Sadece bir gününüzü düşünün.
Sabah uyandınız, yatağınızdan kalkıp elinizi yüzünüzü yıkadınız. Kahvaltı keyfi yapıp belki işinize belki okulunuza giderek güne başladınız.
Belki çok yoruldunuz. İşinizden ya da okulunuzdan çıkınca arkadaşlarınızla ya da eşinizle buluştunuz. Sarıldınız, dokundunuz, yürüdünüz, dertlerinizi anlatıp paylaştınız.
YA DA…
Sabah uyandınız. Yatağınızdan kaldırılmak üzere birine seslendiniz. O biri varsa şanslısınız. Elinizi yüzünüzü yıkamak için lavaboya uzanmaya çalıştınız. Belki de gidecek bir işiniz, ya da okulunuz yok. Öyle ya tekerlekli sandalyeyle kaldırımları ve diğer engelleri nasıl aşacaksınız.
Karşınızda iki farklı yaşam. Hangisini seçersiniz. Eminim onlara da şans verilse idi sizin seçtiğiniz seçerdi.
Bir de onlardan dinlersek özetle;
Öteki değil kendimiz olmak için derler,
Aslında engelli değil engelleneniz derler,
Topluma karışmada sıkıntı yaşıyoruz derler,
Hayat bizim gibiler için zor derler.
PEKİ ONLAR İÇİN NE YAPABİLİRİZ.
SAYGI DUYABİLİRİZ.
SEVİNÇ VE ACILARINI PAYLAŞABİLİRİZ.
EMPATİ KURABİLİRİZ.
YÜREĞİMİZDEKİ VE BEYNİMİZDEKİ ENGELLERİ KALDIRABİLİRİZ.
Bunun en güzel örneklerinden biriyle karşılaşmıştım. Karaçay Ailesi ile.
Hasan Karaçay yaklaşık on yedi yıldan buyana tekerlekli sandalyeye bağlı eşinin gözlerine sevgiyle bakıyor. Biliyor ki sevgi ile aşılamayacak hiçbir engel yok.
Hasan Bey hayatın bütün renklerini paylaşıyor sevgili eşi Ülkü Hanımla. Sevgiyi, dostluğu, sadakati, sevinç ve hüznü.
Şiddetin hat safhaya vardığı, insanların sevgiyi ve saygıyı tükettiği günümüzde böylesi güzelliklerin de var olduğunu görmek, bu anlamlı hayatı paylaşmada gösterdikleri azmi kutlamak, toplumda böyle güzel ve güzide insanların olduğunu bilmek mutluluk verici.
Böylesi insani davranışları destekleyerek, örneklerin çoğalması temennisi ile,
Sağlıcakla kalın…