hayaller kurmaya başlamış. Elimde yetki olsaydı, çiftçiye şunu verirdim, esnafa böyle yapardım fakir fukarayı şöyle gözetirdim diye başlamış anlatmaya. Vezirlerden biri, hayalperest danışman demiş, sen bu kafayla fazla yaşamazsın. Neden böyle etliye sütlüye karışırsın. O işlere bakan Nazırlar var, Vezirler var, neden onların işine müdahale edersin. Hayalin Vezir olmak mıdır? Ne münasebet demiş delikanlı, insanların derdi üzerine, onların derdini çözme üzerine hayaller kurarım. Senin yapmadığını, savunduklarının yapmak istemediğini anlatırım hayal diliyle. Ola ki bir duyan olur!
Sultanın en küçük kızı hayalperestin anlattıklarını duymuş, babasına tek tek anlatmış. Sultan gel bakalım hayalperest demiş. Küçük kızım şehrin içinde yarın alışveriş yapacak, ona mihmandarlık edeceksin. Vezirlerime ve nazırlarıma da bir daha laf söylemeyeceksin. Saray erkanı bu iş tamam demişler, hayalperestin kellesinin gitmesi yakındır. Sultanın küçük kızıyla hayalperest delikanlı tebdili kıyafet on gün kadar her sabah Payitahtın çarşısını, pazarını, tarlasını, bahçesini, en uçtaki mahallesine varıncaya kadar gezmişler, ahaliyi dinlemişler. Yanlarındaki katipler, ne duydular, tek tek kaydetmişler cümle konuşulanları. Sultanın kızı, hayalperest delikanlının halkla olan yakınlığına bayılmış. Her gün ne olup bittiyse babasına ve kardeşlerine harfi harfine anlatıyormuş. Bu arada delikanlıya da aşık olmuş gitmiş.
Hayalperest delikanlı halktan dost kazansa da, saraydan hiçte beklemediği kadar düşman edinmeye başlamış. Vezirler ve nazırlar, bu hayalperest yetti artık demişler. Hele birde Sultanın küçük kızıyla evlenirse bize rahat huzur vermez, onu sessiz sedasız ortadan kaldıralım diye kararlaştırmışlar. Hayalperest genci seven hizmetkarlardan biri hem delikanlıya, hem de Sultana durumu bildirmiş.
Sultan önce kızını hayalperest delikanlıyla evlendirmiş, sonrada herkesi toplamış huzuruna.
Vezirlerim, nazırlarım, beylerim demiş. Aramıza aylar önce hayalperest bir delikanlı katıldı. Boş durmadı, halkı dinledi, hayalini onların iyiliği üzerine kurdu. Sizlerin yapmak istemediği, kibrinizden, gururunuzdan, mağrurluğunuzdan yanına varmadığımız o insanların arasında kızımla beraber dolaştı. Dertlerine derman oldu. Haberimiz olması gerekenlerden bizi haberdar etti. Sizin yapmanız gerekeni tek başına yaptı. Hayali insanların yüreğine su serpmekti. Fakir fukaranın yüzünü güldürmekti. Benim aradığım da böyle güzel hayalleri olan bir insandı. Nereye Sultan oldu bilir misiniz? Halkın gönlüne girdi, o gönüllerde Sultan oldu. Korkuyu sildi, endişeyi sildi, zulmü, zorbalığı, kavgayı, münakaşayı, bağırmayı, öfkeyi sildi. Günlerdir halkın yüzü gülüyor. Kimin ne derdi var, çözüyor, olmadı kurduğu hayali kızımla paylaşıyor kızımda bana anlatıyor. Var mı bunlardan haberiniz? Bunları yaptı diye mi hayalperestin kellesini istersiniz?
Anlatırlar ki; O hayalperest halkın Sultanı olmuş, öyle anılmış, öyle sevilmiş. Hayal kuranlara, kuracaksan böyle hayal kur diye anlatılmış, örnek gösterilmiş asırlarca. Onu kıskananlar ve haset edenler ise, kıskanmaktan ve haset etmekten geri durmamışlar!
Şehir şehire, Sultan Sultana, Hayalperest hayalpereste, Sultan kızı Sultan kızına, Vezir Vezire, Nazır, Nazıra, ahali ahaliye benzer…
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikayede, anlatılanlarla benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya, ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikaye anlatırız inşallah…