Adalet ve Kalkınma Partisi’nin genel başkan adayı ve altmış ikinci hükümetin başbakan adayı belli oldu… Sürpriz olmadı ve hemşehrimiz Ahmet Davutoğlu aday gösterildi… Hayırlı olsun…
Davutoğlu’nun adaylıklarının ve devamında geleceği görevlerin ülkemize ve -özellikle- bugüne kadar siyasal iktidara verdiği desteğin karşılığını hak ettiği gibi alamayan şehrimize, güzellikler ve kazanımlar getirmesini diliyorum...
Umuyorum... Turgut Özal-Yıldırım Akbulut benzeri bir yapı olmaz ve hemşehrimiz gerçekten liyakat sahibi olduğu için o makama layık görülmüştür… İyi bir kukla olacağı için değil…
Müstakbel cumhurbaşkanının, müstakbel başbakanı yönlendireceği, davulun başbakanda, tokmağın cumhurbaşkanında olacağına dair kaygılarım yok değil. Bu anlamda haksız çıkmayı da umuyorum… Ancak senelerdir izlediğimiz ve gördüğümüz kadarıyla bu ihtimal çok zor görünüyor.
Her şeyi bilen, her şeye karışan, her konuda kendi dediğini yaptırtmaya çalışan ve yaptıran bir anlayışa sahip olan cumhurbaşkanımızın “huylu huyundan vazgeçmez” sözünde olduğu gibi bu anlayışı bırakmasını mümkün görmüyorum. Burada asıl iş müstakbel başbakan olan hemşehrimize düşüyor…
Sayın Davutoğlu’nun cumhurbaşkanının katı, hoşgörüsüz tavırları karşısında ne yapacağını merak ediyorum…
Sözgelimi müstakbel başbakan, cumhurbaşkanından aldığı feyzle kendini eleştirenleri dışlayacak mı?
O da yüzde ellinin başbakanı mı olacak?... Vatandaşa tekme tokat girişecek mi?
Yoksa kendini eleştirenleri saygıyla karşılayıp orta yol bulmak için aklıselimle hareket ederek herkesi kucaklayacak mı?...
Başbakan ile cumhurbaşkanı arasında herhangi bir konuda bir anlaşmazlık çıkarsa –ki çıkma ihtimalini kaygılarım sebebiyle zor görüyorum- Ahmet Necdet Sezer-Bülent Ecevit gerginliğinde cumhurbaşkanının başbakana anayasa kitapçığını fırlattığını hepimiz hatırlıyoruz… İki tarafında son derece sakin yapıları olduğunu bilmemize karşın bunu yaşadık… Bugün öyle bir durumda olası bir uyuşmazlıkta baskın karakter olan, öfke kontrolü konusunda zafiyetleri bulunan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Ahmet Davutoğlu'na tekme tokat girişip dövebileceğinden de endişe etmeden duramıyorum…
“Komşularla sıfır sorun” denilen dış politika anlayışı sonucunda hiç komşumuz kalmaması sebebiyle, Sayın Davutoğlu’nun başbakanlığında ülkemizin “dünyadaki en itici ülke” olma yolunda ilerleyebileceğini düşünmeden edemiyorum…
“Vicdan Diplomasisi” sonucunda acaba kendi gibi düşünmeyenler için vicdan mekanizmasını, hoşgörü ve nezaket kural ve anlayışını nasıl işletecek demeden duramıyorum…
Yukarıda da belirttiğim gibi şehrimiz siyasal iktidara hep koşulsuz destek verdi… Rekor talepleri için deneme tahtası oldu… Önce on dört son olarak da on bir milletvekili göndererek destek oldu. Peki bu desteğinin karşılığını alabildi mi?.. Ne yazık ki cevap koca bir hayır…
İşte bu sebeple Ahmet Davutoğlu’nun genel başkanlık ve başbakanlık görevlerini almasının Konya’ya bir faydası dokunmasını umuyorum…
Teşvik paketleri kapsamına sokulmayan şehrimize yatırımlar gelmesini, iş sahaları açılmasını umuyorum.
İstanbul’a yapılan yatırımlar ve hizmetler için değil, Konya’ya yapılanlar için halkımızın oy vermesini istiyorum… İstanbul’daki havalimanı önemlidir ama Konya havalimanının büyütülüp, uluslar arası trafiğe de açılması gerektiğini düşünüyorum… Konyalılar yurtdışına giderken önce İstanbul’a uğramaması gerektiğini düşünüyorum…
Hala tramvay yapmakla uğraşmak yerine, artık metronun şehrimize gelmesini istiyorum…
Yazımın başında dile getirdiğim kaygıları taşıyorum. Bu kaygılarda, düşüncelerde haklı olup olmadığımızı elbette zaman gösterecektir…
Müstakbel başbakanın yaklaşımı, uslubu, hoşgörüsü, nezaketi ile müstakbel cumhurbaşkanına örnek olmasını ve bir Konyalı olarak da haliyle atandığı görevlerin kentimiz içinde güzellik ve kazanım getirmesini diliyorum...