Eski Dış İşleri Bakanı Kâmran İnan’ın kitabının adıdır, yukarıdaki başlık.
Timaş Yayınları arasında 1995’de yayınlanmıştı.
Japon devlet adamı ve yazar Shintaro Ishihara tarafından 1989’da kaleme alınan ve CIA tarafından gizli olarak çevirisi yapılarak ABD Kongresi’nde dağıtılan “The Japan That Can Say No – Hayır Diyebilen Japonya” adlı eserden esinlenilerek yazılmış bir eser.
Japonya Eski Ulaştırma Bakanı o kitapta; güç dengesinin değiştiği ve Japonya’nın dünya görüşmeleri konusunda ABD’ye kibar bir kız kardeşi artık oynamayacağını iddia ediyor. “Günümüzde Japonların bilinçlerini değiştirmeleri gerekliliği”nden tutun “Amerika’nın kendisi adaletsizdir”e ve “Japonya’nın Dünyada Oynaması Gereken Rolü Düşünelim” ile “Japonya, Her Kişinin Yaratıcı Olduğu Ülke” başlıkları altında Japonya diplomasisinin dış baskılardan nasıl arındırılması gerektiğine varıncaya kadar Japonya’nın merkezi rolünün Asya olduğuna dair daha pek çok konu Japonya’da en çok satan kitaplar arasına giren “Hayır Diyebilen Japonya” adlı kitapta dile getiriliyor.
Japonya'nın ekonomik ve teknolojik üstünlüğe doğru ilerlediği ve değişen dünyayı anlamasına yardımcı olan, Japonya’da 1 milyon satan bu kitabı her siyasetçi, diplomat, sanayici ve iş adamının okumasında fayda var
Elbette Kâmran İnan’ın kitabını da.
***
Kitapların ÖNSÖZ’lerini, yazarın samimi ve içten görüşlerini yansıttığından dolayı her zaman gerçekçi bulmuşumdur.
Değerli diplomatımız Kâmran Bey, eserinin önsöz’ünde şunları dile getiriyor:
“İnsanımız, Türkiye’nin gür sesini duymaya hasret kaldı. Ben, yıllar boyu acısını yaşadım. Memleketimize gelen yabancı heyetlerin yukardan bakışları, bizimkilerin ezikliği, savunmada kalmaları, serilen kırmızı halılar, milletlerarası toplantılarda sanayileşmiş memleketler heyetlerinin bizlere karşı, saygı dozu eksik davranışları beni hep düşündürmüş, bazen isyana sevketmiştir. Kendime düşeni her zaman, her yârde yaptım: yüksek sesle HAYIR dedim.
Dış güçler bu cesareti, Ankara’nın teslimiyetinden, EVET EFENDİM’ciliğinden almaktadır. Millî menfaat sınırı aşıldığı, hattâ Devlet onuruna dokunulduğu hallerde dahi, hükûmetler tepkisiz kalmaktadır. HAYIR diyebilenleri az olmuştur.
Dış güçlerin bazıları, Osmanlı İmparatorluğu son dönemindeki uygulama ve alışkanlıkları devam ettirmekte, baskı politikası takip etmektedir. 1876’da Anayasa isteyenler, 1995’te Anayasa değişikliği istedi; her vesile ile üstümüze geliyorlar. Karşılarında dur diyen, HAYIR diyen yok. Kökleşmiş, kireçlenmiş kompleksleri kıramadık. EVET, demek idarecilerimizin tabiatı haline geldi. Milletten gelen tepkilerden ziyade, dışardan gelen tepkilere duyarlı oldular.
Bu çalışmayı, gençlere ithaf ediyorum. İçerde, bilhassa dışarda “EVET EFENDİM”ci olmayı reddetmelerini diliyor, bekliyorum. ;çerdeki yaygın “Evet Efendimcilik” memleketi bugünkü hale getirdi; dışardaki Evet Efendimcilik tam bir teslimiyete dönüştü. Gençlerimizi, gereken hallerde içerde ve dışarda, yüksek sesle HAYIR demeye davet ediyorum; insanlarımız buna susamıştır. Bize yukardan bakanların kaşlarını biraz aşağıya çekmek zamanı gelmiştir. HAYIR diyebilmek gücü Türk Milletinde mevcuttur.”
***
Eserinde, “EVET ve HAYIR’ın Devletin dış ilişkilerindeki yeri”ni ele alan diplomat Kâmran İnan, bakın nasıl bir tesbitte bulunuyor:
“Türk diplomasi lûgatında, maalesef, HAYIR kelimesi yoktur; silinmiştir! Karşı taraftan gelen talep ne derece acı, pahalı, hattâ onuru rahatsız edici olursa olsun, cevap değişmez şekilde EVET’tir. Bu hep böyle olmamıştır; imparatorluğun güçlü dönemlerinde dış talep ve baskılara HAYIR denmiş, hattâ karşı tarafa EVET dedirtilmiştir. İmparatorluğun içerden sarsılmaya, çökmeye başlamasından sonra dış güçler isteklerini, adeta dikte etmiş, her seferinde EVET’i koparmıştır. Hep vermişiz, EVET demişiz. Batı büyük güçleri Ruslar’la, adeta danışıklı bir şekilde senaryolar hazırlamış, kâh onlar, kâh Ruslar toprak ve tavizler almıştır. 1878’de Kıbrıs’ın İngilizler’e devri böyle olmuştur. 1839 Islahat Fermanı, 1876 Anayasası Batı güçleri baskısının neticesidir. Garip ve acıdır ki 1995 Anayasa değişikliği de, Batı’nın isteklerine cevap vermek üzere yapılmıştır.”
***
Diplomat İnan başka ne diyor:
“Dış güçlere, gerektiğinde HAYIR diyebilmenin yolu kuvvetli bir ekonomi ve savunmadan geçer…
Türkiye’nin kültür istilâsına karşı ciddî bir savunma planı olmadığı gibi, kendi kültürümüzü yaymada da yeterli hazırlığımız olduğunu söylemek zor…
Ekonomik kalkınma ve yarışın, teknolojik ilerlemenin, her alanda savunmanın, bağımlılıktan kurtulmanın, HAYIR diyebilmenin kaynağı eğitimdir.
Batılı büyük şirketler demokratik rejimi sevmez; diktatörlükleri tercih eder, desteklerler. Zira diktatörlerle iş görmek kolay, dağıtılan zarf sayısı sınırlıdır.”
AZİZİM DİYOR Kİ…
“Kendi insanına HAYIR demeyi marifet bilen bürokrasimiz dışarıya HAYIR diyebilmeyi öğrenmelidir.” (Kâmran İnan)